Bahar, emperyalizme, Siyonizme ve sömürgeciliğe karşı işçilerin birliği ve halkların kardeşliğiyle gelecek! Nevruz kutlu olsun! Newroz pîroz be!

DİP Bildirisi

21 Mart baharın gelişini müjdeleyen, gece ile gündüzün eşit olduğu ekinoks günüdür ve Balkanlardan Batı ve Orta Asya’ya kadar pek çok halkın Nevruz bayramı olarak kutlanmaktadır. Baharın gelişi ile birlikte doğanın canlanması, gündüzün geceye üstün gelmeye başlaması, halkların geleceğe dair bolluk, bereket, barış ve özgürlük umutlarını da simgelemektedir. Yaşadığımız coğrafyada Kürt halkının Newroz adıyla kutladığı bu bayram özel bir önem taşımaktadır. Çünkü yıllarca bu bayramı kutlamak Kürt halkına yasaklanmıştır. Kürt halkı mücadeleler sonucunda, şehitler vererek bu bayramı alanlarda kutlama hakkını elde etmişse de bu alanlar halen kuşatma altındadır. “Tertip komitesinin belirlediği”, başka bir ifadeyle “devletin uygun gördüğü” sloganlar dışında Kürt halkının taleplerini ve özlemlerini haykırması halen yasaktır. Ulusların ve dillerin tam eşitliğini savunan bizler, Kürt halkının esareti sürdükçe bu bayramı Newroz adıyla kutlayacağız. Çıkarı sömürgeci burjuvaziye ve emperyalizme karşı, ama halkların eşitliği ve kardeşliğinden yana olan Batı Asya’nın her milletten memleketten işçileri, emekçileri, ezilenleri için de bu bayram Newroz’dur. 

Bu bayram bir hürriyet bayramıdır. Nevruz (Newroz) bayramının kutlanışı mücadeledir ve direniştir! Barbarlığa karşı başta Gazze ve Filistin halkının kahraman direnişi sürmektedir. Türkiye’de Newroz meydanları Kürt halkının bu direnişin ne kadar önemli ve diri bir parçası olduğunu bir kez daha ortaya koyarken, fabrikalarda işçi sınıfının direniş ocakları sönmemektedir. Devrimci İşçi Partisi hürriyet mücadelesine olan bağlılığı ile tüm halkların Nevruz bayramını kutlar! Kürt halkının Newroz bayramında simgeleşen eşitlik ve özgürlük mücadelesini selamlar! Newroz pîroz be!

21 Mart baharın gelişini müjdelese de tüm ufku savaşın kara bulutları kaplamıştır. Gazze’de Siyonist İsrail’in Filistin halkına karşı soykırım saldırısı sürüyor. ABD ve NATO bu soykırımcı saldırının arkasında duruyor. Bu Siyonist soykırımcı saldırganlık, NATO’nun Ukrayna’da yürüttüğü emperyalist savaşın Batı Asya’dan Pasifik’e kadar uzanan bir barbarlık salgınına dönüşme eğiliminden ayrı düşünülmemelidir. Emperyalist işbirlikçisi sömürgeci güçler de bu barbarlık salgınına katılmaktadır.

Batı Asya’da emperyalist savaşın karabulutları yoğunlaşmaktadır. Fırtına Gazze’den tüm bölgeye yayılma eğilimindedir. Filistin’in dostları Irak’ta ve Suriye’de emperyalist Amerikan üslerini defalarca vurdu. ABD emperyalizmi kanlı saldırılarla cevap verdi ama son dönemde artık askerlerini çekmeyi ve bu alanda çıkarlarını korumak için taşeron kullanmayı tartıştığı görülüyor. ABD emperyalizmi bu kanlı ihaleye girecek Iraklı ve Türk işbirlikçilere Basra’dan Ceyhan’a uzanan petrol boru hattının rantını ve Kürt coğrafyası üzerinde nüfuz alanları teklif etmektedir. Türkiye’nin Ukrayna’da NATO’ya sunduğu askerî ve diplomatik hizmet, Gazze’deki utanç verici suskunlukla ve İsrail’le hız kesmeyen kanlı ticaretle tamamlanmaktadır. Türkiye sömürgeci burjuvazisi emperyalizme ve Siyonizme karşı sunduğu bu hizmetin karşılığını Kürt coğrafyası üzerinde almak istemektedir.

Türkiye’de bu kanlı planlara dâhil olanlar elbette ki gerçeği söylememekte, “terörü bitireceğiz” sloganları atmaktadır. Ama gerçek apaçık gözükmektedir. Bu savaş hazırlıkları yarın açılım politikaları biçimini de alabilir. Muhtemelen savaş ve açılım politikaları klasik bir havuç-sopa siyasetinin unsuru olarak karşımızda bir arada olacaktır. Sömürgeci burjuvaziye ve emperyalizme hizmet eden savaş da açılım da haksızdır ve gericidir!

Türkiye’de seçim dönemlerine denk getirilen askerî operasyonlara ve bu operasyonların şovenist propagandanın yükseltilmesi yoluyla emekçi halk arasında düşmanlığı körüklemek için kullanılmasına defalarca tanık olduk. Bu sefer savaş takvimi seçimlerin sonrasına ayarlanmış gözüküyor. Defalarca söylediğimiz gibi yerel seçimlere sermaye kamplarının kendi içindeki rant kavgası damga vurmaktadır. Emekçi halk ile hâkim sınıfların karşı karşıya geleceği büyük muharebe ise ekonomi alanında olacaktır. TÜSİAD’ıyla MÜSİAD’ıyla tüm sermayenin talep ettiği, emperyalizmin onayını alarak başına kayyım olarak Mehmet Şimşek’in atandığı bir saldırı programı yürürlüktedir. Bu saldırı seçimlerden sonra çok daha sertleşecek işçi sınıfının kıdem tazminatı başta olmak üzere stratejik kazanımlarına saldırıyı da içeren acı reçete emekçi halka dayatılacaktır.

31 Mart’tan sonra Türküyle Kürdüyle emekçi halkı bahar ve yaz değil kara kış beklemektedir. Bu kara kışta her milletten memleketten işçinin, emekçinin, yoksul köylünün, küçük esnafın göstereceği direnci içerden kırmak, sermayeye ve sermaye iktidarına karşı yükselmesi kaçınılmaz olan öfkeyi hedefinden saptırmak için bir kez daha militarizmin ve şovenizmin kullanıldığını göreceğiz. Uyarıyoruz! Bu süreçte sömürgeci sermaye güçleri “savaş var dişinizi sıkın” diyecek, “hayır” diyeni hain ilan edecektir. Ama bir anda “açılım var, süreci bozmayın” söylemine geçiş yapıldığını da görebiliriz. “Hayır” diyenler bu sefer de başka şekillerde damgalanacak, Kürt işçi ve emekçilerinin kriz karşısında verecekleri mücadeleci refleksler de yok edilmek istenecektir. Biçim değişir, sözler değişir ama öz aynı kalır. Yakın tarihimizde bu dönüşleri çok yaşadık. Ve şimdilerde bu tür bir dönüşün emareleri ve ipuçları da pek çoktur. “Çözerse filan kişi çözer” diye başlayan argümanlar zehirlidir. Şu ya da bu emperyalist gücü Kürt sorununun çözümü için devreye girmeye çağırmak da tuzağa düşmektir.

Kürt sorununun çözümü, Kürt emekçi ve yoksul halkının mücadelesine dayanır. Kürt halkının emekçi evlatları bu mücadelede Kürt burjuvazisine yaslanamayacağını yaşayarak öğrenmektedir. Tersine, Kürt sorununun çözümü, işçi sınıfının sermayenin sınıf saldırısına ve emperyalist tahakküme karşı mücadelesinden de ayrı düşünülemez. Kürt sorununun çözümü, Türk-Kürt işçilerinin istibdada, sermayeye ve emperyalizme karşı dayanışmasındadır. Türkiye solunda şovenizmin, Kürt hareketi içinde her türden emperyalist ve sömürgeci işbirlikçisi eğilimin bu dayanışmayı baltalamasına müsaade edilmemelidir. Solda ittifakın iltihakla karıştırılması ne kadar yanlışsa, solun Kürt halkına sömürgecilerin diliyle konuşması da o kadar yanlıştır. İşçi sınıfının dayanışması ulusların ve dillerin tam eşitliğine dayanan proleter enternasyonalizmidir! 

Bu yüzden, Lenin’in ölümünün bu 100. yıldönümünde 2024’ü Lenin Yılı ilan eden partimiz, Kürt işçilerini ve köylülerini, devrimcilerini ve gençlerini bir kez daha Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı (UKKTH) proletarya enternasyonalizminin ve dünya devriminin kilit kavramı haline getirmiş bu dünya proletaryası önderinin ışığına çağırmaktadır. Newroz’a anlamını veren Demirci Kawa efsanesi Türk, Kürt, Arap, Fars ve tüm Batı Asya halklarının içinde bulunduğu durum için ilhamlarla doludur. Bu efsanede zalim kral Dehak sadece halkın evlatlarına türlü zulümler yapmakla ve katletmekle kalmamakta, baharın gelişine de mâni olmaktadır. Zalim Dehak’ın hükümranlığında halklar bitmek bilmeyen bir kara kışa hapsolmuştur. Bahar ancak Demirci Kawa’nın önderliğinde birleşen yoksul halk Dehak’ı devirdiğinde gelmiştir. Bugünün Dehaklarının emperyalist, Siyonist ve sömürgeci barbarlığına karşı tüm halklar anti-sömürgeci, anti-emperyalist, anti-Siyonist bir cephede birleşmelidir. Ulusların ve dillerin tam eşitliğini, kendi kaderini tayin hakkını, halkların kardeşliğini, ezilen halklara baharı getirecek olan bu birlik ve mücadeledir.

Emperyalist ve sömürgeci zalimlere karşı yaşasın Newroz!

Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!

Başta Kürt halkı olmak üzere tüm mazlum halklara kendi kaderini tayin hakkı!

Kürtlerle barış ABD’yle savaş!

Kahrolsun istibdad! Kahrolsun emperyalizm! Yaşasın Hürriyet!

Nevruz kutlu olsun! Newroz pîroz be!