Sermayenin kredi borcuna hazine garantisi, vatandaşın borcuna haciz memuru!

AKP hükümetinin yeni yönetmeliği, tutarı 1 milyar TL’nin üzerindeki yap-işlet-devret türünde yapılan kamu yatırım projeleri için sağlanan yurtdışı kredilere Hazine garantisi getiriyor.

AKP hükümeti; bir yandan kıdem tazminatını kaldırmak gibi işçi sınıfının elinde kalmı son kazanımlarını da yok etmeye çalışırken,  kazanımlarını diğer yandan da kamusal kaynakları siyasi temsilcisi olduğu burjuvaziye aktaracak yeni formüller üretiyor. Bu formüllerden en yenisi olan “Hazine Müsteşarlığı Tarafından Gerçekleştirilecek Borç Üstlenimi Hakkında Yönetmelik”, geçtiğimiz hafta Resmi Gazete’de yayınlandı ve uygulamaya konuldu.

Bu yönetmelik, tutarı 1 milyar TL’nin üzerindeki yap-işlet-devret türünde yapılan kamu yatırım projeleri için sağlanan yurtdışı kredilere Hazine garantisi getiriyor. Özetle bunun anlamı şudur;

·        AKP hükümeti, son dönemde özellikle inşaat sermayesinin kârlarına kâr katacak “çılgın” projeler inşa ediyor.

·        Bu projeler en çok AKP’li müteahhitleri zengin etmeye de yarıyor. Çünkü bu projelerin inşasını, bu müteahhitler yapıyor.

·        Bu müteahhitler; ellerinde bu projelere girişecek yeterli para olmayınca, yurtdışından kredi alıyorlar.

·        Bu krediyi, “bazı sorunların çıkması yüzünden” geri ödeyemezlerse; artık ödemeyi Devlet’in Hazine’si yapacak!

Peki bu müteahhitlik firmaları, neden bu kredileri ödeyemesinler? Neden bir sorun çıkacak olsun? Burada bir dizi olasılık söz konusu ve hepsi de önemli:

·        AKP hükümeti; Türkiye’nin çılgın projelerini, yani Erdoğan’ın saçma çılgınlıklarını yabancı sermayeye finanse ettirecek. Bu yönetmelik vasıtasıyla hükümet, yabancı sermayenin Türkiye’deki şirketlere vereceği kredilere kefil oluyor. Yabancı sermayeye güvence veriyor.

·        AKP hükümeti, ekonomik koşulların her an daha sert bir krize evrilebileceğini kestiriyor ve bu bir avuç burjuvayı iflas riskine karşı korumak istiyor. “Bu projelerde sorun çıkar da batacak olursanız, borçlarınızı hazine aracılığıyla biz öderiz gerekli kaynağı da eğitimden sağlıktan kestiklerimizle sağlarız” diyor.

·        AKP; bu tür projelerin inşasının engellenmesi sonucunu doğuracak ÇED raporu alınamaması, mahkemelerin olumsuz kararları ve elbette halkın Gezi parkında olduğu gibi bu saçma sapan projelere karşı isyan etmesi “tehlikelerine” karşı yine bir avuç burjuvayı korumak istiyor.

Önceki uygulamada Devlet, yap-işlet-devret modelinde yapılan kamu yatırımları tamamlandıktan sonra bunları işleten firmalara “ürettikleri malı satın alma garantisi” veriyordu. Bu bile; işçi sınıfına en basit hakların bile çok görüldüğü bir ortamda, burjuvaziye ciddi bir kıyak demekti. Oysa artık- daha projeyi bile yapmadan- kredi bulma aşamasında Hazine kefaleti sağlanmış olunuyor. Bazı köşe yazarlarının hesaplamalarına göre kefil olunan tutar, 80 milyar dolar civarında bir para!

Diğer yandan devlet, önceleri sadece kamu kesiminin dış borçlarına kefil olurdu. Örneğin Melih Gökçek, Ankara’da metro inşaatı için dış kredi kullandı; ancak borcun bir kısmını ödemedi. Kalan borç, Hazine tarafından üstlenildi. Ancak AKP’nin gözü o kadar dönmüş durumda ki bu tür bir kefaleti, özel kesim için yapmaya başladı.

Erdoğan’a sormalı: Acaba bu tür bir kefaleti, neredeyse her ferdi kredi kartı borcu, kredi borcu olan ya da adi borç batağında bulunan, geçimini zor sağlayan işçiye, emekçiye de sağlar mı? Toplumun %99’unu oluşturan insanların hayatlarının kaymasını engellemek için onların işsiz kalmalarına, borç batağına düşmelerine engel olur mu? O insanlara kefil olur mu? Onların bir kısmı AKP’ye kefil oldu, seçimde Erdoğan’a oy verdi! Hiç merak etmeyin, 80 milyar doları bulmayacaktır bu kefalet.

Sağlayamaz! Çünkü Erdoğan’ın iktidarı, hiç de sanıldığı gibi AKP propagandalarıyla kandırılıp kendisine oy veren inançlı halk kitlelerinin iktidarı değildir. Erdoğan’ın iktidarı; bir avuç sömürücü azınlığın iktidarıdır. İnanmayan, kime kefil olduğuna baksın!