Ömer Güney’in itirafı, Bülent Arınç’ın tehdidi ya da Sri Lanka’dan sesler korosu!

Paris suikastinin katil zanlısı Ömer Güney’in iki MİT ajanı ile yaptığı konuşmanın ses kaydının internette yayınlanması, Gerçek gazetesinin ve Devrimci İşçi Partisi’nin en baştan savunduğu tezin doğru olduğunun bir yeni kanıtı olmuştur. Bilindiği gibi, 9 Ocak 2013 tarihinde Paris’te biri PKK kurucusu Sakine Cansız (Sara) olmak üzere üç PKK’li kadının harekete yakın bir dernekte öldürülmüş olması, düzen basınınca “PKK’nin iç hesaplaşması” olarak yorumlanmaya çalışılmıştı. Daha sonra Paris’in yurtsever çevrelerinde sık sık bulunan bir Kürt olan Ömer Güney’in Fransız polisince katil zanlısı olarak yakalanması da bu görüşün doğrulanması olarak sunulmuştu.

Devrimci İşçi Partisi ise başından itibaren bu cinayetin Türk devletince işlenmiş olmasının en yüksek ihtimal olduğunu, üstelik işin AKP’nin sözde “barış” planlarını bozmak isteyen Ergenekoncuların değil AKP’nin kontrolündeki güçlerin marifeti olmasının en güçlü olasılık olduğunu ısrarla ileri sürmüştü. (Bu konuda Sungur Savran yoldaşımızın suikastten birkaç gün sonra, Ömer Güney henüz yakalanmamışken yayınlanan iki bölümlük yazısı, sitemizde “Paris suikasti” başlığıyla cinayetin yıldönümünde tek yazı haline yeniden yayınlanmıştı. (Yazı aşağıda okunabilir: http://gercekgazetesi.net/ulusal-sorun/paris-suikasti.)

Düzen medyası, Ömer Güney’in tutuklanmasından sonra ortaya çıkan delilleri ustalıkla sakladı. Ömer Güney’in Türk devletinin bir ajanı olduğuna dair belirtiler ardı ardına birikiyordu. En son Fransa’nın çok yerleşik bir yayın organı olan l’Express dergisi, 25 Aralık 2013 tarihli nüshasında Fransız polisinin Güney’in Türk ajanı olduğuna ilişkin ulaşmış olduğu yeni delilleri açıklamıştı. Sitemiz, Paris suikastinin yıldönümünde bu köşede bunları da okuyucusuna aktarmıştı (http://gercekgazetesi.net/karsi-manset/paris-suikasti-roboskinin-kiz-kardesi).

Şimdi ses kasetinin internete düşmesi ile her şey daha berrak hale geliyor. Kasette yer alan bilgilere göre Ömer Güney iki MİT görevlisiyle birlikte bir dizi suikast planlıyor. Elbette bu ses kasetinin sahici olup olmadığını ancak uzmanları belirleyebilir. Ama kendi adı da bu ses kasetinde olası bir suikastin kurbanı olarak geçen Kongra-Gel başkanı Remzi Kartal Radikal gazetesinden Ezgi Başaran’a “Güney’i tanıyan 5-6 kişi tarafından kayıttaki sesin ona ait olduğu[nun] teyit edilmiş” olduğunu açıklamış durumda (http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ezgi_basaran/remzi_kartal_ses_kaydina_ne_dedi-1170705). Kartal’ın konumu düşünülünce, en azından Kürt hareketinin bu delilin sahiciliğini yadsıyamayacağı ortaya çıkıyor.

Sonuçları çıplak biçimde ifade etmekte yarar var:

1) “PKK’nin iç hesaplaşması” safsatasını yayanların Türkiye halklarını aldatma çabası içinde olduğu açıkça teşhir olmuş oldu. Ortada daha en ufak bir delil dahi yokken bu tür manşetler atmak, gazetecilik değil, psikolojik harptir.

2) Düzen medyası, sadece o gün değil bugün de bu rezil tavrını sürdürüyor. Ses kaydının internete düşmesinin ertesi günü, bu haber sadece dört gazetenin birinci sayfasında yer alıyor: Radikal ve Taraf’ta ağırlıklı biçimde, Cumhuriyet ve Aydınlık’ta da kolayca görülebilecek biçimde. Buna karşılık, siyasi eğilimleri taban tabana zıt birçok gazete haberi birinci sayfasında yer verecek kadar önemli görmemiş: Hürriyet ve Milliyet’ten Sabah’a, Sözcü’den Yeni Akit’e, hatta son günlerin kanlı bıçaklı kardeşleri Yeni Şafak’tan Zaman’a kadar düzen basınının büyük bölümü düpedüz olayı halktan saklamaya çalışmış!

3) Güney MİT’e çalışmaktadır. Mayıs 2010’dan bu yana MİT Müsteşarı, Tayyip Erdoğan’ın mutemet adamı Hakan Fidan’dır. Demek ki, cinayet Ergenekon’un işi değildir. Doğrudan doğruya AKP hükümetinin kontrolünde bir devlet organı tarafından planlanmış ve uygulanmıştır. Suikast Ocak 2013’te işlendiğine göre, Fidan iki buçuk yıldır MİT’in başındadır. Ya cinayetten sorumludur, ya da ebleh düzeyinde beceriksizdir. Her iki durumda da derhal istifa etmelidir.

4) Kürt hareketinin kendi içinden nedense daha önce hiç dile getirilmemiş, ama 17 Aralıktan sonra ortaya atılan, “Paris suikastini cemaat düzenledi” tezinin de yanlış olduğu açıkça kanıtlanmış olmaktadır.

5) Radikal’den Ezgi Başaran durumu “bir yandan masaya oturalım, bir yandan örgütün kilit adamlarını vurdurtalım” stratejisi olarak nitelemiş. Bu, Devrimci İşçi Partisi’nin daha olayın ilk günlerinde ileri sürdüğü tezin deliller ortaya çıktıktan sonra bire bir doğrulanmasıdır: “Hem konuş, hem öldür!”

Bu politika, Roboskî’nin devamıdır. Paris, bu yüzden Roboskî’nin kızkardeşidir. AKP hükümeti Roboskî için hâlâ aynı şeyleri söylüyor. Bülent Arınç hükümet sözcüsüdür. Tam Ömer Güney’in ses kaydının internete düştüğü gün Bakanlar Kurulu toplantısından sonra hükümet sözcüsü olarak yaptığı basın toplantısında (yani sadece politikacı Bülent Arınç olarak değil) şu cümleyi sarf etmiştir: “Çözüm süreci başarıya ulaşmazsa daha çok Uludereler yaşanabilir.”

Bu cümle güya “aman dikkat edelim, sorunu çözemezsek böyle kazalar hep olur” kisvesinde sarf edilmiştir. Oysa tehdittir! Başbakan Yardımcısı, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Kürt halkını açık açık Sri Lanka modeli ile tehdit etmiştir!

Eskiden TRT'nin "Yurttan Sesler Korosu" vardı. Şimdi bir de "Sri Lanka'dan Sesler Korosu" çıktı başımıza.

Her yer Paris, her yer Roboskî!