NATO koridoruna Fransız ortak

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Elize Sarayı’nda aralarında Asya Abdullah gibi üstü düzey isimlerinde olduğu 6 kişilik bir SDG (Başını PYD’nin çektiği Suriye Demokratik Güçleri) heyetini kabul etti. Görüşmeden Fransa adına SDG’ye güvenlik garantisi çıktı. Fransa Cumhurbaşkanı adına yapılan resmi yazılı açıklamada Macron’un DAİŞ’e karşı mücadelesi dolayısıyla SDG’yi selamladığı özellikle belirtildi. Fransa’nın uluslararası toplumla birlikte Türkiye ve SDG arasında arabuluculuk yapabileceğinin altı çizildi.

ABD suç ortağı istiyor

Toplantıya katılan PYD temsilcisi Halid İsa ise “Fransa, Kürt müttefiklerini destekleme kararı aldı. Fransa ve Amerika sonunda Menbiç'e askeri destek güç gönderiyor" dedi. Tüm bunlar olurken Trump yaptığı bir konuşmada  tartışma yaratan biçimde ABD’nin DAİŞ’in temizlenmesinden sonra çok yakında Suriye’den çıkacağını söyledi. Trump’ın aynı konuşmada sarfettiği “artık başkaları uğraşsın” sözleri ise ABD’nin bölgede siyasi, askeri ve mali yükünü hafifletmek için diğer emperyalist güçlerle nüfuz paylaşımına gitme eğilimini ifade ediyor.

Fransa vaktiyle Türkiye’nin Suriye politikasının tek destekçisiydi

Fransa’dan gelen SDG’ye destek açıklamaları haliyle Ankara’da  yoğun tepkiye yol açtı. Fransa teröre destek vermekle suçlandı. Ancak bir gerçek var ki Fransa’yı ısrarla Suriye’ye çağıran da bizzat Erdoğan’ın kendisiydi. Erdoğan 2014 yılında Suriye’de bir tampon bölge oluşturma projesi için Fransa ile yoğun diplomasi yürütmüştü. Fransız emperyalizmi eski sömürgesi Suriye’ye dönmek için Erdoğan’ın projesini fırsat olarak görmüştü. Dönemin Fransız Cumhurbaşkanı Hollande o dönemde Türkiye’nin tampon bölgesini savunan tek liderdi.      

Fransızlar parayı görünce Erdoğan’ı manşete çıkarmıştı

Ayrıca Erdoğan, Esad’a karşı uzlaşmaz ve düşmanca politikalarında da Fransa’yı her zaman yanında gördü. 2018 yılının ilk ziyaretini de Fransa’ya yapan Erdoğan burada Macron’un desteğini almak için kesenin ağzını açmış THY için 7,5 milyar dolarlık Airbus anlaşması yapmıştı. Parayı gören Fransızlar, ana akım medya organlarında Türkiye’yi “vazgeçilmez stratejik ortak” olarak manşete çıkarmıştı.

Erdoğan gelin dedi… Geldiler!

Zeytin Dalı operasyonu başladığında da Fransa ilk etapta ciddi bir karşı çıkış göstermedi. Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamasını meşru gördüğünü açıkladı. Fransız emperyalizminin Afrin’deki politikası bir aşamada BM Güvenlik Konseyi vasıtasıyla araya girmek ve böylece Türkiye’nin operasyonunu fırsata çevirmekti. Fransa Türkiye’nin müdahalesini belirli sınırlar içinde meşru görürken, Erdoğan da eleştiri görünümü altında NATO’yu Suriye’ye müdahil olmasını savunmaktaydı: “Ey NATO neredesin? Ben çağırıyorum, Suriye’ye gel. Niye gelmiyorsun?”

Sonunda olan oldu. Erdoğan’ın şark kurnazlığına garbın emperyalizmi baskın çıktı. İç politikada “zafer” propagandası yapacağım diye Afrin’in her tarafına bayraklar dikip, fetih görüntüleri veren böylece de uluslararası meşruiyetini iyice kaybeden Erdoğan, Suriye’de kendine suç ortağı arayan tüm emperyalistlerle birlikte Fransa’ya da istediğini altın tepside sunmuş oldu.

Emperyalizm yine bölerek yönetiyor

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı’nın ardından NATO Fırat'ın batısına TSK ile geldi. Fırat’ın doğusu ise ABD üsleriyle donatılmış durumda. Yani Suriye'nin kuzeyinde boydan boya bir NATO koridoru oluşmuş vaziyette. Bu aşamadan sonra Mınbiç’te hangi NATO güçlerinin olacağı tartışması teferruattır. NATO koridoru kurulmuştur. Şimdi bu NATO koridoru Fransa ile yeni bir ortağa daha kavuşuyor. Fransa’nın Suriye’nin eski sömürgeci gücü olması ise çok daha derin anlamlara sahip. Türkiye izlediği politikalarla Fransa’nın önünü açtı ancak Kürtler de Fransa’nın himayesine sığınarak çok büyük bir vebal altına girdiklerini görmeli. Sonuçta  tüm politikasını PYD terörist mi değil mi tartışmasına bağlayanlar, ısrarlarla emperyalistlerle dans edip Kürtlerle savaşmayı tercih edenler de emperyalistlerin himayesine sığınanlar da dünyanın en büyük teröristlerinin Suriye’ye doluşmasına aracı oluyorlar.