Erdoğan kendini anlatıyor

8-11 Mayıs tarihleri arasında düzenlenmekte olan Uluslararası 8. İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansları etkinliğin açılış konuşmasını yapan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerini referans alarak iş kazaları veya meslek hastalıkları sebebiyle yılda ortalama 360 bin kişinin öldüğünü, bunların da 22 bininin okullarında olmaları gereken çocuklar olduğunu söyledi. Bu kayıpların %98’inin gerekli tedbirler alındığı takdirde önlenebilir olduğunu belirtti.  Konuşmasına “Ben burada meselenin imkan, para, teknoloji veya düzenleme eksikliği olduğu kanaatinde değilim. Bu utanç verici manzaranın ortaya çıkmasının esas nedeni insana yönelik çarpık bakış açısıdır. İnsanı sadece üretim aracı olarak gören anlayış, insanı makineleştiren anlayış insan yaşamını değersizleştirmektedir. İnsana bu şekilde yaklaşanlar, üretim maliyetlerini düşürmek, karlarını artırmak isteyenler insanlara olması gerektiği gibi yaklaşmaz. Ben bu yaklaşımı kabul etmiyorum” gibi ifadelerle devam etti.

Bu açıklamalar Erdoğan’ın ve AKP’nin iktidara geldiği günden itibaren işçi sınıfına karşı yaptığı saldırılarla kesinlikle uyuşmuyor. Erdoğan, iş cinayetlerinin sorumluluğunu bir takım kimliği belirsiz kötü niyetli patronların üstüne yıkıp sıyrılmaya çalışıyor. Bir bakıma doğrudur. Gözünü kâr hırsı bürümüş patronlar, insan hayatını hiçe saymakta, kârlarında azalma olmasın diye iş cinayetlerini engelleyecek önlemler almaktan geri durmaktadır. Ancak bu patronlar cinayetlerini bizzat Erdoğan’ın başında bulunduğu iktidarın oluşturduğu ortam içerisinde ve yine aynı iktidarın koruyup kollaması altında işlemektedir.

İş cinayetlerinin artışı ile güvencesiz ve sendikasız taşeron çalışmanın birebir ilişki içinde olduğu bilinen bir gerçek. Erdoğan, 2002’de 387 bin olan taşeron işçisini bugün kamuda ve özelde 2 milyona çıkarmıştır. Her yıl 2000’e yakın işçi iş cinayetlerine kurban gidiyor. Her gün 30 ila 50 işçi ağır sömürü koşullarında çalışmaktan dolayı oluşan meslek hastalıklarından dolayı ölüyor. Erdoğan’ın başında olduğu hükümetler bu tabloyu değiştirmek için hiçbir şey yapmadı. Soma katliamında patronların sorumluluğunu gizlemek için bizzat Erdoğan, “bu işin fıtratında var” diyerek işçi ölümlerini normalleştirmeye çalıştı. Soma’da 301 işçinin katledildiği madenin sahibi Soma Holding AKP’nin göz bebeğiydi. AKP’li Enerji Bakanı Taner Yıldız bu madeni bizzat açmıştı. Daha sonra bu madende çalışan işçilerin AKP mitinglerine zorla götürüldüğü ortaya çıktı. Katliamdan sonra AKP’lilerin önergesiyle fiyat farkı adı altında taşeron maden şirketlerine 250 milyon dolar aktarıldı. Bu aktarımda katliamdan sonra cezalandırılacağı yerde Soma Holding 86 milyonluk pay aldı. AKP’nin delil karartma rejimi Soma davasında da kendini gösterdi. Sanık olan mühendislerin yeni delillerin toplanmasında yer aldıkları anlaşıldı.

İşçiden emekçiden çaldıklarıyla çocuklarına yatlar katlar alanlar; yeri geldiğinde gecenin bir saati meclisten torba yasalarını geçirenler, 2015’in başında Birleşik Metal’in 15 bin işçinin katıldığı grevini, Kristal-İş’in Şişecam grevini “Milli Güvenlik” gerekçesiyle yasaklayanlar, Soma’da katliama tepki gösteren işçiyi korumalarına tekmelettirenler de onlar. Son olarak ise 6 Mayıs’ta Özel İstihdam Büroları Yasası’nı yani açıkça kiralık işçi yasasını geçirdiler. Şimdi de kıdem tazminatını kaldırmaya hazırlanıyorlar. Tüm bunlar Erdoğan’ın söz konusu konferansta söylediği “ İnsanı sadece üretim aracı olarak gören anlayış, insanı makineleştiren anlayış insan yaşamını değersizleştirmektedir. İnsana bu şekilde yaklaşanlar, üretim maliyetlerini düşürmek, karlarını artırmak isteyenler insanlara olması gerektiği gibi yaklaşmaz” sözlerinin doğru olduğunu ama bu sözlerin bizzat Erdoğan’ın kendisini tarif ettiğini göstermektedir.          

Soma ve Ermenek katliamlarının yaşandığı Türkiye’de, utanmadan, sıkılmadan bu davalarda delil karartanların, hala patronların çıkarlarını korumaya devam edenlerin, işçi düşmanlarının bu açıklamaları yapmaya hakkı yoktur! Erdoğan üretim maliyetlerini düşüren, karlarını arttırmak isteyen dediği insanların arasında ve arkasındadır!