Danışıklı dövüşün fiili sonucu: Kamu emekçisine sıfır zam!
3 milyon kamu çalışanı ve 2 milyona yakın emekliyi ilgilendiren toplu sözleşme görüşmeleri yine skandalla sona erdi. Masaya iki yıl boyunca her altı ay için yüzde 3 ve enflasyon farkı önerisiyle oturan hükümetin teklifi, 2018 için 4+3,5, 2019’da da 4+5’e yükseltildi.
Fiilen yüzde sıfır zam!
2017 yılında ilk altı aylık enflasyon Haziran ayı itibariyle yüzde 5,89 olarak gerçekleşti. İmzalanan sözleşmede 2018 yılı için kümülatif olarak yüzde 7,2’lik bir artış öngörülürken 2017 Haziran ayı itibariyle yıllık enflasyon yüzde 10,90 olarak gerçekleşti. 2017 yılı ilk altı ayında bütçe açığı 25 milyar lirayı aştı sene sonunda hükümetin resmi bütçe açığı beklentisi 46,9 milyar liradır. Yani enflasyonda artış trendi devam edecektir.
“Memuru enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyerek masaya oturan AKP hükümeti kamu emekçisinin alım gücünü arttırmayan, enflasyon karşısında fiilen yüzde sıfır olacak bir maaş zammını dayatmıştır. Zira sözleşmede öngörülen zam oranlarının enflasyon oranını aşma ihtimali yoktur. Bu durumda kamu emekçisinin alım gücü açısından mevcut zam yok hükmünde olacaktır. Dahası Resmi olarak açıklanan enflasyon rakamları her zaman emekçinin yaşadığı hayat pahalılığını yansıtmadığı düşünülürse. Kamu emekçisi enflasyon karşısında ezilecek ve yoksullaşacak demektir.
Danışıklı dövüş
Hükümetin bu operasyonunun figüranı ise sarı, işbirlikçi Memur-Sen olmuştur. Memur-Sen bürokratları, görüşmeler sırasında kendisine pazarlık yapıyormuş havası vermek için önce ellerine “müzakereye kapalıyız” yazılı kartonlar aldı. “Milletin adamı ne diyor” dedi. Kamu emekçisi hakkını isterken, Memur-Sen üyelerine dilenciliği reva gördü. Bir ara hükümeti hakem heyetine gitmekle “tehdit” etti. Oysa Kamu emekçilerinin toplu pazarlık gücünü felç etmek için kurulmuş hakem heyetini pazarlık kozu olarak kullanmak kamu emekçisinin aklıyla alay etmektir. Ali Yalçın utanmadan sıkılmadan bunu da yapmıştır. Sözleşmenin sonunda hükümetin ilk teklifi ile imzalanan sözleşme arasında enflasyon dolayısıyla fiilen hiçbir fark yoktur. Toplu pazarlık göstermelik olarak yapılmıştır. Yüzde 0 zammı kamu emekçisine kabul ettirmek için senaryo önceden hazırlanmış hükümet ve Memur-Sen birlikte rollerini oynamıştır.
Din sömürüsü ve emek sömürüsü el ele
Memur-Sen rezilliği örtmek için din sömürüsü yapmaktan da geri durmamıştır. Kamu emekçisini enflasyona ezdiren ve yoksullaştıran sözleşmeye AKP ile Memur-Sen helal gıda ve hac yardımı maddeleriyle makyaj yapmaya çalışmıştır.
Laikliğin doğrudan işçi ve emekçilerin ihtiyacı olduğu ve din sömürüsünün emek sömürüsünün bir parçası olarak kullanıldığı tüm açıklığıyla görülmüştür.
Memur-Sen bir sendika değildir
Memur-Sen bir sendika olmadığını, kamu emekçilerini hükümet adına kontrol altında tutmak, fişleme ve kadrolaşma faaliyetlerine aracılık etmek için ve sendikasızlaştırma amacıyla kurulmuş bir çete olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Binlerce üyesi kamudan ihraç edilirken gıkını çıkarmayan geçmişte cemaatin yuvası bugün hükümetin sopası rolünü oynayan Memur-Sen haliyle kamu emekçilerinin iş güvencesi ile ilgili de ciddi hiçbir talep ortaya koymamıştır.
Kamu emekçileri için tek yol örgütlenmekten geçiyor
Kamu emekçileri hem iktidara hem de onun işbirlikçisi Memur-Sen gibilere karşı ancak örgütlenerek ayakta durabilir. Haklarını koruyabilir. Aksi takdirde bugün sözleşmede kamu emekçisini yoksullaştıranların bir sonraki adımda iş güvencesine ve 657’ye göz dikeceği açıktır. Bu saldırılar ancak örgütlenerek ve “hakem heyetleriyle” değil kamu emekçisinin hizmet üretiminden gelen gücü kullanılarak püskürtülebilir. Bunu yapacak deneyim ve birikim KESK’te vardır. Kamu emekçileri KESK’e, sendikalarına sahip çıkmalı, mücadeleye hazırlanmalıdır!