Ağrı'da Başkanlık Sistemi provokasyonu
Ağrı'nın Diyadin ilçesinde çıkan çatışmada 1 PKK'li hayatını kaybetti. Çatışmayı engellemek üzere çatışma bölgesine gidip canlı kalkan olmak isteyen halktan HDP Diyadin eski ilçe başkanı Cezmi Budak da asker tarafından açılan ateş sonucunda öldürüldü. Bu çatışma ne bir karakolda ne de sınır boyunda gerçekleşti, olanlar HDP'nin düzenlediği bahar şenlikleri ve fidan dikme etkinliği sırasında oldu.
Denebilir ki neden asker bir bahar şenliğine bir fidan dikme etkinliğine saldırsın? Genelkurmay'dan yapılan açıklamaya göre bölgeye askerler Bahar Şenliği adı altında örgüt propagandası yapılacağı, vatandaşlara örgütün desteklediği adaylara oy vermeleri için baskı uygulanacağı bilgisi üzerine sevk edilmiş. TSK bir seçim faaliyetine jandarma timleriyle, helikopterlerle operasyon yaptığını kabul ediyor. Bölgede PKK militanları da var. Bunların silahla baskı yaptıklarını iddia ediyor. Bu söylem AKP'nin bölgede eriyen oylarına dair sunduğu bahanenin TSK tarafından da benimsendiğini gösteriyor. Oysa Kürt halkıdır ki yıllarca her türlü jandarma, polis baskısına karşı HEP'e, DEP'e, HADEP’e, DEHAP'a, DTP'ye, BDP'ye ve bugün de HDP'ye oy vermektedir. Ağrı'da da silahlarla baskı yapanın devlet olduğu çatışmayı engellemek üzere bölgeye giden silahsız bir HDP'linin Cezmi Budak'ın katledilmesinden bellidir.
AKP ve Başkanlık koltuğu hırsıyla yanıp tutuşan Erdoğan, iktidar emellerine ulaşmak için kan dökmekten çekinmeyeceğini bir kez daha göstermiştir. Nitekim çatışmanın olduğu esnada Sakarya'da miting yapan Erdoğan, adeta dökülen kanı bir seçim propagandası için fırsata dönüştürmüştür. Karşısında HDP'nin sağduyusunu ve barışa sahip çıkışını görüyoruz. Demirtaş tüm samimiyetiyle "silahla oy toplayan kim varsa Allah bin belasını versin" diyerek feryat etmektedir.
Erdoğan'ın Başkanlık için gözünü karartmasına karşı HDP'ye oy verecek olsun ya da olmasın tüm işçi ve emekçiler Demirtaş'ın ve Kürt halkının duyarlılığını paylaşmalıdır.
Ağrı olayı çok ciddi bir gelişmedir. İktidar temellerinin kemirilmekte olduğunu sezen AKP’nin ve Erdoğan’ın telaşının ürünü olarak görülmelidir. Tehlikeli bir yola girmekte olduğumuza dair bir göstergedir. Bu önemi ile ele alınmalıdır.