Tuzla HT Solar’dan bir işçi: Düzen sayesinde var olanlar ve düzenden çıkarı olmayanlar

Tuzla HT Solar’dan bir işçi: Düzen sayesinde var olanlar ve düzenden çıkarı olmayanlar

Geçtiğimiz iki üç hafta Türkiye siyaseti için oldukça çalkantılı geçti. Soruşturmalar, gözaltılar, tutuklamalar… Düzen muhalefetinin en önemli Cumhurbaşkanı adayı soruşturma üzerine soruşturma yedi, düzen muhalefetinin en büyük partisinin belediyeleri bir bir elinden alınıyor, Türkiye’nin en büyük patronlarının sözcüleri gözaltına alınıyor, okulunu birincilikle bitiren teğmenlerin apoletleri sökülüyor ve Kürt illerinde kayyumlar tüm hızıyla devam ediyor. Antep’teki işçi mücadelesi dalgasının önünü kesmek için Birtek-Sen genel başkanının tutuklanması da cabası. İşçiler olarak siyasi süreçleri kendi cephemizden incelemeli ve tarafımızı doğru seçmeliyiz.

Evet, bu baskıcı ve keyfi rejim sopasını tüm hızıyla savuruyor, yoluna çıkanı, sesini çıkaranları taş misali bir bir ayıklıyor. Sesini çıkaranın kendini mahkeme salonlarında ifade verirken bulduğu bu kokuşmuş düzene karşı işçi sınıfı olarak her zaman hürriyeti savunmalıyız. Ancak son dönemde zulme ve haksızlığa uğrayan herkes bizimle, yani işçilerle aynı safta mıydı? Bunu da sorgulamalıyız. Örneğin Mehmet Şimşek ve şürekâsı işçilere ve emekçilere yeterince kemer sıktırmıyor diye yakınan TÜSİAD temsilcileri, istibdadın sopasıyla yeni tanışıyor olabilir, ancak geçmişte bu sopayı işçilerin grevlerinde ve direnişlerinde kullanırken de rahatsızlar mıydı? Ya da belediyeleri haksız ve hukuksuzca elinden alınan CHP, kendi belediyelerindeki işçilerin grevi istibdad tarafından yasaklanınca demokrasi ve insan hakları neden aklına gelmedi? Biz işçiler ve ezilenler olarak bu sopayla yeni tanışmadık, yıllardır da mücadele ediyoruz. Kürt illerine atanan kayyumlar ve sendika başkanlarının içeri alınması bizim için yeni değil. Zulmü de baskıyı da ekmek ve hürriyet mücadelelerimizden çok iyi biliyoruz. Bundan dolayı yeri geldiğinden aynı safta olamayacağımız insanlar haksızlığa ve hukuksuzluğa maruz kaldığında tepkimizi esirgemedik, yine esirgemiyoruz. Ancak haksızlıklara karşı olmamız bu düzen sayesinde var olanlarla bu düzenden en ufak çıkarı olmayan bizlerin aynı gemide olduğu anlamına gelmiyor. Biz istibdadın her türlü haksızlığının ve hukuksuzluğunun karşısında olmalıyız. Çünkü bu kokuşmuş düzen ancak böyle ayakta kalabiliyor ve sömürü sisteminin çarkları bu sayede bize karşı dönmeye devam ediyor.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2025 tarihli 186. sayısında yayınlanmıştır.