Fabrikalardan Haberler - Ağustos 2024

Gebze Kafe

Orta Vadeli Program’a karşı vadesiz sınıf mücadelesi gerekiyor - Gebze’den bir kafe işçisi

Merhaba yoldaşlar, ben Gebze’de çalışan bir kafe işçisiyim. Geçtiğimiz ay Meclis’in gündeminde vergi paketi vardı. Mehmet Şimşek bu paketi duyurduğunda, vergide adaleti ve etkinliği artıracağını söyledi. Ancak, daha ilk dakikadan, vergi paketinin ilk imzacısı olan AKP Denizli Milletvekili Nilgün Ök’ün ve eşinin şirketlerinin vergi ödemediği ortaya çıktı. Bu, ülkemizde karşılaştığımız ilk durum değil. Binlerce şirket ya vergi borcunu ödemiyor ya da devlet eliyle vergi borcu siliniyor. Öte yandan işçi, emekçi vergi rekortmenliği yarışına devam ediyor.

Tasarruf paketinde olduğu gibi, vergi paketinde de tahmini gelir yine oldukça düşük. Vergi paketiyle birlikte 2024 yılında elde edilecek gelir yaklaşık 150 milyar lira. Tasarruf paketinde de yaklaşık 120 milyar liraydı. Bu gelirler bütçe açığının %10’unu bile karşılamaya yetmiyor. Patronlara ve sermayeye el sürmeyen iktidar, bu açığı kapatmak için var gücüyle işçinin, emekçinin üstüne yüklenmeye devam edecek.

Ortada büyük bir savaş var. Her ay bir cepheden işçiye saldırmaya devam ediyorlar. Bu saldırıya dur demenin yolu ise örgütlü mücadeleden geçiyor. Orta Vadeli Program’a karşı vadesiz sınıf mücadelesi gerekiyor. Vergiler gelirin aslan payına çöken, para babalarından alınsın!

Perfetti Ağustos

Sendikalı olmak anayasal bir haktır! - İstanbul Perfetti Van Melle’den bir işçi

Sevgili emek dostları,

Mentos Vivident sakızlarının üretildiği Perfetti Van Melle firmasında 18 yıldır üretimde makina operatörü olarak çalışmaktayım. Evli ve iki çocuk babasıyım. Ülkemizde uzun süredir devam eden ekonomik sıkıntılar sebebiyle ben ve ailem ile birlikte diğer çalışma arkadaşlarım ve aileleri geçim sıkıntısı çekmekteyiz. Firmamızın yöneticilerine defalarca bu konuda sıkıntı yaşadığımızı dile getirmemize rağmen asgari ücret seviyesine yakın ücretlere mahkûm edildik. Buna rağmen yöneticiler bize yardımcı olmadı ve daha iyi ücret talebimiz üzerine “beğenmiyorsanız istifa edip çıkabilirsiniz” dediler. Ben 18 yıllık bir çalışan olarak asgari ücretten 2 bin lira bir fark ile çalışmaktayım.

Biz Perfetti işçileri olarak, bu emek sömürüsüne karşı Tek Gıda-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Sn. Yunus Durdu ile tanışarak bu sömürü düzenine hep birlikte dur demeye karar verdik. Örgütlenme aşamamızı 5 ay gibi bir sürede yeterli çoğunluğu sağlayarak Çalışma Bakanlığından yetki belgesini aldık. Bu yüzden bazı yöneticiler ve onların belirlediği çalışanlar tarafından çeşitli baskılara maruz kaldık. Öyle ki, e-devletimize bile bakmak istediler. Tespit ettikleri sendikalı çalışanları zorunlu 2 hafta izne çıkardılar ve dönüşlerinde bölümlerini değiştirerek yıldırmaya çalıştılar. Bu süreçte çalışma arkadaşlarımızdan Ayhan Yaylalı’yı iftira ve kumpasla tazminatsız olarak işten attılar. Sendikamız Tek Gıda-İş, kendisine her konuda destek olduğunu gösterdi.

Maalesef ülkemizde adalet sisteminin yavaş işlemesinden dolayı şirketimiz türlü bahanelerle yasal süreci uzatmaktadır. Bizler sendikalı çalışanlar olarak yılmadan mücadelemize devam etmekteyiz.

Bu yaşadığımız sıkıntılı durumda başta ilk günden beri yanımızda olan Yunus Durdu olmak üzere tüm Tek Gıda-İş yöneticilerine minnettarız. Ayrıca Sn. Dr. Levent Dölek ve yoldaşlarına teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Unutmayalım ki sendikalı olmak anayasal bir haktır. İşçiler ancak birleşerek bu sömürü düzenine karşı gelebilirler. Yaşasın onurlu mücadelemiz!

Fabrikalardan Haberler - Ağustos 2024

Hakkımızı almak için birlik olalım! - Çerkezköy’den bir işçi kadın

Herkese selam ve saygılar. Çatalca’da bulunan Polonez fabrikası ile ilgili gündemi sanırım hepimiz biliyor ve takip ediyoruz. Cumartesi günü işçi arkadaşlarımıza destek için yanlarındaydık. Ben de ilk kez grev ve direniş alanında bulunmuş oldum. Evet zor şartları, haksızlıkları, işçi sömürüsünü biliyordum ama orada bulunmak bambaşka etkiledi beni. İşçilerle birebir konuşma fırsatı da bulunca vahamet iyice göz önünde oldu. 7, 10, 12 senesini vermiş işçilerin bir SMS ile işten çıkarılmaları mı dersiniz, “hiçbir devamsızlığım yokken 16 bin 300 lira aldım” diyen işçiler mi dersiniz, ne arasak haksızlık had safhada vardı.

Bunca işçinin hakkının yenmesinin dışında işlerini çok severek yaptıklarını, imkanları kısıtlı olduğu halde iki servis değişerek işine ulaşan emekçi bir işçi kesimi gördüm. Bir kadın işçinin oğluyla konuşurken “Oğlum bak bize desteğe geldiler, kazanacağız!” demesi birlik ve beraberliğin işçilere nasıl bir güç verdiğinin en güzel kanıtıydı. Baskıya rağmen coşkulu oyunlarla morallerini yüksek tutan ve yüzlerinde direniş olan bir grup işçi kesimiydi. Yemek saatlerinde ilk yemeği bize uzatarak siz misafirsiniz diyen, işine yıllarca emek vermiş bu düzgün insanların gördükleri kötü muamele oldukça sinir bozucuydu.

Patronlar iş imkanlarının çok olmadığı böyle bölgelerde işçileri bize mahkumsunuz diyerek eziyorlar. Böyle zor bir bölgede iş ve aş talebiyle mücadele eden işçilerin yanında olmanın, onların direnişine katılmanın gururunu yaşadım. Genç bir arkadaşın sadece 3 haftadır çalışmasına rağmen greve katılması da gençlerin haklarını bilmesi açısından güzel bir örnekti. “Bravo sana!” diyerek tebrik ettim kendisini.

Benim için ilklerin günüydü. İlk dayanışma ziyaretimdi. Bu ziyareti oğlumla beraber yaptım. Onun da ilk ziyaretiydi. Bu ziyaret bana sistemin neresinden tutarsan tut elinde kaldığını gösterdi. Sanki bunca zaman baş kaldırmamak hataydı dedirtti adeta bana. Verilen yıllar bunun karşılığında görülen muamele, hiç yumuşatmadan söyleyeceğim, insanlık dışıydı. İşçi arkadaşlarımın her birinin dilinde aynı söz vardı, “ben işimi seviyorum” zaten sevmeseler yıllarını vermezlerdi. Peki bunca emeğe, yıla verilecek cevap bir gece yarısı yollanan SMS ile işten atılmak mıydı?

Bulunduğum grev alanında şunu o kadar iyi anladım ki, birlik ve beraberlik olunca haklar verilmiyor alınıyormuş! Bütün işçi arkadaşların bir an önce işlerine ve istediği şartlara kavuştuğu haberini duymak dileğiyle. Umarım işçiler bu birlik ve beraberlik haliyle bütün bozuk düzenin üstesinden gelecek. Bize düşen görev yapılan haksızlıklara beraber ses çıkarmaktır. Herkese bunu söyleyebilirim. Birlik olmalıyız! Bugün biz onları yarın onlar bizi, işçiyi savunursa yine kendi birliği savunur ve kurtarır. Hepinize tekrar söylüyorum, direniş alanının havasını tecrübe etmeyen varsa mutlaka ziyaret etsin ve o mücadelenin hissiyatını yaşasın.

Bu yazılar Gerçek gazetesinin Ağustos 2024 tarihli 179. sayısında yayınlanmıştır.