Sendikalı olmasına rağmen hala ekmeğiyle korkutulan Perfetti’den bir işçi: Perfetti’de düzeltmemiz gereken bir fabrikamız vardı, şimdi bir de nur topu gibi sendikamız oldu

perfetti

Düşüncelerimi sizlere aktarmadan önce süreç boyunca en samimi duygularla yanımızda olan değerli Devrimci İşçi Partili yoldaşlarıma Perfetti van Melle işçisi olarak teşekkür Ederim. İyi ki varsınız.

Birikmiş ve yıllara yayılmış sıkıntıların ardından küçük bir kıvılcımın Perfetti işçisinde nasıl bir yangına dönüştüğünün hikayesini anlatacağım sizlere. İlk etapta işyerimizdeki küçük bir grubun amatör örgütlenmesi, bizleri daha sonra sendikalaşma yolunda adım atmaya yöneltti. Sendikalar arasında bizleri kim yalnız bırakmaz (bunu yazarken utandım) düşüncesiyle Tekgıda-İş sendikasıyla iletişime geçmekte karar kıldık. Amatör mücadeleden farkına varmadan daha amatör bir mücadeleye adım attık. Ayhan sendikalaşma yolunda işten çıkartılan arkadaşımız oldu. Patron farklı gerekçeler sunmuş olsa da, dolaylı yoldan bu arkadaşımızın sendikal faaliyetlerde bulunduğu için işten çıkarıldığı bütün çalışanlar tarafından biliniyordu. Ama işte… Aması var...

Ülkemizin içinde bulunduğu ve bitmek bilmeyen ekonomik kriz, patronlara ve vekillerine işçi üzerinde daha fazla baskı yapma olanağı sağlıyor. İşte tam söz ettiğim bu durum fabrikamızda belirgin bir şekilde yaşanmaya başlandı. Yani işçi her zamanki gibi patron tarafından ekmeğiyle korkutulmaya başlandı. Savunma istemeler, tutanak tutmalar havada uçuşuyordu. İşverenin bu tutumu sendika için gerekli sayının daha erken tamamlanıp bakanlıktan yetki belgesinin alınmasına kolaylık sağladı. Bunun adı etkiye tepki. Bingoo! Sendikalaşma sürecindeki en büyük engel aşılmıştı. Bundan sonra hepimizi heyecan dolu TİS süreci bekliyordu. En azından biz öyle düşünüyorduk.

İşçileri örgütlemek için sendika tarafından görevlendirilen uzman her toplantıda daha fazla bağırıyor, içerde kimsenin söz söyleyemediklerine sert eleştiriler yapıyor, kendinden emin davranıyordu. Bu tavırları biz işçilere güven veriyor, kazanım elde edip etmeyeceğimiz şüphesini ortadan kaldırıyordu. Hiç unutmam 5 yıldızlı bir otelin konferans salonunda yapılan işçi toplantısında “maaşlarınızın brüte dönmeyeceği konusunda sizlere namusum ve şerefim üzerine söz veriyorum” demişti. Bir insanın bu denli büyük bir sözü bu kadar kolay söylemesi için hangi durumda olması gerekir diye çok düşündüm ama bulamadım. Fabrikamızın Tekgıda-İş sendikasının en büyük fabrikalarından olacağını, alacağımız maaşların örnek olacağını, işten çıkarılan Ayhan arkadaşımızın işe iadesinin olacağını, bütün hak kayıplarını alacağını, her defasında boğazı yırtılırcasına haykırdı. Fabrika içinde sendikalılara karşı tavır alan diğer işçilere karşı sert tepkilerde bulunması da cabası. Her konuşmasında olumsuz olasılıkları hiç dile getirmeyip her şeye kesin gözüyle bakması sendikalı bütün çalışanlar arasında kendisinin çok yüksek mertebeye konmasına adeta yoldaşlaştırılmasına sebep oldu.

Peki ne oldu?

Örgütlenme uzmanı kayboldu. Kendisine ulaşanlara yetkinin kendisinde olmadığını süreci genel başkanın yönettiğini söyleyip kestirdi. İşi bitmişti bir örgütleme uzmanının. Fazla samimiyet tez ayrılık getirdi.  (Bu da kendi arkadaşlarıma eleştirim.) TİS sürecinde işyeri temsilcilerimiz figüran oldu. Kendilerine bilgi verilmedi. Maaşlarımız netten brüte alındı. Haftalık 42 saat olan çalışma süremiz 45 saate alındı. Yani Cumartesi günleri 5 Değil 8 Saat çalışmaya başladık. Her yıl Ocak ayı maaşıyla birlikte aldığımız performans primi kaldırıldı. Yakacak ücretimiz (En az 1 maaş) en düşük Asgari ücretken (22.100) Şimdi 24.000 lira brüte alındı. En Önemlisi Ayhan arkadaşımızın işe iadesi olmadığı gibi haklarını dilediği gibi ya da kendisine vadedildiği gibi alamadı.

Biz işçilerin kulağında örgütlenme uzmanının ve yanındaki kravatlı yetkililerin vaat ettiklerinin tınısı kaldı. İbret oldu. Bundan önce düzelsin diye çabaladığımız fabrikamız vardı. Şimdi ise nur topu gibi bir de sendikamız var. İkisini de düzelteceğiz. Buradan bu yazıya vakit ayıran bütün işçilere kendilerinin çok güçlü olduğunu, dilediklerinde bütün muktedirleri dize getirebileceklerinin farkına varmalarını rica ediyorum. Birlik olmalarını, birlikte hareket etmelerini bu tavrın onları çok kıymetli kılacağını bilmelerini temenni ediyorum. Pişman olmayacağınız bütün kararlarda sizlere başarılar diliyorum. Özünüze iyi davranın.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2025 tarihli 186. sayısında yayınlanmıştır.