Fabrikalardan haberler - Ekim 2024
Emperyalist boyunduruk değil, işçi sınıfının egemenliğini istiyoruz! - Gebze’den bir kafe işçisi
Merhaba yoldaşlar, işsizlik, ekonomik kriz, geçim derdi hepimizin her zaman gündeminde. Mevcut durum öyle bir hal aldı ki bırakın açlık ücretinde çalışmayı, iş bulmak ya da işten çıkarılmamak bile bize sunulan nimet haline geldi. Her gelen Ekonomi Bakanı bir öncekinin sömürü planına yenisini ekleyerek devam ediyor.
Günümüzde uygulanan planın komutanı İngiliz Mehmet Şimşek. Geldiği günden itibaren çok iddialı enflasyon ve büyüme rakamları hedefleyen Şimşek’in bugün bizlere gösterdiği tek şey artan enflasyon ve katlanarak artan işsizlik. Lakin onun asıl hedefi Orta Vadeli Program safsatası altında eşek yüküyle vergi, esnek çalışma, kazanılmış haklara saldırı gibi maddelerle emekçi halkı ucuz iş gücü halinde pazarlamak.
Bir yandan istihdamı sermayenin en iyi şekilde köleleştirmesi için esnekleştirirken, diğer yandan sermayenin yaratmış olduğu krizi bizlere ödetip işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar. Örgütlü şekilde, süslü sözlerle insanları kandırırken Orta Vadeli Sömürü Programını ilmek ilmek işliyorlar. Tüm düzen partileri ve sermaye babaları tek yürek İngiliz Mehmet Şimşek’in programına kenetlenmiş durumda; çünkü korkuyorlar. Korktukları için var güçleriyle saldırıyorlar, çünkü biliyorlar ki işçi sınıfı bir kere ayaklanırsa önünü alamayacaklar, alamadılar; Polonez Direnişi bunun bir örneği!
İşin özüne gelirsek yoldaşlar, bugün ekmeğimizi savunmak, sendikalı olmak, direnmek, mücadele etmek bizim için bir seçim ya da kahramanca bir yol değil, mecburiyet. Onlar nasıl örgütlü bir şekilde bizi her koşulda yıldırmaya çalışıyorlarsa biz de aynı şekilde her koşulda bu saldırılara karşı direnmek ve karşılık vermek durumundayız. Bunun için de mükemmel iktisadi bilgilere sahip olmamız gerekmiyor, işçiye ne yükleniyorsa patronlara da bu faturanın kesilmesini istiyoruz. Emperyalist boyunduruk değil, işçi sınıfının egemenliğini istiyoruz. İngiliz Mehmet Go Home!
Perfetti Van Melle’den Polonez Et’e birlik olup kazanacağız! - İstanbul Perfetti van Melle’den Ayhan Yaylalı
Sevgili emek dostları; Vivident, Mentos sakızlarının üretildiği Perfetti van Melle’de vermiş olduğum mücadelenin 230 günü geride kaldı. Ülkemizde sendikalaşmak anayasal bir hak olsa da ne yazık ki işveren ve temsilcileri bu yasayı tanımamaktadır. Perfetti işçilerinin gerekli çoğunluğu sağlayıp Bakanlıktan yetki belgesini almasına rağmen itiraz edilmiş ve türlü bahanelerle mahkeme süresi uzatılmıştır. Ayrıca işveren 46. Kod maddesini kötüye kullanarak, sendikaya üye olan ya da olmak isteyecek çalışanları bu şekilde korkutup istifa etmelerine sebebiyet vermektedir. Maalesef bunlardan dolayı Çalışma Bakanlığı ya da ilgili birimler işverene bir ceza ya da uyarı yapmıyor. Sanki gizli bir el işçinin birlikte hareket etmesini, örgütlü olmasını istemiyor. Nitekim patronlar örgütlü ve neredeyse bunu kimse bilmiyor. Sermaye ve patronların örgütlü mücadelesi onlar için meyvesini vermiş durumda. Bugün ülkemizde tarlada, bostanda, bağda ve fabrikalarda işçiler ve çiftçiler fark edilmemiş modern bir kölelik sistemine girmiştir.
Biz Perfetti işçileri olarak sermayenin kölesi olmayacağımıza yemin ettik; çünkü biz teslim olursak çocuklarımız ebedi bir kölelik sisteminin içinde gözlerini açmış olacak. İşte bunun için örgütlenme süresince ve hâlâ devam eden baskılara hiçbir zaman boyun eğmedik. Yüzlerce tutanak, savunma ve ihtarlar yazıldı, görev yerlerimiz değişti, ücretsiz izne çıkarıldık ve hatta tehdit edildik ama sınıf mücadelemizi sürdürmekten vazgeçmedik. Bugün Perfetti van Melle çalışanları olarak vermiş olduğumuz emek mücadelemizden dolayı başımız dik, onurlu ve mutluyuz. Bizler sadece kendimizin değil, ülkemizde sefalet ücretine mahkûm edilen tüm işçi sınıfının mücadelesini veriyoruz. Biliyoruz ki Polonez işçisi kazanırsa Perfetti işçisi de kazanacak. Sendika gözetmeksizin verdiğimiz omuz omuza mücadelemiz mevzi kaybetmemek için olacak. As Plastik, Mersen, Eker, MKB Rondo, maden işçileri ve diğer tüm mücadele eden işçilerle birlikte gerektiğinde birbirimize destek ziyaretleri yapıp yalnız olmadığımızı bizi sömürmek isteyenlere gösteriyoruz.
Tekgıda-İş sendikasının önderliğinde vermiş olduğumuz mücadele nihayete ulaşıncaya kadar yılmadan, usanmadan yolumuza devam edeceğiz. Örgütlenme uzmanımız sayın Yunus Durdu’nun geçmiş yıllarda Tekel, Cargill ve Bel Kalper’de vermiş olduğu mücadele ve elde ettiği kazanımlar, işçi sınıfının yoluna ışık tutacak örneklerdir. Bugün benzer bir direniş örneği de sendikal sebeplerle işten atılan 146 işçi ile Polonez fabrikası önünde verilmektedir. Bu direniş de zaferle sonuçlanacaktır.
Haksızlık karşısında susmayan işçilerin her zaman yanında olan birileri var. Ben onları sabahın seherinde de gördüm, gecenin en karasında da! Halbuki güzel işleri ve evleri vardı. Ama onların inandıkları dava uğruna mücadele azimleri de vardı! Bu yüzden bizleri en zor zamanımızda yalnız bırakmadılar. Bu sözler inanın abartı değil, direnen ve mücadele veren hangi fabrikaya giderseniz size Devrimci İşçi Partisi’ni anlatacaklardır; çünkü samimiyet taklit edilmez. Ben kendi adıma ve Perfetti çalışanları adına Devrimci İşçi Partisi’ne; ağabeyim sayın Dr. Levent Dölek ve yoldaşlarına sonsuz teşekkürler ediyorum.
Eninde sonunda zafer işçilerin, MKB Rondo emekçilerinin olacak! - Tuzla MKB Rondo’dan bir işçi
30 yaşında tanıştım fabrika ortamıyla. Gerçek anlamda sömürünün ne olduğunu anlamak, işçilerin ne tür ortamda nasıl ve ne ürettiğini görmek, yaşadıkları sorunu onlar gibi hissedebilmek ve onların bir parçası olmak için bir yolculuğa çıktım. Benim için sadece kitaplardan okumakla kalmamalıydı sınıf bilincinin farkında olmak. Alanda, sahada yaşananların deneyimine sahip olmak ve bu deneyimden sonra bir mücadeleye girmek, bir mücadelenin parçası olmak çocukluğumdan beri düşlediğim bir şeydi. Bir iki tane fabrika deneyiminden sonra, şu an çalıştığım MKB Rondo fabrikasında uzun süren sabırlı bekleyişin ardından tam zamanı dediğimiz 2023 yılında örgütleme çalışmalarına başladık.
Ülkenin malum koşulu, her geçen gün büyüyen ekonomik kriz, fabrika ortamının düzensizliği, işçilerin gördüğü kötü muamele, kötü koşullarda çalışmanın getirdiği öfke, düşük ücretler, bütün her şey birleşince geriye kalan tek şey örgütlü bir mücadeleydi. Bir sabah işe başlamadan önce bir iş arkadaşım sendika getireceğim var mısın dedi. Uzun yıllardır kafamda olan, planını kurduğum bir düşünceyi hayata uyarlama kısmında birilerin hazır bir şekilde bekliyor olması benim için büyük bir şanstı. Birbirimizden habersiz aynı şeyi düşlüyor olmak, birilerinin bu yolculuğa çıkmak için hazırlanmış olması gerçekten büyük bir şanstı benim için.
Bir hafta sonra bir karlı Pazar günü, Şubat’ın 5’i, 2023’te Selüloz-İş sendikasıyla bağlantı kurduk. Üç arkadaşım ve benim, çalışma uzmanımız ile ilk buluştuğumuz birbirimizi tanıdığımız gündü. O gün sendikaya üye olamadık, çünkü işveren kurnazlık yaparak sendika iş kolunu değiştirmişti. O an moralimiz bir anlığına bozuldu ama hemen toparlanarak gelecekte neler olabileceğine dair öngörülerde bulunarak fikirler ortaya attık. İlk yapılacak şey Çalışma Bakanlığı’na şikayette bulunmaktı. Bu işlemler yapıldı ve beklemeye geçtik, tabii gerekli cevap gelmeden biz de boş durmadık, bir yandan çalışmalara başladık. Ben demirbaş dediğim arkadaşlara evimde kahvaltı verdim. İlk kararlı buluşmamız, birlikteliğimiz o gün oluştu, sonrasında defalarca toplantı yaptık dışarda.
Bir gün, hiç unutmuyorum 23.03.2023 Perşembe günüydü; 16-24 vardiyasında telefon geldi. Arayan şimdiki ikinci temsilcimiz, iş kolu değişmiş dedi. Öyle sevindim ki, hemen çalışma uzmanımızı aradım durumu anlattım, sonra üye oldum ve 7-8 arkadaş daha üye oldu.
Zaman geçirmeden hafta sonu 26.03.2023 Pazar günü büyük bir birliktelikle bir araya gelerek toplantı yaptık. Toplantıdaki herkesi üye yaptık. Toplantının sonuna doğru Fabrikanın daha doğrusu Genel Müdürün sağ kolu olan vardiya amirinin, sendikal faaliyet yürüttüğümüzü duyduğunu öğrendik. Bunu duyar duymaz bir plan yaptık, çoğunluğu yakalamamız için en az 12-13 kişiye ihtiyaç vardı. Zaman kaybetmeden üye yapmadığımız kişilerin evlerine dağıldık. O gece saat 2’de eve girdim, çoğunluğu yakalamıştık. Bir gün sonra sabah Çalışma uzmanımız Ankara’ya yola çıktı ve Çalışma Bakanlığına gerekli evrakları teslim etti, artık dereyi geçmiştik ve büyük sevinç vardı.
1 ay sonra işverenle masaya oturabilmemiz için gerekli olan yetki belgesi gelmişti ama işverenin itiraz etme hakkı da vardı ve itiraz sonrası yaklaşık 6 ay bekledik. 6 ayın sonunda artık resmen masaya oturma zamanı gelmişti. 2024 Ocak ayında ilk toplu sözleşme gerçekleşti. % 130’la oturduk masaya ama işveren % 20 verdi. Disiplin kurulu dedik kabul etmedi. Sendika odası dedik, sendika Baş temsilci hakları dedik kabul etmedi. Yan hakların bazılarını kabul ettirdik ama en önemli olan 3 maddeyi kabul ettiremedik. Yaklaşık 5 ay toplantılar sürdü ve gelinen en son noktada % 130 teklifimizi %80’e kadar çektik, işveren ise % 45’e kadar çıktı. Bu aşamadan sonra bir adım dahi ileri gidemedik, görüşmeler tıkandı ve sendikamız Selüloz İş grev kararı aldı. 28.08.2024 tarihinden beri grevdeyiz. Bir ayı geride bıraktık, grevimiz ilk günkü gibi büyük bir coşkuyla devam ediyor. Her gün daha da güçleniyoruz, daha da büyüyoruz. Eninde sonunda zafer işçilerin MKB Rondo emekçilerinin olacak.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2024 tarihli 181. sayısında yayınlanmıştır.