Fabrikalardan haberler - Temmuz 2021

Fabrikalardan haberler - Temmuz 2021

Gazetemizin Temmuz 2021 tarihli 142. sayısında da fabrikalardan ve direnişlerden işçilerin yazdığı mektupları okuyucularımıza sunuyoruz. 

 

Adkoturk direnişi 3. ayında!- Adkoturk direnişinden bir işçi kadın

Tek Gıda-İş sendikasıyla örgütlenmeye devam eden işçiler olarak anayasal hakkımızı kullandığımız için 20 emekçi arkadaşımızla birlikte kapı önünde onurlu, gururlu, haklı mücadelemizi devam ettiriyoruz. Daha dün üç arkadaşımıza çıkış verildi ama sayımızı azaltmaya, bizi zayıflatmaya çalışanlar da bilsinler ki biz yeni üyelerimizle daha da güçleniyoruz. Haksız yere çeşitli mazeretlerle 25/2 E-H maddelerinden çıkarılmış olsak da mücadelemizi kazanacağımıza tüm emekçi arkadaşımızla birlikte inancımız tamdır. Biz birleşe birleşe güçleneceğiz.

Bizlerle her daim beraber olduğunu söyleyen Adkoturk aynı zamanda sendikaya hiçbir şartta kabul etmeyeceğini söyleyerek anayasal hakkımızı engellemeye çalışmaktadır. Biz kimseyi üye olmak için sıkıştırmıyoruz, baskı yapmıyoruz ama yönetimden ya da posta başlarından baskı gören çalışma arkadaşlarımız var. Bizde gönüllülük esastır.

İnsanların özel hayatına müdahale eden WhatsApp karekodlarından tüm mesajlarımızı okuyan kişiler suç işlediklerinin farkında değiller galiba. İşçiyi işçiye ezdiren bir sistem (yönetim) istemiyoruz. Odalara çekilip tehdit edilen de var, yandaşlık için para teklif edilen de.

Biz usulsüzlük yapmıyoruz. Geleceğimiz için, çocuklarımız için mücadele ediyoruz. %80’i kadın çalışan bir fabrika olarak haklarımız olsun, kreş olsun ya da kreş yardımımız olsun istiyoruz. İnsanca çalışmak bizim de hakkımız. Çalışmadan kazanmak için değil, emeğimizin karşılığını almak için mücadelemiz. Süreç devam ederken baskılar gün geçtikçe artıyor. OSB’den ve diğer grevdeki emekçi dostlarımızdan aldığımız destek bize güç verirken yöneticilerimizi tedirgin etmekte. Çünkü biz emekçiyiz, çünkü biz üreteniz. Sendikalı olmak anayasal haktır, engellenemez.

30 Haziran

 

Teşekkür belgesi değil, hakkımızı verin!- Çerkezköy Hakan Plastik’ten bir işçi

Çerkezköy Hakan Plastik’ten bir işçi

Tüm dostlarımıza merhaba,

Hakan Plastik’te grevimizin 20.günündeyiz. Patronla 6 ay süren toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda anlaşamadık ve grev kararı aldık. Patron bize teklif olarak resmi enflasyonu önerdi biz ise en azından gerçek enflasyon oranında zam istiyoruz. Enflasyonun ne olduğunu TÜİK’ten değil marketten, bakkaldan, fırından bakarak anlayabilirsin. Biz neyin ne olduğunun farkındayız. Patron buna rağmen bize resmi enflasyonu dayatıyor. Bize sefalet ücretini reva görürken fabrika ihracatta ilk 10’a giriyor. Pandemide bile durmadan çalışıyorduk. Tüm fabrikalar durmuştu biz yine çalışıyorduk. Hem de tam kapasiteyle! Mesailer de çok yoğundu. Hatta görüşmeler daha başlamamıştı, bir gün beni insan kaynaklarından aradılar. İnsan kaynakları arayınca insan ister istemez kuşkulanıyor, nedir konu diye sordum. Uzun saatler çalıştığımız için ben ve birkaç arkadaşıma teşekkür belgesi hazırlamışlar. Yanlış anlaşılmasın teşekkür etmek için sadece bir kağıt parçası verdiler… Bize kağıt parçası değil hakkımız olan ücreti verin. Her işçi çocuklarının ailesinin iyi şartlarda yaşamasını ister. Bunu da mücadele ederek birlik olarak alacağız. Geçtiğimiz gün yine Çerkezköy’de direnen Adkoturk işçilerini ziyaret ettik. Sendikamız farklı, konfederasyonumuz farklı ama derdimiz ortak. Çözümümüz de ortak olacak. Bir işçi olarak benim düşüncem bütün fabrikaları bizim fabrikalarımız gibi, tüm sendikaları kendi sendikamız gibi görmeliyiz. Bütün sendikalar birbirini desteklemeli birbirinin hakkını savunmalı. Sendika ayrımı olmadan birlik olmalılar. İşçilerin birliği patronları yenecek. İşçi olmadan hiçbir şey olmaz.

30 Haziran

 

Bel Karper patronunun hiç mi gururu yok?- Bel Karper grevinden bir işçi kadın

Bel Karper grevinden bir işçi kadın

Merhaba dostlar, ben Bel Karper grevinden bir kadın arkadaşınızım. Bizler 45 gündür sendikamızın fabrikaya girmesi için grevdeyiz, sendikamız girene kadar da geri adım atmayacağız. Birinci gün nasılsak 45. Gün de çok daha kararlı, çok daha istekliyiz. Güzel günlerin bizi beklediğini biliyoruz çünkü biz bu grevle bir aile olduk, birlik olduk. Bir kişi bile dönmedi. Geri adım atmadı. Greve çıkmadan önce merhaba, nasılsın dediğimiz arkadaşlarla şimdi beraber ekmeğimiz için gece gündüz direniyoruz. Bu süreçte ne kadar büyük bir aile olduğumuzu görmüş olduk. Patronun ise gururunun olmadığını! Sendikayı tanıyacağına hâlâ kör topal üretimi devam ettirmeye çalışıyor. Depocuyu kazanın başına geçiriyor, 120 derecede yapılması gereken işi 80 derecede yapıyor, 65 kişinin yaptığı işi 15 kişiye yaptırmaya çalışıyor. Sendikayı tanımamak için sağlıksız üretim yapıyor. Gelsin masaya oturalım, sonrasında üretimi sağlıklı yapalım. Bir de dışarıdan yasadışı işçi alımı yapıyor. Onları engellediğimizde ise jandarma ve kaymakam geliyor, kaymakam grevinizi yasaklarım diye tehdit ediyor. Kaymakam da işverenin yanında. Tüm bunlara rağmen moralimiz yerinde. Destek ziyaretleriyle moralimiz daha da yükseliyor. Her gelenden yeni şeyler öğreniyoruz. Buradan Bel Karper patronuna sesleniyorum: insanların ekmeğiyle oynama, hiç mi gururun yok? Senelerini vermiş insanlar var burada! Direne direne kazanacağız arkadaşlar!

 

Örgütlen, birleş, sendikalı ol, güçlü ol!- Tuzla Sedef Tersanesi’nden bir işçi

Tuzla Sedef Tersanesi’nden bir işçi

Merhaba arkadaşlar ben İstanbul Tuzla 'da Sedef Tersanesinde bulunan taşeron bir firmada çalışıyorum. Taşeron çalıştırma, patron sınıfının ve devletin işçileri ucuza çalıştırmak, haklarını vermemek, sömürmek ve işçi sınıfının birleştirmemek, örgütsüz olmaları için bulunmaz bir Hint kumaşı değerinde. Tersanede çok plansız bir üretim olduğu için üretimde sürekli aksaklıklar çıkıyor. Bunun sonucunda gemiler tersanenin anlaştığı kişilere veya firmalara zamanında teslim edilemiyor. Tersane gemileri zamanında teslim etmediği için tazminat ödüyor. Tersane yani ana firma bu tazminatları ödememek için taşeron firmadan işçilerine mesai yaptırmalarını söylüyor ama mesai paralarını kendisi ödemiyor, taşeron firma ödüyor. Bu da taşeron firma için bir zarar olarak görülüyor, biz işçiler üzerinde baskılar yaparak daha fazla çalıştırarak zararını bizden çıkarmaya çalışıyor. Patronlar, mühendisler ve bu ustabaşları sürekli gemilere gelerek bizleri kontrol ediyorlar, işleri çabuk bitirmemizi istiyorlar. Bazen bir yerlere saklanarak veya yemekhane kapılarında, yüz okutma yerlerinde bekleyerek gemiden erken çıkanı ya azarlıyor ya da ücretinde kesinti yapıyor. Bu baskı ve haksızlıklara uğramamak daha iyi ücretlerle kadrolu ve güvenceli çalışmak istiyorsak çözümüz çok basit; ayrı gayrı demeden birleşip örgütlenmeli, işyerine sendikamızı sokmalı, taşeronu ortadan kaldırmalıyız.

 

Bu yazılar Gerçek gazetesinin Temmuz 2021 tarihli 142. sayısında yayınlanmıştır.