BDS’den Fransız Konsolosluğu önünde eylem

Filistin için İsrail’e Boykot Girişimi (BDS Türkiye), geçtiğimiz günlerde Fransız yargıtayının gayri meşru İsrail devletine yönelik boykot faaliyetlerini suç saymasını protesto etmek için 11 Kasım Çarşamba akşamı saat 19.00’da İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Fransız Konsolosluğu’nun önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Fransız yargıtayı, bir süre önce aldığı kararda, bir süpermarkete girerek, orada alışveriş yapan insanlara gayri meşru İsrail’in işgali altındaki Filistin topraklarında üretilen ürünleri satın almama çağrısı yapan 12 eylemciye binlerce Avro para cezası verilmesini uygun bulmuştu. Bu karar, bazılarının demokrasi ve insan haklarının beşiği saydığı Avrupa’nın, sözkonusu Ortadoğu’nun ezilen halkları olduğunda, nasıl ikiyüzlü davrandığını açıkça ortaya koymuştu.

Fransız yargıtayının kararını protesto etmek için toplanan göstericiler, önce Fransız Konsolosluğu'nun önünde toplanma amaçlarını çevrede kendilerini izleyenlere aktardı. Ardından Arapça ve Türkçe sloganlar atıldı. Bunları, Filistinli bir kadın şairin kısa konuşması izledi. BDS adına Ayşe Düzkan'ın okuduğu basın açıklamasında, gayri meşru İsrail devletinin hem Batı Şeria’da hem Kudüs’te saldırılarını arttırdığı bir aşamada, Fransız yargıtayının aldığı karar kınandı ve bu kararın, Charlie Hebdo dergisine düzenlenen saldırı sonrasında yapılan “Je Suis Charlie” kampanyasını da gülünç duruma düşürdüğü vurgulandı.

Sık sık “Yıkılsın Siyonist İsrail Devleti”, “BDS yenilmez, Filistin yıkılmaz”, “Her yer Filistin, her yer BDS”, “Katil İsrail, İşbirlikçi Fransa” sloganlarının atıldığı eylem, basın açıklamasının okunmasının ardından sona erdi.

BDS Türkiye’nin açıklamasının tam metni aşağıda okunabilir:

Basına ve kamuoyuna:

Gayri meşru İsrail devletinin, işgalci ordusu ve paramiliter yerleşimcileri aracılığıyla Kudüs’te ve Batı Şeria’da Filistin halkına yönelik taciz, saldırı ve cinayetlerinin giderek yoğunlaştığı bu günlerde, emperyalist devletler ve işbirlikçileri, Filistin halkıyla dayanışma içine giren eylemcileri cezalandırmak yoluyla Siyonist oluşuma desteğini ilan ediyor. On yıllar boyunca sözde “İsrail-Filistin çatışmasında dengeli bir tutum almakla” övünen Fransa da, geçtiğimiz günlerde Fransız Yargıtayı’nın verdiği bir kararla işgalci İsrail’in tarafında olduğunu ilan etmiş oldu.

Geçmişte Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, Avrupalı beyaz işgalcilerin ırkçı rejimini yenilgiye uğratmış olan boykot kampanyasından esinle, işgalci İsrail’in tüm alanlarda boykot ve tecrit edilmesini, yalnızlaştırılmasını savunan Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar, yani kısaca BDS hareketi, Fransa’da ağır bir darbeye maruz kaldı. Bir süpermarkette “İsrail ürünlerinin satın alınması Gazze’deki suçları meşrulaştırmaktır,” başlıklı bildiler dağıtan 12 BDS eylemcisinin hapis veya 30 bin euro para cezasıyla cezalandırılmasını öngören mahkeme kararı, geçtiğimiz günlerde Fransa Yargıtayı tarafından onaylandı. Böylelikle Fransa’da yürütülen tüm BDS faaliyetlerinin cezai yaptırımla karşılaşması yönünde bir içtihat meydana getirilmiş, bir başka deyişle BDS Fransa’da fiilen yasadışı ilan edilmiş oldu.

Oysa Avrupa Birliği Komisyonu, geçtiğimiz çarşamba günü uluslararası BDS hareketinin mücadelesi sonucu, önemli bir karar aldı ve İsrail’in 1967’de işgal ettiği yerleşimlerde üretilen her ürünün üzerine bunu belirten bir ibare bulunması kararını benimsedi. Fransa bu Yargıtay kararıyla, Avrupa Birliği’nin bu kararına şiddetle karşı çıkan Siyonist devletin yanında olduğunu ortaya koyuyor çünkü cezaya çarptırılan BDS eylemcilerinin yaptığı tam da bu kararla uyum içinde.

Geçtiğimiz yaz, çoğu sivil 2200 Filistinlinin acımasızca katledildiği Gazze saldırısı sırasında Gazze’yle dayanışma eylemlerini yasaklayan Fransa devleti, bu Yargıtay kararıyla emperyalist devletlerin her zaman İsrail’in yanında olduğunu ve onun sözünden çıkmadığını bir kez daha göstermiş oldu. Nitekim geçtiğimiz aylarda İsrail hükümetinin temsilcileri de küresel BDS hareketinin İsrail’in karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biri olduğunu söylemişti. Fransa’nın ardından, dünyanın öteki emperyalist ülkelerinden de bu yönde kararlar çıkması, kimseyi şaşırtmamalıdır. Keza Fransa mahkemeleri, kendini Filistin davasına adayan Lübnanlı enternasyonalist politik tutsak Corc Abdallah’ı (George Abdallah) yargılamaksızın 30 yılı aşkın hapishanelerde tutmuş sonrasında da müebbet hapis cezasına çarpıtmıştır.

Yine kimseyi şaşırtmaması gereken bir başka konu ise, ifade özgürlüğü olgusunun, Fransa gibi bir emperyalist ülkede, ancak ve ancak emperyalizm ve Siyonizm'e dokunmadığı müddetçe bir anlam ve işlevi olduğunun ortaya çıkmasıdır. Anlaşılıyor ki, Fransız Devleti ifade özgürlüğü konusunda ikiyüzlü ve tutarsız bir yaklaşıma sahiptir. Fransız Yargıtayı’nın aldığı bu karar, Charlie Hebdo'ya yapılan saldırı sonrasında milyonlarca kişinin sokaklara döküldüğü “Je Suis Charlie” kampanyasını gülünç duruma düşürmüştür. Çünkü Fransa'da ifade özgürlüğü, eli kanlı Siyonist rejimin karşısında geçersizdir. Demek ki, Fransa'yı Fransa yapan değerlerden özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin yanına artık bir de ikiyüzlülük eklenmelidir.

Tam da içinden geçtiğimiz günlerde, etkili bir boykot hareketi, işgalcinin saldırıları karşısında yapayalnız bırakılmış Filistinlilerin en fazla ihtiyaç duyduğu şeylerden biridir. 1 Ekim tarihinden bu yana, Kudüs, Batı Şeria, Gazze ve 48 bölgesinde yaklaşık 80 Filistinli hayatını kaybetti. Siyonist oluşum, bir yandan BM’ye göre bile işgalci konumda olduğu Batı Şeria’da ve Kudüs’ün doğusunda askeri işgalini ağırlaştırıp buranın yerlisi Filistinlileri getto benzeri alanlara hapsederken, diğer yandan uluslararası hukuka aykırı bir şekilde bu bölgelerde yeni yerleşim birimleri inşa etmeye devam ediyor ve buralarda konuşlandırdığı, kayda değer bir kısmı silahlı olan yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik her türlü saldırısını görmezden geliyor, hatta fiilen teşvik ediyor. Örneğin geçtiğimiz aylarda Nablus’ta 18 aylık bir bebeğin, annesinin ve babasının yanarak öldüğü kundaklama saldırısının faili olarak tutuklanan ırkçı yerleşimcilerin 1 hafta sonra serbest bırakılmaları, bu tür saldırıların yenilerinin teşvik edilmesinden başka bir anlam taşımıyor.

Diğer yandan, Eylül ayından beri Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarını yoğunlaştıran işgal güçleri ve yerleşimciler, Filistinlilerin kutsal değerlerini ayaklar altında çiğnemekte beis görmediklerini göstermişlerdir. Bu türden saldırılar, sıradanlaşmaya başlamış ev baskınları ve tutuklamalar ve neredeyse her gün gerçekleşen yargısız infazlar, Kudüs ve Batı Şeria’da yaşayan Filistinlilerin öfkesini yükseltiyor, onları direnişe yöneltiyor.

Bizler, ayağa kalkan Filistin halkına olan tam desteğimizi ilan ederken, aynı zamanda İsrail’in sistematik saldırılarını sürdürebilmesinin yarım asırdan fazla zamandır işlediği suçların cezasız kalmasından kaynaklandığının altını çizerek, Filistin halkına verilecek en büyük desteğin etkili bir boykot kampanyası olduğunu vurguluyoruz. Türlü bahanelerle boykot faaliyetlerini suç ilan eden Fransa devletini şiddetle kınıyor, Fransa’da BDS faaliyeti yürüten yoldaşlarımızın yalnız olmadığını haykırıyor ve Türkiye’de, İsrail’le olan tüm ikili ilişkiler kesilinceye kadar boykot çalışmamızı yükselteceğimiz sözünü veriyoruz.

Katil İsrail, işbirlikçi Fransa!

Direnen Filistin halkı yalnız değildir!

Filistin’e özgürlük, İsrail’e boykot!

 

Filistin İçin İsrail’e Boykot Girişimi (BDS-Türkiye)

11 Kasım 2015