Üniversite kuşatmaya ve cadı avına karşı direnecek!
Barış İçin Akademisyenler Grubu'nun (BAK) "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildirisi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedef gösteren açıklamaları sonucunda adeta bir cadı avı başladı. Erdoğan'ın göreve çağırdığı savcılar harekete geçti. Bolu ve Kocaeli başta olmak üzere bir dizi savcı Erdoğan'dan aldığı talimatı akademisyenleri ezmek üzere yorumladılar ve gece yarısı ev baskınlarıyla bildiriyi imzalamış bilim insanlarını gözaltına aldırdılar. Daha sonra Bolu savcısı Erdoğan'ın daha fazla gözüne girmek, akademisyenleri tümden susturmak için bildirinin fikir hürriyeti kapsamında değerlendirilmesini savunan bir başka bildiriye imza atan akademisyenlerin de evlerini bastırdı.
Erdoğan'ın çağrısıyla harekete geçen diğer bir grup rektörler oldu. İçişleri Bakanı Efkan Ala ile toplantı yaparak saldırı planlarını hazırlayan rektörler, 12 Eylül'ün üniversite özerkliğini YÖK aracılığıyla ortadan kaldıran gericiliğini bir üst düzeye taşıyarak üniversiteyi doğrudan hükümete hatta İçişleri Bakanlığı’na bağlamış oldular. Ardından soruşturmalar yağmaya başladı. Onlarca akademisyen soruşturmanın sağlıklı yürümesi sözde gerekçesiyle tedbiren görevlerinden uzaklaştırıldı.
Havuz medyası ağzından köpükler saçarak akademisyenleri hedef gösterdi. Faşist gruplar akademisyenler aleyhinde kampanyalara başladı. Bilim insanlarının odalarının kapılarına kırmızı işaretler kondu ki biz kapılara konan bu işaretleri Maraş katliamından çok iyi tanıyoruz. Sedat Peker de durumdan vazife çıkartanlardandı. Daha önce Erdoğan'a destek olmak için Rize'de yaptığı mitingde söylediği "oluk oluk kanlarını akıtacağız" lafını "akan kanlarınızda duş alacağız" sözleriyle bir kademe daha yükselterek cadı avının terör ayağını oluşturma görevini üstlendi.
Erdoğan'ın başlattığı cadı avı, Sur'da, Cizre'de, Silopi'de ilan edilen sokağa çıkma yasağına benzer şekilde ilan edilmiş bir söz söyleme yasağı ile birlikte yürütülüyor. Erdoğan ve AKP "hayalet seçim"de elde ettikleri tek başına iktidarlarının karşısında ilk günden itibaren direnen bir üniversite bulmuşlardı. 1 Kasım öncesi acaba seçimden koalisyon çıkar mı ümidiyle AKP’ye muhalefet dozunu arttıran burjuva medyası 1 Kasım'ın ardından derhal çark etmiş, cemaat teslim bayrağını çekmişken ODTÜ'den İTÜ'ye, İstanbul Üniversitesi'nden diğerlerine, üniversite öğrencileri “direnmeye devam” dedi. Erdoğan ve AKP bu gerçeği gördü. AKP’nin bir Ankara milletvekili, olacakları şu sözlerle önceden haber veriyordu: "Cizre’ye nasıl girildi, Silopi’ye nasıl girildi. ODTÜ’ye de öyle girilir."
Ama üniversite direnmeye devam ediyor. Direnişin geleceğini ise ODTÜ haber veriyor. ODTÜ'de yapılan basın açıklamasında Erdoğan'ın müstemleke aydını suçlamasını kendisine iade eden üniversite emekçileri bildirilerini şu cümlelerle bitiriyor: "Burası ODTÜ, ODTÜ anti-emperyalisttir. Vietnam kasabı ABD Büyükelçisi Kommer'in arabası burada yakılmıştır. Bilimi satan savaş çığırtkanlarının Büyükelçi de olsa, Başbakan da olsa, Cumhurbaşkanı da olsa ODTÜ'de yeri olmadığını en iyi siz bilirsiniz!”
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2016 tarihli 76. sayısında yayınlanmıştır.