Demokratik Bölgeler Partisi, Hurşit Külter konusunda açıklama yapmalıdır!
Mayıs sonunda Şırnak’ta özel harekât tarafından gözaltına alındıktan sonra kendisinden haber alınamadığı söylenen, polis tarafından kaybedildiği izlenimi doğmuş olan Hurşit Külter, aradan dört ay geçtikten sonra Kerkük’te ortaya çıktı ve bir basın açıklaması yaptı. Külter’in anlatımına göre kendisi gözaltında günlerce işkence gördükten, ölümle tehdit edildikten, ajanlık baskısı yaşadıktan sonra 13. gün (yani 10 Haziran dolayında) kaçmayı başarmış, ama o günden bugüne ne ailesine, ne de geniş kamuoyuna hayatta olduğuna dair bilgi ulaştıramamıştır.
Külter olayı, Kürt halkının özgürlük mücadelesine katılan birinin kaybedilmiş olmadığını, hayatta olduğunu öğrenerek bir rahat nefes almaya müsait bir olay değildir. Keşke öyle olsaydı! Külter olayı, sayısız soruyu davet eden bir olaydır. Demokratik haklardan ve özgürlükten yana bütün güçler, aylardır, uzun zamandır yaşanmamış olan zorla kaybetme olaylarının yeniden başladığı zannıyla Hurşit Külter ile dayanışma için ellerinden geleni yapmaktaydı. Cumartesi Anneleri gibi bütün toplumun saygısını kazanmış kuruluşlar Külter için çaba göstermekteydi. Şimdi Külter birdenbire ortaya çıkıp “ben Kerkük’teyim” dediğinde bunun ne sonuç doğuracağı açıktır: baskı aygıtları ve onların gönüllü savunucuları, bu durumu bir dizi hukuksuzluğun üstünü kapatmak, devletin gözaltında kayıplarla, işkencelerle, yargısız infazlarla dolu sicilini aklamak için bir propaganda malzemesi olarak kullanmaya başlamıştır.
Bunun gelecekte zorla kaybedilebilecek insanları kurtarma çabamıza ne kadar büyük bir zarar verebileceğini anlatmak zordur. Ne var ki öyle olmayacaktır. Gelecekte böyle olaylar oldukça bu sefer biz değil devletin baskı aygıtları ve onların gönüllü savunucuları koro halinde bize “Hurşit Külter” diyeceklerdir!
Kaldı ki, Külter’in açıklamaları da inandırıcı değildir. Bu kadar ağır gözaltı koşullarında bulunan bir insanın kendi inisiyatifiyle kaçması, arkasından vurulup öldürülmek istenmesine rağmen “ama ben kaçtım” ifadesiyle bu tehlikelerden kurtulduğunu ileri sürmesi, şehirde saklandığı sırada karşılaştığını söylediği direnen gençlerin de kimseye bilgi vermemiş olması, , yurtdışına geçişi mümkün olduğu halde toplumun hiçbir kesimine hayatta ve özgür olduğu konusunda haber iletememesi, hiçbir inandırıcılığı olmayan bir öyküdür. Kimse Külter’in güvenliğinin bunu gerekli kıldığını ileri sürmesin! Külter’in kendi öyküsüne göre, polisin elinden kaçtığını ve hayatta olduğunu devlet ve polis biliyor! O zaman bunun açıklanması onun güvenliğine nasıl tehdit oluşturabilir? Bilmeyen toplumdur, aldatılan toplumdur!
Külter kişi olarak belirleyici değildir. Bizim için önem taşıyan, bir özgürlük mücadelesinin taşıyıcısı ve büyük kitlelerin temsilcisi olarak Kürt hareketidir. Hurşit Külter çok zor koşullarda mücadele vermekte olan bir partinin, Halkların Demokratik Partisi gibi seçimler aracılığıyla belirli bir dizi mevzi kazanmış bir partiden farklı olarak, deyim yerindeyse “kelle koltukta” mücadele eden insanlardan oluşan bir parti olan Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) yerel yöneticisi olarak tanınmıştır. Dolayısıyla, DBP’nin olan biten konusunda kamuoyuna bir açıklama yapması hareketin bütünüyle ilişkisi bakımından önem taşımaktadır.
DBP, Külter’in inandırıcı olmayan açıklamaları konusunda ne düşündüğünü açıklamalı, elinde yeterince bilgi varsa olayın gerçekte nasıl yaşandığını kamuoyu ile paylaşmalı, Külter’in hayatta olduğunu aylar boyunca açıklamamış olmasının nasıl yorumlanması gerektiğini ikna edici biçimde ortaya koymalı, Külter’in bu davranışlarına sahip çıkıp çıkmadığını ifade etmelidir.