İstanbul Üniversitesi’nde istibdada karşı mücadele yılı
Geçtiğimiz dönem İstanbul Üniversitesi istibdada karşı mücadelenin keskinleştiği yerlerdendi. 29 Ekim’de yayımlanan KHK ile üniversitemize mensup, yıllarca üniversitelerde AKP-cemaat kadrolaşmasına karşı mücadele vermiş, emeğin yanında saf tutmuş hocalarımız ihraç edildi. Bu ihraçlar üniversitede mücadelenin ateşini harladı. Ülkenin gündemine düşen ve istibdada karşı mücadele hattını ören eylemler gerçekleşti. Beyazıt Meydanı’nda “kahrolsun emperyalizm”, “kahrolsun istibdad, yaşasın hürriyet” sloganları, ihraç edilen yoldaşımızca atılarak emperyalizme, sermayeye, istibdada karşı hürriyetin mücadelesine çağrı yapıldı.
Rektörlük, OHAL'e rağmen ve OHAL’e karşı mücadele eden öğrencileri polis ve özel güvenlik aracılığıyla engellemek için elinden geleni ardına koymadı. Çeşitli bahaneler öne sürerek siyaset yapma hakkımızı engellemeye çalıştı. Öğrencilerin ve üniversite emekçilerinin sermayenin istibdadına karşı vermiş olduğu fiili meşru mücadele, birçoğu gözaltı ile sonuçlanan polis saldırılarıyla karşılaştı. Üniversite yönetimi bizleri soruşturmaya boğarak yıldırmaya çalıştı. Karşımıza çıkan tüm baskı ve tehditlere direnerek karşılık verdik. Bu süreçte iktidarın zayıflığı karşısında onun yardımına koşan faşist çeteler de istibdadın sopası olarak rektörlüğün ve polisin desteğiyle üniversitede palazlandı.
İstibdada karşı mücadele eden öğrencileri üniversite girişinde didik didik arayan özel güvenlik, çoğunluğu üniversite öğrencisi olmayan faşist güruhun okul içerisine elini kolunu sallayarak girmesine birçok kere müsaade ettiği gibi bu güruhun öğrencilere saldırmasına da polis ile birlikte seyirci kaldı. Üniversitede 3-5 solcu, sosyalist, demokrat öğrenci yan yana geldiği anda okul bahçesinde biten polis Kürt öğrencileri taciz eden faşistlerin sırtını sıvazladı. Bizler de polis ve faşist çetelerin saldırılarına karşı öğrenciler olarak kendi güvenliğimizi sağladık ve özsavunma yaparak faşist çetelerin saldırılarını püskürttük.
Özellikle referandum öncesi sermayenin ve emperyalizmin istibdadına karşı etkili bir “hayır” çalışması yürüten öğrencilere saldırılar yoğunlaştı. Faşist çeteler üniversite içerisinde devrimci öğrencilerin etkisini kıramayacağını anlayınca üniversite dışında “hayır” çalışması yürüten arkadaşlarımıza pusu kurarak bizleri yıldırmayı amaçlayan aciz ve adi saldırılarda bulundu. Bunun mükâfatı olarak da üniversite yönetimi, öğrencilerin ve emekçilerin tüm etkinliklerini çeşitli bahanelerle engellerken üniversitenin kapısını etkinlik yapmaları için faşistlere sonuna kadar açtı. Bu provokasyona müsaade etmeyen öğrenciler ise valiliğin vermiş olduğu izin bahane gösterilerek üniversiteye alınmadı.
Önümüzdeki döneme şimdiden hazırlanmalıyız. YÖK'ün sultası, atanmış rektörlerin üniversite öğrencileri ve emekçileri üzerindeki boyunduruğu sertleştikçe, faşistler zincirlerinden boşanmaya devam edecektir. Bu süreci tersine çevirmek, zincirlerimizi kırmak elimizdedir. İstibdadı yenmek için üniversitenin tüm bileşenleriyle bir arada örgütlü mücadeleyi yükseltmeli, kazanımlarımızı sonuna kadar savunmalıyız.
İstanbul Üniversitesi’nden DİP’li Öğrenciler
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2017 tarihli 95. sayısında yayınlanmıştır.