Geleceğimizden, haklarımızdan, mücadelemizden taviz vermeyeceğiz!

17-25 Aralık’ta, Erdoğan başta olmak üzere AKP’lilerin ve çevresindekilerin yolsuzlukları birer birer ortaya dökülürken adını sıkça duymaya başladığımız Türgev adlı vakfın 20. Kuruluş Yıldönümü ve Olağan Genel Kurulu 30 Mayıs tarihinde yapıldı. Kurulda konuşan Erdoğan, vakfı yolsuzluk suçlamalarına karşı sahiplendi. Sözde çok iyi niyetlerle kurdurduğu ve iktidarı boyunca ekonomik olarak sınır tanımadan büyüyen bu vakfın yetiştirdiği gençlerin ahlâki açıdan “örnek” bir gençlik olacağını söyledi. Erdoğan’ın ahlaktan kastının ne olduğunu, kadınların doğum kontrol uygulamasının Müslüman ailelere uygun olmadığını söyleyerek kadın düşmanlığı yapmasından çıkarabiliriz. Ancak Erdoğan’ın bu konuşmasından çıkartılacak tek sonuç Erdoğan’ın kadın düşmanı olduğu değil. Bu zaten defalarca kanıtlanmış bir gerçek.

Erdoğan’ın vakfı sahiplenmesinin iki anlamı var. Birincisi, halkın cebinden çıkan paraların ayakkabı kutularına ve vakıf hesaplarına doldurulması konusunda yargılanacak kişilerin başında kendisinin geliyor olması. Dolayısıyla vakfın aklanması gerekiyor.

İkinci anlamı ise kendisinin gençlikle ilgili planları ve hayalleri: istibdat rejimi yolunda adımlarını sıklaştıran Erdoğan, karşısında duracak bir gençlik istemiyor. Ne Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaşa karşı, ne ailesinin ve partisinin içinde bulunduğu yolsuzluk bataklığına karşı, ne de işçi sınıfının kazanılmış haklarına yönelik saldırılarına karşı birileri ses çıkartsın istemiyor. Kendisinin önünde diz çökecek, okullarda, sokaklarda kendisini destekleyecek bir gençliği kendi kontrolündeki vakıflarda yetiştirmeyi hedefliyor. Erdoğan konuşmasında diyor ki; ibadetinden taviz vermeyen bir gençlik olacak. Biz onun bu sözünü şöyle tercüme ediyoruz; istibdat rejimi yolunda her isteğim karşısında taviz verecek bir gençlik olacak.

Erdoğan’ın unuttuğu veya söylemeye dilinin varmadığı bir gerçek var. Onun hayallerinin aksine üniversitelerden liselere gelecekleri için mücadele eden gençler var. Fakültelerini işçi katliamlarının sorumlularına dar eden, Soma katliamından sonra İTÜ Maden Fakültesi’ni işgal eden gençler var. Grev çadırlarında işçilerin yanında olan, hak arayışlarında işçilerin fabrikalardan yükselen sloganlarına ses katan bir gençlik var. İşçi sınıfının kazanımlarını birer birer elinden alan AKP’ye karşı koyan, kıdem tazminatı dâhil bütün haklarını savunan bir gençlik var. Kadınları tacize, tecavüze, kadın cinayetlerine mahkûm ettiği gibi nasıl yaşadıklarına da dil uzatan AKP’ye karşı kadın dayanışmasını her yerde yükselten genç kadınlar var. Kadınların özsavunmasını her alanda olduğu gibi mahkemelerde de savunan kadınlar var. Terörle mücadele adı altında yürütülen haksız savaşa karşı çıkan, savaşı durdurmak için AKP’yi yenmek gerektiğini söyleyen bir gençlik var. Yolsuzlukların da, katliamların da hesabını sormak için işçi sınıfının yanında kavgaya giren bir gençlik var!

Gençliğin cevabı; haklarından, geleceğinden ve mücadeleden taviz vermemek olmalıdır! Gençlik üzerine hayaller kuran Erdoğan’a verilmesi gereken cevap, daha fazla örgütlenmektir! Metal fabrikalarından, madenlere çalıştıkları her yerde onurlu bir yaşam için mücadele eden işçilerin yanında gençlik, geleceği için mücadele etmelidir!
 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Haziran 2016 tarihli 80. sayısında yayınlanmıştır.