Emperyalizmin, Siyonizmin ve kuklalarının vaadi etnik arındırma ve mezhepçi boğazlaşmadır! Bizim çözümümüz Batı Asya’yı emperyalizmden ve Siyonizmden arındırmaktır!

Emperyalizmle uyumlu “kravatlı tekfirci” Ahmet el-Şara (kod adı Muhammed Colani) ve HTŞ (Heyet Tahrir Şam) Şam’da iktidarı aldı ama halen yeni bir düzen kurabilmiş değil. Ahmet el-Şara, 29 Ocak’ta kendi örgütünden ve müttefiklerinden müteşekkil bir “zafer konferansı” toplayarak kendini Suriye Arap Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ilan etti. Emperyalist hamileri tarafından kravatlı tekfirciye Suriye Arap Cumhuriyeti adını kullanması söylendi. Çünkü bu şekilde halen dünya çapında pek çok ülkenin terör listesinde yer alan HTŞ’nin tanınması daha kolay olacak. Yeni rejimin cumhuriyetle uzaktan yakından ilgisi yok! Anayasası olan her rejime cumhuriyet denmez. Anayasası olan krallıklar (meşrutiyet) da vardır. Suriye’de Anayasa dahi yok. Ve Colani gerçek anlamda yeni bir Anayasa vaadinde bile bulunmuyor. Colani, ne idüğü belirsiz bir “ulusal konferans”, kimleri içereceği belli olmayan ama kimlerin olmayacağı bilinen (Aleviler!) “kapsayıcı bir hükümet” ve çıkmaz ayın son perşembesine atılmış “nihai seçimler”den oluşan bir “geçiş süreci”nden bahsediyor.
Emperyalist politikanın şeytan üçgeni: “Etnik arındırma, mezhepçi boğazlaşma, emperyalist himaye!”
Kravatlı tekfircilerin geçiş sürecinin istikameti halen belli değil ama iç savaştan barışa, farklı ülkelerin nüfuz alanlarına bölünmüş Suriye’den birleşmiş bir ülkeye bir geçiş olmayacağı açık. Görünür ufukta, ülkenin, bölge çapında yaşanan çatışma ve savaşların neticesinde değişen yeni güç dengelerine bağlı olarak, yeni nüfuz alanlarına bölünmesi var. HTŞ’nin Şam’a yürüyüşü İsrail’in ABD’nin tam desteğiyle Gazze’den başlayan, Yemen, Lübnan ve İran’la devam eden savaşının gölgesinde gerçekleşti. Arka planda yine NATO’nun Rusya’ya karşı Ukrayna cephesinde yürüttüğü savaş vardı. Türkiye de Erdoğan’ın İran’la bölgesel rekabeti merkeze alan Sünni İslam dünyası üzerinde nüfuz mücadelesi veren, sömürgeci burjuvazinin yayılmacı emellerine yaslanan Rabiacı politikasıyla bulmacayı tamamlayan parça oldu. Suriye’nin yeni hâkim güçleri bu ülkeye ve bu ülkenin halklarına özgür, onurlu, barış içinde bir gelecek vadetmiyor.
Tam tersine! Emperyalistlerin Şam’ı teslim ettiği Colani ve onun Uygur, Özbek, Çeçen, Kuzey Afrikalı, Avrupalı vb. müttefiklerine takım elbise de giydirseniz, boyunlarına kravat da taksanız bunların İbn Temiyye’nin Alevileri ve Şiileri Hristiyan ve Yahudilerden daha tehlikeli gören ve katli vacip ilan eden görüşlerinin takipçisi tekfirci mezhepçiler olduğu gerçeği değişmeyecek. İngiliz emperyalizmi BBC aracılığıyla ne kadar halkla ilişkiler çalışması yaparsa yapsın, 8 Aralık’tan bugüne kadar Alevilere yönelik baskılar, yargısız infazlar, köy basmalar, insan kaçırmalar herkesin gözü önünde yaşanıyor. Batı emperyalizminin desteklediği Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (Syrian Observatory for Human Rights - kısaca SOHR) dahi bunları raporluyor. Mızrak çuvala sığmıyor. BBC, Alevilerin evlerini yağmalayan kimliği belirsiz bir silahlı grubu uyaran ve onlardan evi sahiplerine teslim etmelerini isteyen HTŞ milislerini konu eden belgeseller çekiyor. Bu planlı propaganda faaliyeti, HTŞ’nin Hama ve Humus’u (şehir ve köyleriyle) Alevilerden arındırma, Alevileri nüfus olarak kalabalık oldukları Lazkiye ve Tartus gibi sahil bölgelerine sürmeye, burada silahsızlandırarak terörle sindirmeye yönelik sistematik çabalarını meşrulaştırmayı amaçlıyor. Çünkü HTŞ ve müttefiklerinin tekfirci dünya görüşü ile emperyalizmin Suriye’yi kontrol altında tutma planları örtüşüyor. Böylece etnik arındırmaya tabi tutulmuş bölgelerde HTŞ hakimiyetini perçinleyecek, Aleviler ise HTŞ’nin teröründen sakınmak için onun emperyalist hamilerinin korumasına muhtaç olarak kalacak.
Rojava’da NATO koridoru da emperyalist himaye de çözümsüzlüktür!
Bu politika Suriye’de daha önce de sahnelendi. Amerikan ve İngiliz emperyalizmi Türkiye’nin Suriye’ye yönelik sınır ötesi operasyonlarına yeşil ışık yaktığında da bunlar yaşandı. Örneğin Afrin Kürt nüfusundan arındırılırken, buranın NATO ordusunun himayesindeki grupların hakimiyetinde Sünni Arap nüfusuyla doldurulması emperyalistler tarafından hayırhah bakışla karşılandı. Daha sonraki askeri operasyonlarda NATO ordusuna iliştirilmiş Suriye Millî Ordusu’nun (SMO) hakimiyetindeki bölgeler fiilî ve kesikli bir NATO koridoru oluşturdu. Emperyalistler bir yandan bu operasyonların önünü açarken aynı zamanda TSK/SMO’yu sınırlandırarak kendilerini Rojava’daki Kürtlerin (siyasi olarak da bu bölgedeki Kürtlerin çoğunluğunun desteklediği PYD’nin) hamisi olarak gösterdi. Şimdi bir kez daha Rojava’da aynı oyun oynanıyor. Yarın Kobani’ye ve Kamışlı’ya bir askerî operasyon düzenlense ve Türk Silahlı Kuvvetleri eliyle bir koridor oluşturulsa, Amerikan ve İngiliz emperyalizmi bunu stratejik çıkarları aleyhine görmez. Trump, Amerikan askerlerini çekse dahi elini PYD’nin üzerinden çekmeyecektir. Belki yerine İsrail’i sahaya sürecektir. Sonuçta Türkiye’nin istediği koridor kurulursa Rojava’nın büyük bölümü Kürt nüfustan arındırılacaktır. Kürtlerin güneyde gittiği bölgelerde PYD ile yerli Arap nüfus arasında gerilim artacak, gerilim Batılı emperyalistlerin, İsrail’in vb. himayesi ile kontrol altına alınacaktır. Diğer bir alternatif ise Bahçeli’nin Öcalan’dan beklediği çağrının gelmesiyle birlikte adım adım PYD’nin tasfiyesi ve Kürtlerin silahlı güçlerinin “Sünni İslam kardeşliği” projesi çerçevesinde SMO’laştırılmasıdır.
İsrail her daim halkların boğazlaşmasından yanadır!
Etnik arındırma ve mezhepçi boğazlaşma emperyalizmin Suriye’yi kontrol etme yolu ve kendi aralarında nüfuz alanları olarak bölüştürmenin yöntemidir. Halkların boğazlaşmasından en başta da İsrail çıkar sağlayacaktır. Çünkü İsrail, Gazze’de Arap halkına karşı bir soykırım suçlusudur. HTŞ ve Colani istediği kadar işbirlikçilik yapsın Arapların bunu unutmayacağını en önce İsrail bilir. Bu yüzden Suriye’de izin vereceği tek devlet dişleri sökülmüş ve mezhepsel olarak bölünmüş bir Arap devletidir. Siyonizm, Türklerin ve Kürtlerin nezdinde Arap düşmanlığının kökleşmesini ister. Türkiye’de Arap düşmanı, ırkçı, göçmen düşmanı, faşist oluşumları bu yüzden destekler. Irak’ta ve Suriye’de peşmergenin ya da YPG’nin emperyalistlerin yanında Araplarla savaşmasından memnun olur ve bu iki halkın arasına kan denizi girmesini ister. İran’da Şah rejimi gelsin, gelmiyorsa İran’la Sünni Arap dünyası hiç barışmasın ister.
Çözüm, bölgeyi emperyalizm ve Siyonizmden arındırmakta!
Özetle, emperyalizmin ve Siyonizmin Suriye’ye biçtiği kader olan etnik arındırma ve mezhepçi boğazlaşma tüm Batı Asya’ya (Ortadoğu’ya) ve bu coğrafyanın halklarına biçmek istediği kaderdir. Tabii ki bu kader mutlak değildir. Bu kaderi işçi sınıfının Batı Asya’yı emperyalizmin üslerinden, askerlerinden ve tekellerinden arındıracak, Siyonist beladan kurtaracak, Batı Asya’nın tüm halklarının vatanlarında özgür ve eşit olarak yaşayacağı Batı Asya ve Kuzey Afrika (BAKA) Sosyalist Federasyonu programı değiştirebilir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2025 tarihli 185. sayısında yayınlanmıştır.