Brezilya’da silahların gölgesinde seçim

Bolsonaro Lula

Latin Amerika’nın devi Brezilya’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu 2 Ekim Pazar günü yapılıyor. Anketlere göre eski Devlet Başkanı (2003-2010) ve İşçi Partisi (PT) lideri Luiz Inácio Lula da Silva (kısaca Lula), hâlihazırda Devlet Başkanı olan rakibi Jair Bolsonaro’nun önünde, dahası aradaki oy farkı yüzde 13’ü buluyor. Hiçbir aday yüzde 50 oranını aşamazsa seçimlerin ikinci turu 30 Ekim’de yapılacak. 

Burjuva basınının bile Brezilya tarihinin en kutuplaştırıcı seçimi diye adlandırdığı oylama, olağanüstü koşullarda gerçekleşecek. Faşist aday Bolsonaro orduyu, gerici Evanjelik kiliseyi, mafyayı ve burjuvazinin önemli bir kesimini arkasına almış, açıktan darbe dönemine ve işkenceye övgüler düzen bir işçi düşmanı. Lula ise adı yolsuzluk ve işçi sınıfına ihanetle özdeşleşmiş bir partinin lideri. Kısacası sosyal demokrasinin bir türevi, faşizme karşı yarışıyor. 

Seçimlere ilk girdiği günden beri Donald Trump’ı açıktan taklit eden Bolsonaro, 6 Ocak kalkışması öncesini hatırlatan biçimde eğer kaybederse seçim sonuçlarını tanımayacağını defalarca beyan etti. Bolsonaro’yu Brezilya ölçeğinde Trump’tan daha tehlikeli kılan şey ise ordunun kendisine açıktan desteği. Yakın zamanda Brezilya Genelkurmayı, ordunun ayrı bir oy sayımı yapması gerektiğini iddia etti. Bolsonaro’nun Brasília ve São Paulo’daki mitinglerine asker kaz adımı yürüyüşlerle katıldı. Bolsonaro destekçileri Lula’ya oy vereceğini söyleyen seçmenleri ve bu arada bir de PT görevlisini katletti. Yakın zamanda basına sızan, birkaç büyük burjuva arasında geçen ve açıktan darbe övgüsü yapan bir Whatsapp konuşması, hâkim sınıfın da Bolsonaro’yu destekleyeceğinin bir göstergesi. 

PT ise yıllar içinde yozlaşarak ve hem burjuvaziyle hem de emperyalizmin farklı kanatlarıyla uzlaşarak işçi sınıfına ihanet etmiş bir parti. Gerektiğinde kendi militanlarını ya da liderlerini korumaktan bile aciz olduğunu ise iki büyük örnekle göstermiş bulunuyor. 2016’da Lula’nın siyasi varisi olarak Devlet Başkanlığı makamında oturan Dilma Roussef’in bir parlamenter darbeyle görevden alınmasını da, 2018’de Lula’nın uydurma suçlamalarla hapse atılarak iki yıla yakın süre tutuklu kalmasını da önleyemedi. Her iki durumda Lula ve diğer parti liderleri parti tabanına destek çağrısında bulunduysa da bu çağrılar tabanda yankı bulmadı. 

PT’yi iktidardan düşüren de, şimdi tekrar iktidara taşıyabilecek olan da aynı etken: Brezilya halkının sefaleti ve umutsuzluğu. PT’nin yozluğu ve kapitalizme teslimiyeti yüzünden faşizme destek veren Brezilya halkı, Bolsonaro’nun Koronavirüs pandemisi karşısındaki duyarsızlığı ve beceriksizliği de bu tabloya eklenince Lula’ya ikinci bir şans tanıyor. Ne kadar hain olursa olsun, PT faşist adayın karşısında bir işçi partisidir, oylar bu partiye verilmelidir. Ancak PT’nin ne faşizmi sokakta püskürtebileceği ne de bir işçi programı uygulayarak halkın sefaletine çözüm bulacağı ve faşizmin önünü bu biçimde alacağı aşikârdır. Bu sebeple, seçimde kullanılacak oydan çok daha önemlisi, işçilerin ve tüm ezilenlerin özsavunma birimleri oluşturarak bir Birleşik İşçi Cephesi altında toplanmalarıdır. Gerici bir darbe ancak böyle önlenebilir. Lula'ya oy ikinci tur için kesin olarak doğru yol olsa da, Latin Amerika devrimci Marksistleri arasında ilk turda Brezilya'nın devrimci işçi partilerinden PSTU'ya oy kullanmayı böyle bir mücadelenin yolunu döşemek bakımından savunanlar da mevcuttur.