ABD emperyalizmi Venezuela’yı tehdit ediyor

ABD emperyalizmi Venezuela’yı tehdit ediyor

24 Ekim 2025 günü, ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth’in emriyle ABD’nin ve hatta dünyanın en büyük savaş gemisi olan USS Gerald R. Ford’un da dahil olduğu bir askerî filo Venezuela kıyılarına doğru harekete geçti. Bu, ABD’nin Karayipler’deki askerî yığınağını artırmayı hedefleyen ve aslında uzun süredir devam eden ABD politikasının son adımı oldu. Konuşlandırılan askerî birlikler arasında nükleer başlıklı bomba taşıyabilen B-52 bombardıman uçakları ve özel harekât birlikleri de var. 24 Ekim’deki karar, ABD’nin Venezuela sularındaki 11 gemiyi “ABD’ye uyuşturucu taşıma” iddiası ile vurmasının hemen ardından geldi. ABD Başkanı Donald Trump uzun süredir, Venezuela Başkanı NicolásMaduro liderliğindeki bir çetenin ABD’ye uyuşturucu taşıdığını iddia ediyordu. Yine Ekim ayında Trump’ın Venezuela içerisindeki CIA operasyonlarına yetki vermesi ve ABD Kongresi üyelerini Venezuela ve Kolombiya’ya karşı gerçekleştirilecek olası askerî operasyonlar hakkında bilgilendirmesi, emperyalist azgınlığın geldiği noktayı gösteriyor.

ABD’nin bu son saldırganlığı akıllara ilk olarak Venezuela’nın büyük petrol kaynağını getiriyor. ABD Başkanı Trump da bu fikri destekler biçimde, kendisine özgü açık sözlülüğüyle, çeşitli açıklamalarda bulundu. En son başkanlık seçimlerinin hemen öncesinde “önceki başkanlık dönemimde Venezuela hükümeti yıkılmak üzereydi, yanı başımızdaki bu petrol kaynağı bizim olmak üzereydi” demişti. Ancak bu açıklamada bir sorun var: Ocak ayı sonunda Trump ve Maduro arasında bir mahkûm takası ve kapsamlı bir petrol anlaşması imzalanmıştı. ABD şirketlerine Venezuela petrolü erişiminin önünü açan bu anlaşma için Trump “Maduro neden bunu imzaladı biliyor musunuz? Çünkü ABD ile uğraşırsa başına ne geleceğini biliyor” demişti. Belli ki Maduro esas olarak ABD ile uzlaşırsa başına ne geleceğini bilmiyordu; çünkü bu anlaşmadan kısa süre sonra anlaşmayı mümkün kılan elçi Richard Grenell görevinden alındı ve sürecin başına savaş ve Venezuela iktidarını devirme taraftarı Dışişleri Bakanı Marco Rubio getirildi. Bu andan itibaren uzlaşma süreci, müdahale ve belki de savaş sürecine dönüştü. Bu dönüşümün ardında, Marco Rubio’nun sadece Venezuela petrol kaynaklarına erişim ile yetinmeyen ve hem Venezuela’da hem de Kolombiya ve Küba’da rejim değişikliği öngören stratejisi yatıyor olabilir.

Bu yaşananlar, son senelerde yaşanan diğer benzer gelişmeler gibi, Türkiye işçi sınıfı için önemli dersler içeriyor. ABD’deki savaş taraftarı “neocon” diye anılan eğilime rakip olarak siyaset sahnesine giren, ABD’nin sürekli ve sayısız savaş içinde olmasını eleştiren ve savaşlara para vermeyi durdurup ABD’nin çöken endüstriyel altyapısı ile ilgileneceğini söyleyen Trump’ın seçildikten sonra tam tersi eylemlere yönelmesi kimseyi şaşırtmamalı. Zaman zaman nasıl masallar anlatırlarsa anlatsınlar, ABD ve Avrupa emperyalizminin her türden temsilcisinin, dünya halklarına ve işçi sınıfına düşman olan emperyalist haydut olduğu hiçbir zaman aklımızdan çıkmamalı. Bize, emperyalistlerin yardımıyla işlerin düzeleceğini söyleyen kim varsa, işçi sınıfımızın düşmanıdır. Bunu unutmamak her işçinin boynunun borcudur.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2025 tarihli 194. sayısında yayınlanmıştır.