Halk isyanı ve Kürtler: Kambersiz düğün olur mu?

Aşağıdaki yazı, Gerçek gazetesinin Temmuz sayısı için 27 Haziran Perşembe günü yazılmıştı. Yazının soğukkanlı bir durum tahlili ile Kürt hareketinin isyan karşısındaki yanlış tutumunu sergilemesine rağmen meseleye stratejik açıdan yaklaşarak Kürt halkının sonunda devletle karşı karşıya gelmek zorunda kalacağı konusundaki öngörüsü, ışık hızıyla doğrulandı. Bir gün sonra, 28 Haziran Cuma günü Lice’de jandarmanın saldırısında bir genç öldürüldü, üçü ağır dokuz kişi yaralandı. Hemen akşamına Kadıköy’de binlerce kişi “Her yer Lice, her yer direniş!” sloganıyla öldürülen genci ve Kürt halkını sahiplendi. Şimdi Türkiye nefesini tutmuş, Kürt illerinin bu devlet terörü karşısındaki tavrını bekliyor.

31 Mayıs gecesi, sadece devletle ezilen halk kitleleri arasındaki ilişkiyi köklü biçimde değiştirmedi. Aynı zamanda 12 Eylül’den beri durgun olanı asi, asi olanı ise suskun kıldı. 31 Mayıs’a kadar Türkiye’nin isyankâr çocuğunun adı Kürt halkı idi. O günden bu yana Türk halk kitleleri ilk kez Kürt halkını “solladı”!

Uzun onyıllardır Türk halkının bir bölümünün bütünüyle devletin arkasında yer aldığına, bir bölümünün ise takatsiz, bitkin, kaderine razı olduğuna tanık olan Kürt halkı, şimdi Türk tarafında da halkın hem isyan ettiğini, hem de devletin bu isyanı çıplak şiddetle bastırmaya yöneldiğini görüyor. Ama kendisi isyanın içine girmiyor. Henüz.

Tablo karışık. Öcalan İmralı’dan Gezi isyanını selamladı. Sadece hareketi Türk şovenisti akımların hâkimiyetine karşı uyardı. BDP’liler de zaman zaman harekete sahip çıkar gibi duruyorlar. Ama eğreti biçimde. Buna karşılık, Demokratik Toplum Kongresi, Diyarbakır’da yaptığı toplantıda isyana bir satırla bile değinmiyor. Kürt illeri o kadar durgun ki, siz tarihin ironisine bakın, devlet Batı’da halkı ezmek için oradan çevik kuvvet çekiyor.

Kürt hareketi yadsıyamaz: “Çözüm süreci” diye bilinen tuzaklarla dolu yola zarar gelmesin diye isyana destek olmamış, dışında kalmıştır. Neredeyse 30 yıldır mücadele etmişken ezilen halkın, şimdi tam Türkiye çapında bir isyan sürecinden uzak kalması, tarihin zamanlamalarının nasıl sürprizlerle dolu olduğunu ortaya koyuyor.

Hevallerimiz yanlış yapıyor. Salt Kürt hareketinin dar çıkarları açısından bakılsa bile, isyana destek vermeleri hükümeti köşeye sıkıştıracak ve en azından Kürt halkını yatıştırmak için daha fazla taviz vermesine yol açacaktır. Nitekim, Erdoğan Malatya’dan başlayarak Erzurum’da da devam ederek Kürt halkını kendine yakın tutabilmek için resmen yağ yapmaya başlamıştır. Şimdi bile yapıyorsa, halk ayağa kalktığında ne olur?

Sabırlı olmak gerek

Buna rağmen Türk halkının Kürt halkı konusunda sabırlı olması gerekiyor. Unutmamak gerekir ki, uzun yıllar boyunca Kürt halkı haklı mücadelesinde Türk halkından destek alamamış, hatta artan bir Türk şovenizmi ile karşılaşmıştır. Kürt hareketinin ağırlıklı kanadının bugün girdiği yol doğru olmamakla birlikte, nesnel koşullar hareketi çok büyük bir olasılıkla bu yoldan ayıracaktır. AKP hükümeti sıkışmıştır. Başta Kürt hareketine tavizler vererek onu isyandan uzak tutmaya çalışacaktır. Ama verebileceği tavizler çok sınırlı olduğundan zamanla Kürt hareketi ve Kürt halkı kendisine kurulmuş olan tuzağın bilincine varacak ve yüz çevirecektir. İşte o zaman Türk ve Kürt ezilen ve emekçi katmanlar el ele verecektir. İşte o zaman sadece Türkiye değil bütün Ortadoğu devrimin sarsıntısını yaşayacaktır.