Evladı Kerbela Seyit Rıza’nın idamının, ayıbın, cinayetin 82. yılı
Bundan 82 yıl önce, 18 Kasım 1937’de Kürt aşiret ve halk önderleri arasında örgütçülüğü ve cesareti en büyük etkiye sahip olan Seyit Rıza ile aralarında Seyit Rıza’nın küçük oğlunun da bulunduğu 6 Dersim ileri geleni, idam edildi. Sadece idam edilmekle kalmadı, cesetleri halka teşhir edildi ve yakıldı. Bu hadise Dersim katliamına giden yolda devletin daha sonra ikinci ve üçüncüsü de yapılacak olan Birinci Tunceli Harekâtı adıyla gerçekleştirdiği katliamın sonu olarak kabul edilir. Bu sebeple Dersim katliamında hayatını kaybedenler, türlü zulme maruz kalanlar her yıl Kasım ayında anılır.
Dersim halkı ve Alevi toplumu hâlâ nefsi müdafaada
Dersim katliamı, halkımız için kapanmamış bir yaradır. Çünkü hesabı sorulmamıştır. Ya üstü örtülüp unutturulmaya çalışılmış ya da siyasi istismar konusu haline getirilmiştir. Bu istismarın en çarpıcı örneği 2011 yılında Erdoğan’ın Dersim katliamı ile ilgili olarak "eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum" demesidir. Dersim halkı onun özrünü hiç kabul etmedi. Çünkü Erdoğan yönetimi altında Aleviler kendilerini yeni Dersimler yaşanmayacağına dair hiç güvende hissetmediler. Tam tersine Erdoğan ve AKP, mezhepçiliği siyasetinin kopmaz bir parçası haline getirerek Alevileri nefsi müdafaa konumuna itti. Bir kez değil defalarca mitinglerde Kılıçdaroğlu’nun Alevi olmasını gündeme getirdi, onu halka yuhalattı. Suriye’de mezhepçi tekfirci çeteleri Özgür Suriye Ordusu ve çeşitli adlar altında desteklerken, 3. Köprüye Yavuz Sultan Selim adını verdiğinde Alevi toplumu bundan tek bir mesaj alabilirdi: “Yeni katliamlar kapıdadır!” Nitekim Alevi gençleri nefsi müdafaa duygusuyla Gezi ile başlayan halk isyanında en önde dövüştüler ve hürriyet şehitlerimiz oldular. Nihayet Erdoğan’ın özrünün hükümsüzlüğü AKP iktidarı Dersim’e kayyım atadığında bir kez daha görüldü. Kayyımın ilk icraatı Dersim tabelasını söküp yerine Dersimliler için devletin halkı ezen “tunç eli”ni simgeleyen Tunceli isminin konmasıydı. Ve en son yerel seçimlerde halkın en önemli gündemlerinden biri, hangi adayı seçerlerse kayyım atanma ihtimalinin daha az olacağıydı. Halkın seçtiği başkan Fatih Maçoğlu, tabelayı tekrar asınca yine kıyamet koptu. Mahkeme derhal yürütmeyi durdurma kararı verdi. Devletin “tunç eli” şimdilik mahkeme kararıyla geri gelmiş oldu. Ama bu mahkeme kararının arkasında hukukun değil 1937-38’in kara hatırasının olduğunu herkes biliyor. Dersimliler ve Alevi toplumu her gün bu hatıralarla ve tehdit altında hissederek yaşamaya devam ediyor.
Kapitalist ulus devlet kurma yolunda gerçekleşen katliam
Dersim halkı her daim kendi değerlerinin yok edilmeye çalışılmasına, Türklüğün ve Sünniliğin dayatılmasına karşı isyan etmiştir. 1935’te çıkarılan Tunceli Kanunu ile Dersim adı Tunceli olarak değiştirildi, bölge yoğun bir baskı altına alınarak Kürtlere ve Alevilere dair her şey yasaklandı. Dersim yakınlarına devlet yeni askeri garnizonlar kurarak Dersim’i kuşattı. 1937’de patlak veren Dersim isyanı tüm bu baskılara tepki olarak doğdu.
Seyit Rıza işte bu isyana katılan aşiretlerin, halkın önderlerinden birisiydi. Onunla birlikte isyanda yer alan aşiretlerin neredeyse tamamı imha edildi. Ama Dersimlilere yönelik katliam sadece bu isyanın kanla bastırılması ile sınırlı kalmadı. 1938’de toplu bir kıyım yaşandı. Dersim’in yarısı öldürüldü, kalanı sürgün edildi. Kundaktaki bebeden ölüm döşeğindeki dedeye on binlerce insan süngüden geçirildi, diri diri yakıldı, uçurumlardan atıldı. "Dersim'in kayıp kızları" geçmişlerini bilemeyecek şekilde asker ailelerine verildi. Devlet tarihe kara bir leke olarak geçecek çok ağır bir katliamla adeta Dersim’i ve Dersimlileri haritadan ve tarihten silmeye yöneldi.
Dersim katliamının sorumluları, Kürde de Aleviye de işçiye de düşman!
Dersim katliamı, bir ulus devlet oluşturma yolunda Kürtleri hedef aldığı kadar Alevilere de yönelik bir katliamdır. Alevi dergâhları yakılıp yıkılmış, Alevilikle ilgili her şey yasaklanmış, Alevilerin dini önderleri öldürülmüştür. Dersim katliamı CHP iktidarı altında gerçekleşmiştir. Bugün Alevi toplumunun CHP ile kurduğu ilişki düşünüldüğünde ya da CHP'nin Alevilerin haklarını savunduğunu düşünenler için bu durum şaşırtıcı olabilir. Ama değil. CHP, yeni Türkiye'yi kapitalist bir ulus devlet olarak kuran partidir. Alevi toplumu Dersim’den sonra Çorum, Maraş ve Sivas katliamlarına da CHP ve ardılı partiler iktidardayken maruz kalmıştır. Bu katliamların soruşturulması ve sorumluların yargılanıp cezalandırılması yönünde de CHP ve CHP geleneğinden gelen partilerin attığı somut bir adım yoktur.
Burjuva sınıfına dayanan siyasetin mayasında ırkçılık ve mezhepçilik vardır. Çünkü küçük bir azınlık olan sermaye sınıfının emekçilerin çoğunluğunu oluşturduğu bir ulusu yönetmesi için onu ırk ve mezhep temelinde bölüp parçalaması, birbirine düşman etmesi gerekir.
Bu burjuva ve milliyetçi iktidar sadece Kürtleri, Alevileri değil; aynı dönemde işçi sınıfını da hedef almıştır. 1928-1938 arasında, sendikaların kurulmasının önünde yasal bir engel olmamasına rağmen CHP iktidarı sendikaların kuruluşunu fiilen engellemiştir. 1938 Dersim katliamı ile aynı yıl çıkarılan Cemiyetler Kanunu ile de sendikalar tümüyle yasaklanmıştır. Grev zaten yasaktır. Dersim katliamını yapanlar, kol kanat gerdikleri sermaye sınıfının karşısında bir güç olmasını engellemek için işçi sınıfını da zapturapt altına almaya çalışmıştır.
Dersim katliamının hesabı sorulmadan yeni katliamlar önlenemez!
Artık Dersimliler, Kürt halkı ve Alevi toplumu boş sözler değil somut önlemler bekliyor ve talep ediyor. Katliama dair tüm belgeler üzerindeki gizlilik kaldırılarak araştırılmalı, katliamda dahli bulunanlar hayatta olmasalar bile haklarında hüküm verilerek tarihin çöplüğüne atılmalı, Dersim katliamında idam edilen veya ceza alan bu kanunsuz yargılamaların gereği olarak beraat etmiş sayılmalı, ailesinden koparılıp kimliği yok edilenler açıklanmalı, katliamda zarar gören herkesin maddi manevi zararının tazmini sağlanmalıdır.
Bugün yeni katliamların önüne geçmek ancak eskilerinin hesabını sormakla mümkündür. Düzen partilerinden en ufak bir beklenti içinde olamayız. Batı emperyalizminin insan hakları ve demokrasi söylemlerinin tam bir ikiyüzlülük olduğunu unutmamalı, Dersim katliamı öncesinde hedefleri, Irak’tan kalkan İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin keşif uçaklarının tespit ettiğini hatırlamalıyız. Bu hesabı soracak olanlar her dilden, inançtan, memleketten ekmek ve hürriyet mücadelesinde birleşen emekçi halk olacaktır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2019 tarihli 122. sayısında yayınlanmıştır.