Cephe gerisinde CHP’ye operasyon

Cephe gerisinde CHP’ye operasyon

İstibdad rejimi yargı eliyle yeni bir siyasi operasyona imza atarak İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığı ile CHP’nin 2023’teki İstanbul İl Kongresi’ni fiilen iptal etti. Mahkeme, kongrede seçilen İl Başkanı Özgür Çelik’i, il yönetim ve disiplin kurullarını, aynı kongrede seçilen 196 üst kurul delegesini görevden uzaklaştırdı. Tüm bu görevden almalar mahkeme tarafından yargılama daha tamamlanmadan, bir ara karar olarak ve tedbiren alındı. Bu kararların 15 Eylül’de görülecek olan CHP’nin Büyük Kurultay davasını etkileme amacı taşıdığı anlaşılıyor. Üst kurul delegelerinin görevden alınması, direkt bir sonuç doğurmasa da Ankara’da görülecek mahkemenin üzerinde “mutlak butlan” kararı alması için ek bir baskı unsuru olacak. Zira büyük kurultayın en çok delegasyonu 196 sayısı ile İstanbul’a ait.  

Önce İstanbul sonra Genel Merkez: Mutlak butlana ön hazırlık

Mahkemenin alelacele ve tedbiren bu kararları almasının siyasi operasyon saikleri dışında hiçbir izahı yoktur. AKP’li Adalet Bakanı Yılmaz Tunç yaptığı açıklamada mahkeme tarafından verilen ara kararın “yargılama süreci boyunca doğabilecek telafisi güç zararların önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir niteliğinde” olduğunu söyledi. Oysa tam tersine bu ara kararın doğrudan CHP’nin İstanbul İl Teşkilatı’nı yeniden düzenleyerek ve dahası Büyük Kurultay davasına etki ederek, CHP’ye telafisi mümkün olmayan zararlar vermeyi amaçladığı görülüyor.

Zamanlamanın 15 Eylül’de görülecek Büyük Kurultay davasının öncesine denk getirilmesi manidardır. CHP Büyük Kurultayı ile ilgili mutlak butlan kararının Temmuz başında alınması muhtemel iken bu karar Eylül ayına ertelenmişti. Geçen zaman zarfında bu dava, CHP yönetiminin istibdadın siyasal çizgisine uyum sağlaması için bir baskı unsuru olarak kullanıldı. CHP’nin mecliste kurulan açılım komisyonuna katılması, belediyelere yönelik operasyonların bir süreliğine hız kesmesi ve bazı tahliyelerin olması bir pazarlık sürecinin yürüdüğüne işaret ediyordu. Özgür Özel’in deyimiyle “AKP ile yürütülen arka kapı diplomasisi” İstanbul’a kayyım atanmasını engellemişti ve Özgür Özel parti içinde Eylül’deki dava için de “mutlak butlan kararı çıkarsa bileklerimi keserim” diyecek kadar bu arka kapı diplomasisine güvenmekteydi. Şimdi belli ki istibdad cephesi ya bu pazarlık sürecini bitirmekte ya da masaya yeni kozlar sürmektedir. 

AKP ile arka kapı diplomasisi de Bahçeli ile flört de işe yaramadı! 

Son süreçte özellikle açılım sürecinin çıkmaza sürüklenmesi Cumhur İttifakı içinde bir dizi gerilimi tetikledi. İstibdad cephesinin iç hesaplaşmalarının ürünü olduğu anlaşılan bir dizi yargı operasyonu (Rezan Epözdemir davası dolayısıyla bazı AKP’lilerin Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’u savcı üzerinde baskı kurmakla suçlaması, İBB davasındaki bir itirafçının susturulması için kiralık katil olarak tutulduğu iddia edilen suç örgütü lideri Selahattin Yılmaz’a Bahçeli’nin “ülküdaşım” diyerek sahip çıkması gibi) yaşandı. CHP ve Özgür Özel, MHP ve Devlet Bahçeli’ye yakınlaşarak bu durumdan yararlanma yoluna gitti. Özel yakınlaşma çabalarına, Bahçeli’den karşılık bulamadı. Tam tersine Bahçeli’den bir dolu hakaret işitti. Özel buna rağmen “Özgür’üm sana söylüyorum, ittifak ortağım sen anla diyor” diyerek kendince Cumhur İttifakı’nın içinde gördüğü çatlağı derinleştirmeye çalıştı. 

Sonuçta istibdad cephesinin içindeki çelişkiler hatta çatışmalar artık gizlenemeyecek boyutlarda tezahür etmektedir. Bu çelişki ve çatışmaların bir boyutunun da Ankara ve İstanbul’daki Cumhuriyet Başsavcılıklarının siyasi davalardaki tutum farklılığında görüldüğü söylenmektedir. Özgür Özel haklı olarak son mahkeme kararıyla ilgili olarak, İstanbul mahkemesinin yetkisiz olduğundan, siyasi partilerin yasa gereği Genel Merkezlerinin Ankara’da bulunması ve il yönetimlerinin ayrı bir tüzel kişiliğinin olmaması dolayısıyla partilerle ilgili davaların Ankara mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden dem vurmaktadır. Son davanın benzeri en az 10 tane daha dava olduğunu söyleyen Özgür Özel, istedikleri kararı ancak İstanbul’daki bir Asliye Hukuk mahkemesine aldırdıklarını ve bunda İBB davalarını da yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in etkin olduğunu iddia etmektedir. Özgür Özel’in yorum ve eleştirileri haklıdır ancak istibdadın iç çelişkilerinde taraflardan birinden medet umma tutumu boşunadır.

Yarı askerî rejimin cephe gerisini sağlamlaştırma operasyonu

Nitekim CHP tam bir düzen partisinin refleksleriyle süreci yürütürken, içinden kendine müttefik aradığı istibdad rejiminin yargı duvarına çarpmaktadır. CHP aklınca Cumhur İttifakı’ndan MHP’yi yanına çekmeye çalışırken, Cumhur İttifakı CHP’nin içinden Gürsel Tekin gibi bir eski tüfeği, CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım olarak atayarak CHP’nin kalbine bıçağı sokmuştur. İstanbul’da CHP’ye bu operasyon yapılırken adı Genel Merkez’e kayyım olarak atanacak kişi olarak geçen eski CHP Genel Başkanlarından Hikmet Çetin’in Ankara’da Devlet Bahçeli’ye özel bir ziyaret yapıp sosyal medyadan paylaşması da herhalde tesadüf değildir. Yakında kokusu çıkacaktır. Sonuçta tek arka kapı diplomasisi yürütenin Özgür Özel olmadığı açıktır. İstibdadın CHP’nin arka kapısında pek çok dolaplar çevirdiği ve pek çok CHP’liyi kendisine angaje ettiği bellidir. İstibdad cephesinin eski Genel Başkanlar dahil olmak üzere hatırı sayılır miktarda CHP’liyi angaje etmesini, bu insanların karaktersiz, hain vb. olmasıyla açıklamak çocukça olur. Tarihsel ve yapısal olarak CHP’nin içinde ne AKP’nin ne de MHP’nin nazı geçer. Ama devletin silahlı çekirdeğinin bu düzen partisinin kılcal damarlarına uzanan köklü ilişkilere sahip olduğu unutulmamalıdır. Yılların CHP duayeni Gürsel Tekin İstanbul’a, Kılıçdaroğlu Genel Merkez’e kayyım olmaya hazır ve nazır oluyorsa, CHP’ye operasyon yapıldığı gün eski Genel Başkan Hikmet Çetin Devlet Bahçeli ile el ele pozlar veriyorsa bunların koltuk sevdasından başka motivasyonları vardır.  

CHP’ye son yargı operasyonun yapıldığı gün Devlet Bahçeli aynı anda hem Suriye’de PYD’yi hedef alan sınır ötesi askerî operasyon tehditleri savururken hem de CHP ve Özgür Özel’e hakaretler yağdırıyordu. Yine aynı gün toplanan AKP MYK’sından da Suriye’ye yönelik “bir gece ansızın gelebiliriz” nidaları yükseliyordu. “Petrol açılımı”nın diplomatik metodları yarı-askerî rejimin içinde gerilim yarattı ama savaş moduna geçişle Cumhur İttifakı’nda yeni bir konsolidasyon zemini oluşuyor. Belli ki istibdad cephesi, petrol açılımı bağlamında askerî ve siyasi olarak son derece riskli adımlar atmaya hazırlanırken cephe gerisini sağlamlaştırmaya yöneliyor. Oysa CHP, iktidarın “iç cepheyi sağlamlaştırma” retoriğini benimseyerek petrol açılımına ve bu açılımın paravanı olarak kurgulanan komisyona angaje olmuştu. Ve şimdi CHP  canı gönülden desteklediği “iç cepheyi sağlamlaştırma” politikasının bir gereği olarak yeni bir operasyon dalgasıyla bastırılıyor.

CHP’ye yapılan hukuksuz, keyfî ve gayrimeşru bir istibdad operasyonudur! CHP’nin yolu ise istibdadı yenmenin değil onunla anlaşmanın yoludur!

CHP’nin son operasyona karşı aldığı kararları Halk TV’de duyuran Özgür Özel, mahkeme kararını tanımadıklarını, İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in ve diğer yöneticilerin görevlerinin başında olduğunu ve seçilmemiş hiç kimseyi partiye sokmayacaklarını açıkladı. Bu doğrultuda da kayyım görevini kabul ettiğini açıklayan Gürsel Tekin’i partiden ihraç ettiklerini duyurdu. Ve gelecekte de başkaları kayyım görevini kabul ederse onları da ihraç edeceklerini belirtti. Bu yaklaşan Büyük Kurultay davasında “mutlak butlan” kararı alınırsa Kemal Kılıçdaroğlu’nun da partiden ihraç edileceğine yönelik bir ima idi. Gürsel Tekin’in tedbirli şekilde ihracının usule uygunluğu tartışmalı ise de, İstanbul Disiplin Kurulu’nun görevden alındığı bir durumda ihraç kararını halen görevde olan Merkez Disiplin Kurulu almıştır. 15 Eylül’de Büyük Kurultay için mutlak butlan kararı alınırsa Merkez Disiplin Kurulu görevden alınmış olacağı için Özgür Özel’in benzer bir hamle yapması mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla istibdad cephesi son hamlesiyle CHP’yi bir iç çatışma ortamına sürüklemektedir. Bu çatışma ortamı fiilî ve fiziki boyutlar da alabilir ve olası bir mutlak butlan kararı sonrası bu sefer Merkez Disiplin Kurulu’nu eline alacak olan Kemal Kılıçdaroğlu ekibinin partiden ihraçlara girişmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Özgür Özel, parti içindeki bu kavgayı, parti dışında tüm muhalefeti arkasına alarak aşmayı hedefliyor. Bu bağlamda Halk TV röportajında daha önceden planlanmış Zeytinburnu mitingine çağrı yapmış ve eylemlerin devam edeceğini belirtmiştir. Bir aşamada “dağılmamak üzere toplanma”, “farklı alanlarda aynı anda toplanma” gibi 19 Mart sürecindekinden daha radikal bir seferberlik içine girebileceklerinin sinyalini vermiştir. 19 Mart sürecinde eline bayrağı alıp Özgür Özel nereye çağırdıysa giden sosyalist parti ve örgütlerin yine aynı tutum içinde olacağı görülüyor. Oysa daha önce kitle seferberliğini istibdad ile arka kapı diplomasisi yürütürken koz olarak kullanmış olan CHP’nin yarın da aynı şeyi yapacağı bellidir. 

CHP’ye yapılan siyasi operasyonun istibdad rejiminin, CHP’den tamamen ayrı ve bağımsız olarak tüm işçi sınıfı ve emekçi halkın temel hak ve hürriyetlerini tehdit eden bir saldırı olduğu açıktır. Bu süreçte sadece CHP zarar görmeyecektir. İstibdadın CHP’ye yönelik operasyonları, işçi sınıfının tarihsel kazanımları olarak görülmesi gereken temel hak ve hürriyetlerin gasbedildiği bir baskı sürecini beraberinde getirmektedir. Bu baskıdan istibdada karşı iş, aş, hürriyet isteyen herkes nasibini almaktadır ve alacaktır. Dolayısıyla CHP’nin düzen partisi olmasından gelen gerici tutumlarına ve tutarsızlıklarına rağmen istibdadın saldırıları teşhir edilmeli ve reddedilmelidir. Ancak CHP’nin burjuva karakterli gericiliği ve düzen partisi olmaktan gelen tutarsızlıkları istibdada karşı mücadelenin bu partinin (ve bu partinin herhangi bir fraksiyonunun) önderliğinde verilemeyeceğini göstermektedir.