Üç farklı lider, üç farklı oğul, üç farklı savaş

Üç Lider

Erdoğan'ın taraftarları ona "dünya lideri" diyorlar ya, belki de dünyadaki muadillerine en çok benzediği yönü, halkını haksız siyasi amaçları uğruna ölüme göndermek. Halkları savaşlarda can verirken dünya liderlerinin oğullarının da cepheye gitmesi pek vaki değil. Erdoğan'ın evlatlarından da Bilal dövizli askerlik yapmış, Burak ise çürük raporu alarak askerden yırtmış. Sağlık sıkıntısı ile ilgili spekülasyon yapmak bize düşmez. Ancak askerliğe elverişsiz Burak'ın armatörlüğe pek elverişli oluşu halkın gözünden kaçmıyor. Peki bütün liderler böyle mi? Herkes Erdoğan gibi mi?

Lübnan'da İsrail'e karşı savaşan Hizbullah'ın Genel Sekreteri Hasan Nasrallah... Sadece Şiilerin değil anti-Siyonist tüm Lübnan halkının sempatisini kazanmış bir lider. İsrail'in ölüm listesinin en başındaki isim. Oğlu Hadi Nasrallah tahsilini yarıda bırakarak Hizbullah'ın askeri kanadına katıldı ve 1997 yılında 18 yaşında, İsrail ordusuna yönelik bir saldırıda katledildi. Daha yakından bir isim; Erdoğan'ın düşman olarak gördüğü PYD'nin lideri Salih Müslim. Oğlu Şervan, 20 yaşında 2013'te tekfirci çetelerle Tel Abyad'da girdiği çatışmada hayatını kaybetti. Mücadelelerini, görüşlerini, siyasetlerini beğenirsiniz, beğenmezsiniz... Ama gördüğünüz fark sadece liderler arasındaki fark değil, haklı savaşla haksız savaş arasındaki farktır aynı zamanda.

Ortadoğu'da yaşıyoruz. Burası çiçek bahçesi değil. Bu coğrafyanın halkları Türkler, Kürtler, Araplar, İranlılar, bağrından hep yiğit savaşçılar çıkardı. Ama sorun şu ki bu halkların evlatlarına hep birbirleri boğazlatıldı. Barış olsun diye de bağıralım. Bağırıyoruz da. Bu topraklar barış için bedel ödeyenlerin topraklarıdır aynı zamanda. Ama gerçek şunu gösteriyor ki, ABD Ortadoğu'dan defolmadıkça, Siyonist korsanlar Filistin topraklarını işgal etmeyi sürdürdükçe, Türkiye NATO üyesi kaldıkça bu topraklara barış gelmez. Savaş olacaksa haklı olsun! Kürt, Türk, Arap, İranlı birleşsin; emperyalizm ve Siyonizm işbirlikçileriyle birlikte defolsun! Bizim meseleye bakışımız budur...