Papa Vatikan’ın pisliğini temizlesin, biz kendimizinkinin hesabını görürüz!

Ermeni soykırımının 100. yılının ilk salvosu çok hassas bir makamdan geldi. Papa Franciscus, Ermeni halkının mensup olduğu her üç kilisenin (Katolik, Protestan ve Apostolik ya da Gregoryen) ruhani liderlerinin ve Ermenistan’ın Cumhurbaşkanı’nın davetli olduğu bir toplantıda, yani dikkatli biçimde oluşturulmuş bir mizansen ile Ermenilerin 20. yüzyılın ilk soykırımına maruz kalmış olduğunu söyledi. Katolik Kilisesi’nin Hıristiyan âleminin en güçlü dini kurumu olduğu, Avrupa dışında Latin Amerika, Afrika ve kısmen Asya’da da bu mezhebe bağlı milyonların yaşadığı düşünülürse, 100. yılın Türkiye devletinin resmi tutumu için çok da hayırlı biçimde açılmadığını söylemek mümkün. Papa ve Vatikan, Hıristiyan dünyasında Katolik olmayanların gözünde bile bir ahlaki otoritenin sesi olarak görülür.

Görülür de ne kadar gerçekten bir ahlak timsalidir, orası ayrı! Bugünkü papa Latin Amerika’dan, yani sol geleneğin güçlü olduğu kıtadan, üstelik o kıtanın sınıf mücadelelerinin en çalkantılı yaşanmış olduğu bir ülkesinden, Arjantin’den seçilmiş biri. Zaman zaman kendisini “yoksulların papası” olarak sunmaya çalışıyor. Üçüncü Büyük Depresyon döneminde, sınıf mücadeleleri yer yere devrimci boyutları zorlarken böyle birinin Vatikan’ın başına getirilmiş olması, Katolik Kilisesi’nin esas işlevinin sınıf toplumunu sürdürmek, yani modern koşullarda kapitalizmi savunmak olduğunu anlayanlar için hiçbir sürpriz öğesi taşımıyor. Papa aynı zamanda başka davalarda da “açık fikirli” olduğunu iddia eden bir tutuma sahip. Örneğin, “ben kimim ki eşcinselleri yargılayacağım?” sözü epeyce yürekte çarpıntı yaratmıştı. Ama bu kendi döneminde Katolik Kilisesi’nin Fransa’da eşcinsel evliliğe güçlü biçimde karşı çıkan gerici koalisyonun merkezinde yer almasına engel olmuyor. Ne de Fransa’nın Vatikan’a atadığı açıkça eşcinsel büyükelçinin bir türlü papalıktan onay alamamasına.

Ama bugünkü papanın kişisel özelliklerinden ve politikasından bağımsız olarak, Vatikan son derecede şaibeli bir kurum. Kirli para aklamayı da kapsayan finansal sahtekârlığını ve mafya yöntemleriyle yaşadığı iç hesaplaşmaları falan bir yana bırakalım. Doğrudan doğruya soykırım faslına gelelim. Papanın sözünü ettiği 20. yüzyıl katliamlarının en büyüğünde, yaklaşık 6 milyon Yahudi’nin ve epeyce yüksek sayıda Roman’ın II. Dünya Savaşı döneminde Hitler’in Nazi iktidarı altında gaz odalarında büyük sanayi yöntemleriyle katledilmesi olayında, yani Holokost’ta, Vatikan’ın çok ağır bir sorumluluğu olduğu biliniyor! Katolik Kilisesi büyük tarihi rakibi Museviliği belki de ebediyen Avrupa’nın ve Batı uygarlığının yüzünden sileceğini umut etmiş bile olabilir! Nazilere desteği o düzeydedir. Papa Franciscus Ermeni soykırımından söz ederken lafına “geçen yüzyılda insanlık üç muazzam ve benzersiz trajedi yaşadı” cümlesiyle başlıyor. Bu üç “trajedi”nin en büyüğünde suç ortaklığı tescil edilmiş bir kurumun başındaki otoritenin biraz daha alçakgönüllü davranma sorumluluğu vardır!

Bir de başka bir konu var. Papa hazretleri, Ermeni soykırımından “20. yüzyılın ilk soykırımı” olarak söz etmiş. Peki ya Alman Güneybatı Afrikası’nda (bugünkü Namibya) Ermenilerden on yıl önce Alman İmparatorluğu tarafından Herrero halkının yüzde 80’inin katledilmesine ne ad vermeli? Vatikan’ın tarihçilerinin soykırım radarına girebilmek için bir halkın Hıristiyan ve beyaz ırktan mı olması gerekiyor? Müslüman ülkelerin halklarının Hıristiyanlığın en büyük otoritesinden gelen eleştiriyi görmezlikten gelmesi için bir başka neden mi yaratmak istiyorsunuz yoksa?

Türkiye’de soykırımı, hatta Ermeni halkının kitlesel biçimde katledildiğini inkâr edenler halkı sürekli olarak Batı dünyasının ya da Hıristiyanlığın kendi soykırımlarına bakması gerektiğini söyleyerek kandırmaya çalışıyorlar. Elbette ABD kendi “Kızılderilileri”ni, İspanya ve Portekiz güney Amerika yerlilerini, Fransa Cezayirlileri ve Ruandalıları, Almanya ise sayısız halkı katletti, hatta soykırıma uğrattı. Ama bu gerçeği Ermeni soykırımının tartışılmasının karşısına çıkarmanın nasıl bir sahtekârlık olduğu açık değil mi? Başkalarının soykırım yapmış olması, bizim soykırımımızı suç olmaktan çıkarır mı? Biz deriz ki, Vatikan’ın Holokost’taki rolüne de lanet olsun, İttihat ve Terakki iktidarının Ermeni soykırımına da! Bizim soykırımı lanetlemek için papaya ihtiyacımız yok. Biz Türk ve Kürt işçiye emekçiye diyoruz ki, kardeş Ermeni yoksul köylülerine, işçilerine vb. bu mezalimi uygulayanlar sizi de sömüren, ezen, hatta zaman zaman benzer mezalimlere tâbi tutanlardır. Zalime sahip çıkmayın, mazlumun hakkını teslim edin!

Başka zalimler öyle dedi diye inkârı kabul etmeyin! İki yanlış bir doğru etmez!