Müslüman mahallesinde pasta yemek!

“Pastaya ortak”! Erdoğan’ın “din kardeşlerimiz” diye yere göğe koyamadığı Müslüman ülkelere neden ilgi duyduğu gün gibi açık değil mi? Emperyalist ülkelerin yediği pastadan pay alacak Türkiye burjuvazisi!

 

Tencere yuvarlandı, kapağını buldu. Tayyip Erdoğan, Orta Avrupa’da kendisine en çok benzeyen politikacıyı eliyle koymuş gibi buldu, şimdi onunla ittifaka girişiyor. Macaristan Başbakanı Viktor Orban, aynen bizimki gibi muhalefete dümdüz saldıran, anayasayı kendi keyfine göre değiştiren, Macaristan’ın çöplüklerinde kalmış ne kadar muhafazakâr, gerici yazar varsa onları diriltip okul kitaplarına sokan, Nazi işbirlikçisi İkinci Dünya Savaşı dönemi başbakanı Miklos Horthy’ye bile itibarını iade eden bir politikacı. Şimdi de dış ekonomik ilişkiler bakımından bir “Doğu’ya açılım politikası” izleyecekmiş. Anlaşılan Erdoğan Arap ve İslam dünyasını Türkiye burjuvazisinin beslenme alanı yapma politikasında kendisine destek olacak kafadar bir yol arkadaşı ve AB içinde bir Truva atı buluyor.

Bu vesileyle başbakan Arap ve İslam dünyası ile neden ilgilendiğini de ağzından kaçırıverdi. Macaristan-Türkiye İş Forumu’nda yaptığı konuşmada kelimesi kelimesine şunları söyledi:

“Macaristan'ın yeni dış ekonomi ve ticaret politikaları kapsamında doğuya açılım stratejisine ki bugün Sayın Başbakan'dan onu dinledim, sağda solda eleştirebilirler, Sayın Başbakan'a onu dedim, hiç kafanızı takmayın diye, bizi de çok eleştirdiler. ‘Araplarla ne işiniz var?’ dediler, ‘Körfez'de ne işiniz var?’ dediler. Bize bunu diyenler, Araplara her türlü yatırımı yaptılar, her türlü mallarını ihraç ettiler, oraların altyapısı, üstyapısıyla onlar ilgilendiler. Bize bunu tavsiye edenlerin orada ne işi vardı. Fransa da orada, İngiltere de orada, Amerika da orada. Biz oraya gidince niye rahatsız oluyorsunuz? Pastaya ortak çıktığından rahatsız oluyorlar. Sıkıntı orada.”

“Pastaya ortak”! Erdoğan’ın “din kardeşlerimiz” diye yere göğe koyamadığı Müslüman ülkelere neden ilgi duyduğu gün gibi açık değil mi? Emperyalist ülkelerin yediği pastadan pay alacak Türkiye burjuvazisi!

Ama insan bir nefeste bütün ikiyüzlülüğünü bu kadar da açık ortaya koymaz ki! Erdoğan en azından iki yıldır, Arap devrimi başlayalı beri, Batılı ülkelerin Arap ve İslam dünyasına doğal kaynaklarını sömürmek için gittiğini, Oysa Türkiye’nin o ülkelerle sadece oraların insanının iyiliğini istediği için ilgilendiğini söylüyor.

Bunları defalarca söyledi, ama iki örnekle yetinelim. Daha on gün önce, 25 Ocak 2013 tarihinde Mali hakkında şöyle diyor Erdoğan: “Şu anda niçin Mali’ye saldırıyorlar? Mali, dünyada altın rezervinin en önde olduğu ülkelerden bir tanesi. Ama Mali’de yaşayanlar altını nasıl çıkaracağını ve işleyeceğini bilmiyor. Yıllarca onu Fransa sömürdü. Şimdi Fransa uçaklar ile oraya saldırıyor. İçeride sıkıntılar var ama yolu bu olmamalı. ‘Orada altın var, bir diğerinde petrol var’ diye bu tür yollar olursa burada bir yere varamayız. Suriye’ye niye gelmiyorlar; çünkü Suriye’de ne petrol ne de altın var. Orada sadece özgürlük mücadelesi veren insanlar var. Gelişmiş ülkeler, özgürlük kavramını ifadede kullanıyorlar. Yoksa özgürlük mücadelesi verenlerin yanında olma derdi yok.”

Bir de Libya konusundaki kötü şöhretli “NATO’nun orada ne işi var?” konuşmasını dinleyelim. Böyle demiş, sonra tükürdüğünü yalayarak NATO’nun Libya müdahalesine erketelik yapmıştı. Bakın o konuşmada (28 Şubat 2011) konumuz hakkında ne diyor.

“Kimse kalkıp da o ülkelerdeki petrol kuyularının hesabını yapmasın. Sıkıntı burada.  Demokrasi adına, temel hak ve özgürlükler adına bir şeyler konuşacaksak, bazı tavsiyelerde bulunacaksak bunları konuşalım. Bu tarz şeyleri yapalım ama kalkıp da petrolün hesabını yapmayalım. Çünkü bunun faturası, bunun bedeli çok ağır olur.

Biz meselelere çıkar odaklı bakamayız. Bizim bakış açımız insan odaklı olmalıdır, adalet, hak, hukuk odaklı olmalıdır. Yaşanan son olaylar elbette uzun süre tartışılacak, bu konuda değerlendirmeler, analizler yapılacaktır. Ama, en önemlisi, Avrupa Birliği, yaşanan olaylar karşısındaki tavrını sorgulamak, bir özeleştiri yapmak durumunda kalacaktır; kalmalıdır da.”

2011’de başkalarına petrol kuyusu hesabı yapmaması vaazı veriyor ve ekliyor: “Sıkıntı burada.” 2013’te, bu lafı ettikten neredeyse tam tamına iki yıl sonra, bu sefer “pastadan biz de pay alıyoruz diye kızıyorlar” diyor ve ekliyor: “Sıkıntı orada.”

Sıkıntı senin ikiyüzlülüğünde Tayyip Bey!