Milletten değil sizden utanıyoruz
Ulaş Akın ismi tanıdık gelmeyebilir ama Antalya’da kendini yakan ve hastanede hayatını kaybeden işçi kardeşimiz desek herkes hatırlayacak ve yüreği yanacaktır. Ulaş Akın tıpkı Balıkesir Belediyesi önünde kendini yakan Mustafa Birgül gibi, tıpkı meclis önünde kendini yakan Sıtkı Aydın gibi işsizliğe, yoksulluğa dayanamayıp, isyan eden bir kardeşimizdi. Kendini yaktıktan sonar gelen sağlık görevlilerine “bir inşaat şirketinde asgari ücretle çalışıyordum, işimden attılar, çoluk çocuk aç kaldık, bunu protesto için kendimi yaktım” demişti.
Mahir Ünal ismi ise pek çoklarına tanıdık gelecektir. Bir an için hatırlayamayanlara AKP Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü desek hemen hatırlayacaklardır. Mahir Ünal, Ulaş Akın’ın hayatını kaybettiği haftasonu basına yaptığı bir konuşmada şöyle dedi: "Ana haber programlarını 30 dakika izleyin, zannedersiniz ki bu millet, hırsızlıktan, tacizden, çocuk istismarından, çirkin işlerden başka hiçbir şey yapmıyor. Yarım saat içerisinde kendinizden ve milletinizden nefret eder hale gelirsiniz."
Tamamına yakını iktidar kontrolündeki haber programlarında göremeseniz de bu halk çok ve büyük işler yapıyor Mahir Bey. Evine ekmek götürmek bile başlı başına büyük bir iş haline geldi sayenizde. İşsizlik, yoksulluk insanlarımızı kendini yakacak kadar büyük bir çaresizlik ve isyan haline sürüklüyor. Ayrıca Mahir Bey kusura bakmayın, hırsızlık, taciz, çocuk istismarı ve tüm çirkin şeyleri bu millet yapmıyor. Bu çirkinliklerin en büyükleri bizzat siyasi ve ekonomik güç sahipleri tarafından ya da bu gücün koruyup kollaması altında yapılıyor. Suçlular iktidarın adamıysa ya aklanıyor ya toplumsal infialin ardından hasbelkader mahkeme yüzü görüyorlar. Ama mutlaka suçlulardan önce hep itiraz edenler gözaltına alınıyor, baskı görüyor, hapse tıkılıyor.
Merak etmeyin Mahir Bey, haber bültenlerini izleyince bu ülkenin insanından değil bu halka bu iğrençlikleri reva görenlerden nefret ediyoruz. Tedirgin olmakta haklısınız çünkü bu halkın günbegün büyüyen öfkesi ve isyanı yakında kendini değil içinde yaşamaya mahkum edildiği bu düzeni yakacak. Elbette o ateşler alınteriyle, emeğiyle yaşamaya çalışan Ulaşların, Mustafaların, Sıtkıların bedenlerini değil, onları bu yoksulluğa ve çaresizliğe mahkum edenleri yakacak.