Hadi bunu da erteleyin de görelim!

Metal işçisinin Türkiye’yi sarsan eylemi hükümeti berbat bir duruma düşürdü. Elbette patronların kontrolündeki bir partinin kurmuş olduğu herhangi bir hükümet binlerce işçinin fiili bir kararla üretimi durdurması karşısında zor duruma düşerdi. Hele hele bu tam seçimden önce olursa. Buraya kadarı olağan. Ama AKP hükümeti bundan çok daha çetrefil bir durumda.

Bu hükümet Birleşik Metal sendikasına bağlı yaklaşık 15 bin işçinin Ocak sonunda greve çıkması karşısında, yurtdışında bulunan bakanların bile imzasını bir günde toplayarak grevi “erteledi”. Yani yasakladı. Gerekçesi de “milli güvenlik”!

Biz bu gerekçenin tamamen içi boş olduğunu, söz konusu fabrikalar arasında mesela tank top üretimi yapan olmadığını, Türkiye’nin savaşta da olmadığını göz önüne alarak, bunun tamamen Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası MESS’e yapılan bir kıyak olduğunu, hükümetin ve onun tepesinde Tayyip Erdoğan’ın, işçi sınıfının haklarını ayaklar altına alan ve patronlara dikensiz gül bahçesi vaat eden bu tutumuyla aslında burjuvaziye “beni seçin” dilekçesi verdiğini söyledik. O zamandan beri de bu hükümetin MESS hükümeti olduğunu ifade ediyoruz.

Şimdi bu kez Türk Metal’e bağlı işyerlerinde, Renault’da, Tofaş’ta, Coşkunöz’de, yarın öbür gün Mako’da, Valeo’da, belki de başka fabrikalarda işçiler hem kitlesel olarak Türk Metal’den istifa ediyor, hem de Bosch’ta sağlanmış olan koşulların aynısının kendilerine de tanınmasını istiyor. Bursa bir arı kovanı gibi. Adı geçen fabrikaların önünde binlerce işçi toplanmış durumda. Aileler ve destekçiler geliyor. İhtiyaçları dayanışma yoluyla sağlanıyor. Üretimi durdurmuş olan üç fabrikanın işçisi birbirini ziyaret ediyor. Başka fabrikalardan işçiler ve başka sendikalarda heyetler dayanışma ziyaretine geliyor. Bursa bir işçi şenliği yaşıyor! Bir bakıma Renault, Tofaş ve Coşkunöz fabrikalarının önü birer Gezi parkı!

Hükümette tık yok! Poliste tık yok! Yapılan şey grev! Yasalara göre tanımlanmış olmasa da grev! Sırf Renault’da 5 binin üzerinde işçi çalışıyor. Öteki fabrikaları da ekleyince yarın öbür gün grev yapmakta olan işçinin sayısı Ocak aynıda greve giden işçinin sayısına yaklaşacak. Üstelik öteki grev bütün yasal koşullar yerine getirilerek gerçekleştirilmişti.

Ocak grevi ilk gününde yasaklandı. Renault’da üretimin durdurulmasından bu yana bu satırlar yazılırken üç gün olmuştu. Öteki grev “milli güvenliğe” aykırı ise bu haydi haydi öyle olmalı. Sözü geçen fabrikalar Türkiye’nin en büyük fabrikalarından. Mutlaka bir ilişkisi vardır. Hükümet neden susuyor?

Çünkü işçiden korkuyor! İşçi sınıfı kaderini eline aldı mı, gücünün farkına vardı mı, onu durdurmak çok zordur. Binlerce işçi tek ses tek yürek ayağa kalkınca işte böyle en hoyrat, en şiddet düşkünü, polisi halka karşı en çok kışkırtan hükümeti bile şaşkına çevirir. Tabii bu da gösteriyor ki Ocak ayında işçi toplu halde fabrikaya dönmeseydi ve direnseydi hükümetin yapabileceği pek az şey vardı.

Bugüne dönelim. Şimdi iş bu birliğin sonuna kadar sürdürülmesi ve haklar alınana kadar en ufak bir çatlağa mahal verilmemesidir. O zaman MESS de, MESS hükümeti de hizaya gelecektir.