BAE Varlık Fonu elinde sepetiyle geliyor! Reisçilik oyunu bitti, memleket "bir milyoncu dükkanı" oldu!
Türkiye’de paranın değer kaybının yarattığı felaket, emekçi halkın temel ihtiyaçlarını dahi karşılamasını giderek güçleştiriyor. Halk enflasyon karşısında inim inim inlerken, Erdoğan çıkıp halkı eşşek yerine koyuyor, “yazın düzeleceğiz” diyor. Nasreddin Hoca’nın öyküsündeki gibi, “Ölme eşşeğim yaz gelecek!”. Bunu derken, bir yandan da halkın en hassas olduğu yerine vuruyor. Memleketten emperyalizmi kovmayı başarmış olan Milli Mücadele’ye referans yapıyor ve dış güçlerin oyunlarına karşı bir ekonomik Kurtuluş Savaşı verdiğimizi iddia ediyor.
İstibdad medyasına bakarsanız, Kurtuluş Savaşı verilen dış güçlerin en önemlilerinden biri de Birleşik Arap Emirlikleri. Öyle ya, Erdoğan ve istibdad medyası, emirlikleri 15 Temmuz’un ardından darbenin arkasında olmakla, darbeye karşı sokağa dökülenlerin katilliğiyle az suçlamadı. Peki emirlikler bu ara neyle meşgul dersiniz? 12 Ocak günü Financial Times’a yaptıkları açıklamaya bakılırsa, Türkiye’nin zenginliklerini ucuza kapatmakla!
Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait varlık fonunun (ADQ) başkanı Muhammed Hasan Es-Suvaidi, Financial Times’a verdiği demecinde şöyle diyor: "Lira’nın güçsüzlüğü eğer uzun vadeli bakarsanız fırsatlar yaratıyor, şimdi [Türkiye’den bir şeyler] satın almanın tam zamanı.”
“Vay alçak! Operasyonla TL’yi düşürdü, şimdi memleketimizin zenginliklerini çalacak!” mı dediniz? Bakın hırsıza merdiveni kim temin ediyor! Şöyle devam ediyor Es-Suvaidi: “… fonumuz [ADQ], Türkiye Varlık Fonu ile bir dizi fırsat üzerinde görüşmelere başladı bile.” Yakın zamanda bu görüşmelere kapı açan olay BAE veliaht prensi Muhammed bin Zâid’in Türkiye’ye gelmesi ve 15 Temmuz darbe girişimi sırasında yaşamını yitiren insanların kemiklerini sızlatacak bir biçimde Erdoğan tarafından ağırlanmasıydı. Şimdi devamı geliyor.
Hatırlatalım, Türkiye Varlık Fonu’nun elindeki değerleri; fona aktarılmış bulunan bu bankaların, madenlerin, boru hatlarının işçi ve emekçileri ile birlikte memlekette vergilerin çoğunluğunu ödeyen emekçi halk yaratmıştır. “Bize ne, satarlarsa satsınlar.” diyemeyiz. Bizler, bu değerlerin aracısız biçimde yerli veya yabancı özel şirketlere devrini değil, gerçek sahiplerine intikalini, yani işçi denetiminde kamulaştırılmalarını savunuruz.
Manzara açıktır. Bir zamanlar Ortadoğu’nun hamiliğini, reisliğini hayal eden İstibdad rejimi “savaş veriyoruz” edebiyatı altında memleketi bir “bir milyoncu dükkanına” çevirmiştir. Memleketi yine 70 sente muhtaç kılmış, zorbalık düzenini sürdürebilmek için ne var ne yok dolara çevirmeye başlamıştır.
Milli bir gurur duygusuyla, ümmetin çıkarı için çalıştığını düşünerek, dış güçlerin tehdidi altında olduğu için Erdoğan ve İstibdad rejimine olumlu bakan emekçi kardeşlerimize bir kez daha sesleniyoruz. Bu rejim bizlerin değil, şeyhlerin, patronların, emperyalistlerin çıkarına çalışıyor. Gelin memleketi bunlar için değil, adına ne derseniz deyin, Ortadoğu’nun tüm işçi ve emekçileri için cennete çevirelim. Kimseye reislik taslamadan, gerçek bir kurtuluş savaşının öncüsü olalım. Emperyalistlerden de, yerli işbirlikçilerinden de kurtulalım!