AB-Türkiye kirli anlaşması göçmenlere zulmü arttırıyor
Suriye’de savaşın derinleşmesiyle birlikte Avrupa’da boy gösteren göçmen krizi her geçen gün daha da büyüyor. Suriye’deki savaştan kaçan göçmenler ya yollarda açlıktan veya hastalıktan ölüyorlar ya da Akdeniz’i geçmeye çalışırken boğularak can veriyorlar. Kimilerinin cansız bedenlerine dahi ulaşılamazken kimilerinin 3 yaşında cansız bedeni Bodrum sahillerine vuruyor.
Bir yandan yoksul halk toplu ölümlere mahkum edilirken öbür yandan emperyalistler ve başta Türkiye olmak üzere Suriye’deki savaştan çıkarı olan kapitalist devletler, savaşı körüklemeye devam ediyor. Ayrıca Türkiye ve AB, körükledikleri savaştan kaçan halkın üzerine kirli anlaşmalar döndürüyorlar!
AKP hükümeti “Müslüman kardeşlerimiz” diyerek yıllardır Suriyeli göçmenlere sahip çıktığını, göçmenlerin hayatlarını düşündüğünü ileri sürerek hem Türkiye hem de Suriye halklarını kandırmaya çalıştı. Ancak bir yandan da “Müslüman kardeşlerimiz” diyerek seslendiği Suriye vatandaşlarını kendi sınırları içinde güvencesiz çalıştırarak ucuz iş gücü olarak kullandı. Diğer yandan Suriye’de mezhepçi örgütleri besleyerek Suriye halkını katliamlarla burun buruna getirdi. Avrupa ise savaştan kaçan insanları, ülke sınırlarına sokmamak için türlü oyunlar peşinde koştu. Geçtiğimiz günlerde AB ve Türkiye, Suriyeli göçmenler üzerine kirli bir anlaşma yaparak aslında kimsenin derdinin halkların refahı olmadığını ve kendilerinin meseleye kapitalist çıkarlarınca yön verdiklerini kanıtladılar.
Git gide derinleşen göçmen krizine “çözüm” bulmak için bir araya gelen AB ve Türkiye, kirli bir pazarlığa tutuştu. Alınan bilgilere göre AB, Türkiye’den göçmenlerin geçişini engellemesini istiyor. Bunun karşılığında Türkiye’nin talepleri ise 3 milyar avroluk bir “yardım”, düzenli gerçekleştirilecek AB-Türkiye zirveleri ve AB’ye katılım müzakereleri için açık siyasal yol haritası. Bu pazarlığın ilk sonuçları geçtiğimiz günlerde Çanakkale’de kendisini gösterdi. Çanakkale’den Midilli’ye geçmek isteyen 1500 mülteci 2 günde yakalandı. Göçmenlerin hepsi 80 kişi kapasiteli bir geri gönderme merkezinin avlusunda denetime kapalı bir şekilde tutuluyor. Yani AKP hükümeti emperyalizmle işbirliği içerisinde, sermayenin çıkarları uğruna “Müslüman kardeşlerimiz” diye anlattığı Suriye halkını zulme ve yoksulluğa mahkûm ediyor.
Bu anlaşma emperyalizmin ve burjuva hükümetlerinin karakterini bir kez daha ortaya koymaktadır. Kendi sınırları içerisinde tüm dünyaya demokrasi tiyatrosu oynayan ve hatta kimi “sol” kesimlerin de sempatisini kazanan AB, yoksul halkların başlıca düşmanıdır. Emperyalizmden yoksul halkın yararına atılımlar beklemek en açık ve net ifadesiyle halkı kandırmaktır! Suriyeli göçmenlerden “Müslüman kardeşlerimiz” diyerek bahseden Erdoğan ve AKP hükümeti ise hiçbir halkın kardeşi değildir ve hiçbir zaman da olmamıştır. AKP hükümetinin Filistin halkı için sahte gözyaşları dökerken Siyonizmle işbirliğinde dünyanın sayılı ülkelerinden biri olması da, “kardeşlerimiz” dediği Suriye halkını kendi çıkarları uğruna zulme mahkûm etmesi de kendi sınıf karakterinin bir getirisidir. Çıkarılacak sonuç ise nettir. Göçmen sorunu göçmenlerin değil, emperyalistlerin ve kapitalistlerin sorunudur. Suriye halkıyla beraber azınlığın çıkarları uğruna sömürülen, savaşlarda ve göç yollarında öldürülen, açlığa ve yokluğa mahkûm edilen bütün halkların kurtuluşları kendi ellerinden ezen sınıfların tamamına karşı verdikleri mücadelelerin eseri olacaktır.