Şule’nin katili bu çürümüş düzendir!
Şule Çet, Gazi Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi’nde Tekstil Tasarımı Bölümü öğrencisiydi, 23 yaşındaydı. 29 Mayıs 2018’de tecavüze uğradıktan sonra bir plazanın 20. katından aşağı atılarak öldürüldü.
Geçtiğimiz ay (Şubat 2019), sanık olarak iki kişinin bulunduğu cinayet dosyasının ilk duruşması görüldü. Duruşmaya Şule için adalet isteyen 300 kişinin üzerinde seyirci, 50’den fazla avukat katıldı. Bunca insan, bunca baskı sanıklar üzerinde herhangi bir etki yapmamış olacak ki salonda olanca rahatlıklarıyla ifadelerini verdiler, yüzleri kızarmadan yalanlarını söylediler. Daha da acısı, sanıklardan birinin savunma yaparken bir kadını nasıl taciz ettiğini bir saate yakın anlattıktan sonra kurduğu bir cümle: “senin taciz dediğin benim duygularım.” Aslında her şeyi özetler nitelikte.
Bu cümle, içerisinde kadın cinayetlerinin sebebini barındırıyor. Kadınlar bu yozlaşmış sistemde meta olarak görülüyor. Kendi duygularından, düşüncelerinden bağımsız olarak bu düzen kendisinden ne bekliyorsa ona göre hareket edecek, evde ev işi yapması gereken, çocuk yapıp onu büyütmesi gereken varlıklar olarak görülüyor. Kadınların tecavüzcüsüyle evlenmesini öngören yasa tasarıları, tecavüzcüye, tacizciye haksız tahrik ve iyi hâl indirimi uygulayan mahkemeler, kadın cinayetlerini sıradan cinayet gibi gören burjuva hukuku bunun apaçık kanıtıdır. Bu yüzden bizim taciz dediklerimiz onlar için duygu, cinayet dediklerimiz onlar için yalnızca ölüm anlamına geliyor.
Şule ilk değildi, son da olmadı. Ve erkek egemen kapitalist sistem yıkılmadıkça kadın cinayetleri de son bulmayacak. Bu sisteme karşı kadınlar bir olmalı, önce kapitalizmin yıkılmasına omuz vermeli, sonra da erkek egemen düşüncelerin kökünü kazıyana dek mücadele etmelidir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2019 tarihli 114. sayısında yayınlanmıştır.