Yüzlerce cinayet tek bir fail

İktidarın iki lafından biri Türkiye Yüzyılı, Aile Yılı, Türkiye’nin önündeki tarihi fırsatlar gibi sözlerden ibaret. Ama her gün gerçekten memlekette yaşananlara baktığımızda gördüğümüz ne?
Patronların krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmek için ellerinden geleni ardına koymadıkları bir düzen, onların kârı için emekçi halkın belindeki kemeri sıktıkça sıkan sermayenin istibdadı. Emekçinin sadece sofrasındaki ekmek küçülmüyor, bazen de o sofradan bir tabak eksiliyor, evine ateş düşüyor. 12 yaşında Mersin’de dönerci ustasının “yavaş çalışıyorsun” diye üzerine gittiği, yaşanan kovalamacadan sonra yüksekten düşmüş ve beş yerinden bıçaklanmış hâlde bulunan Eyüp Can Güner’in evinde olduğu gibi. Ya da ateş Eskişehir’de ormanlık alanda yükseldiğinde yangına müdahale etmek için giden, alevlerin arasında kalıp hayatını kaybeden 5 orman işçisinden biri olan Eyüp Dereli’nin evinde olduğu gibi. 2025’in ilk 6 ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren 447 işçinin evlerinde olduğu gibi…
Bu cinayetlerin hiçbirisi kader değil, hepsinin de önüne geçilebilir. Ama işçinin hayatının önüne patronların kâr hırsı geçiyor, her yıl yüzlerce işçi denetimsizlik, güvencesizlik, tedbirsizlik bir kural haline geldiği için iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. Daha önce Soma’da, Ermenek’te, Hendek’te, tersanelerde, inşaatlarda, fabrikalarda yaşanan iş cinayetlerinin üzerine gidilse, sorumlulardan hesap sorulabilmiş olsa, her durumda gerekli tedbirlerin alınması sağlansa, belki de bugün Eyüp Can Güner de diğerleri de hayatta olacaktı.
Türkiye Yüzyılı derken yaşanan yüzlerce iş cinayetinin yanında Aile Yılı laflarına da her gün en az bir kadın cinayeti eşlik ediyor! 2025 Temmuz ayında yalnızca bir ayda en az 31 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 30 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Diyarbakır’da 2 yıl önce Türkmenistan uyruklu Ejegül Ovezova’nın ölümü de sözde şüpheliydi, yüksekten düşmüş ve intihar etmiş olarak kayıtlara geçirilmiş, dosyası kapatılmıştı. Oysa Ejegül “yüksekten düştüğü” sırada evde birlikte yaşadığı eski polis memuru Cemil Koç da vardı. Yapılan incelemelerde evdeki bazı eşyalarda Ejegül’e ait kan ve tırnağında da Cemil Koç’un DNA’sı bulunduğu halde somut delil yetersizliğinden serbest bırakılmıştı. Neredeyse tam iki yıl sonra İstanbul’da yol kenarında bulunan bir valizin içinden 22 yaşındaki Ayşe Tokyaz’ın cansız bedeni çıktı. Cemil Koç Ayşe Tokyaz’ın da eski sevgilisiydi. Ayşe Tokyaz defalarca şiddete maruz kaldığı için şikayetçi olduğu halde şikayetlerinden sonuç alamadı ve sonunda öldürüldü. Ejegül’ün nasıl öldürüldüğünün üzerine gidilseydi bugün Ayşe Tokyaz hayatta olacaktı. Başka kadın cinayetlerinin üzerine gidilseydi, kadın cinayetleri kolaylıkla şüpheli, intihar denilerek geçilmemiş olsaydı, Ejegül de bugün hayatta olabilirdi.
Erkek egemenliğinin sopası, kadınları şiddet cenderesine sokup kadın cinayetleri ile yaşamlarını tehdit ederken; kapitalizmin kâr hırsı ile dönen çarkları arasında kadın erkek genç yaşlı çocuk tüm işçilerin yaşamları yok oluyor. Kadınlar en çok ailelerinden, tanıdıkları bildikleri erkekler tarafından öldürülüyor. İşçiler de biz aileyiz palavrasıyla canına kasteden patronların kâr hırsından dolayı ölüyor… Ve elbette ikisinin failleri ayrı olsa da sorumlu iktidar, erkek egemen kapitalist düzenin devleti! Erkek şiddeti karşısında kadınları, patronların kâr hırsı karşısında da işçileri korumayan bu düzen!
Bu yıkımı durdurmak, işçilere, emekçilere, emekçi kadınlara reva görülen bu “kaderi” reddetmek zorundayız. İşimizi, aşımızı, hürriyetimizi savunduğumuz gibi yaşamlarımızı da savunmak zorundayız. Ve yaşamlarımızı savunmanın yolunun da işimizi, aşımızı, hürriyetimizi savunmaktan, örgütlenmekten geçtiğini görmeliyiz. İş cinayetlerinde tek bir işçi daha eksilmesin istiyorsak, bunu ancak iş cinayetlerinin hesabını sormak için mücadele ederek, sendikalı ve örgütlü olup işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlandığı koşulları elde ederek sağlayabileceğimizi bilmeliyiz. Kadın cinayetlerinde tek bir kadın daha eksilmesin istiyorsak, bunu ancak kadın cinayetlerinin sorumlularından hesabını sormak için mücadele ederek, şiddeti ortaya çıkmadan engelleyecek, şiddet anında savuşturacak öz savunma örgütlenmelerini kurarak sağlayabileceğimizi bilmeliyiz.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2025 tarihli 191. sayısında yayınlanmıştır.