Ne aileyi ne kadını ne çocuğu koruyan bir iktidar

İstanbul’un en işlek yerlerinden birinde, güpegündüz, bir kadını, Bahar Aksu’yu, eski eşi Rüstem Elibol, üç arkadaşıyla birlikte kaçırmaya kalktı, Bahar Aksu ellerinden kurtulmayı başarınca da arkasından ateş ederek öldürdü. 2025’in ilk dört ayında işlenen 165 kadın cinayetinin çoğunda olduğu gibi, Bahar Aksu da tanıdığı bir erkek tarafından öldürüldü. Tıpkı 2024’te öldürülen her 10 kadından 7’sinde olduğu gibi.
Kadın cinayetlerine ilişkin verilerin kadın örgütleri tarafından tutulmaya başladığı zamandan bu yana 2024, kadın cinayetlerinin rekor seviyeye ulaştığı yıl olmuştu. Kadın cinayetleri artıyorsa ve kadınlar en çok aile fertleri tarafından, tanıdıkları erkekler tarafından öldürülüyorsa, iktidardan beklenecek şey kadınların korunmasına yönelik politika ve önlemlerin arttırılması, özellikle de aile içinde kadınların korunması ve güçlendirilmesi olurdu. Ama iktidar ne yaptı? 2025’i aile yılı ilan etti. Kadını değil, sözde aileyi güçlendirmeyi önüne koydu. Ve 2025’in, evet iktidarın aile yılı ilan ettiği 2025’in ilk dört ayında 165 kadın erkek şiddeti sonucu hayattan koparıldı.
Kadınlar koruma kararlarına rağmen öldürülüyor. Daha birkaç gün önce, 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkılmasını engellemek için devletin polisinin ablukaya aldığı, kuş uçurmadığı bir yerde öldürüldü Bahar Aksu. Kadınlar boşanmak istediği, çalışmak istediği, kendi hayatı ile ilgili karar almak istediği için öldürülüyor. Ve iktidar her gün en az bir kadının öldürüldüğü bir ortamda aile yılı laflarına utanmadan devam edebiliyor.
Sağlık Bakanı Kemal Memiş çıkıp “Aileyi anne, baba, çocuklar oluşturur. Eğer çocuğunuz yoksa, aile olamıyorsunuz sadece karı-koca oluyorsunuz” dedi. Nisan ayında öldürülen kadınların en az %55’inin çocuğu vardı, en az %3’ünün hamile olduğu biliniyor. Aileyi anne, baba, çocuklar mı oluşturur demiştiniz? Annelerini koruyamadığınız çocuklara söyleyecek sözünüz var mı?
Niğde’de okulu bırakıp çalışmak zorunda kalan ve 14 yaşında çalıştığı plastik geri dönüşüm tesisinde makineye kaptırdığı kolu omuz hizasından koptuğu için hayatını kaybeden Abdurrahman Özkul’un annesine babasına ne diyeceksiniz? Aile değil, karı-kocasınız mı?
Memleket sevdasıyla ayağa kalkan, en temel haklarını kullandıkları için sorgusuz sualsiz gözaltına aldığınız, tutukladığınız çocukların mahkeme koridorlarında, hapishane kapılarında yüreği ağzında bekleyen analarına, babalarına sorun bakalım 2025 nasıl bir aile yılı olmuş onlar için!
Yani iktidar kadınları korumayıp aileyi güçlendirme derdine düşmüş gibi bir görüntü vermeye çalışsa da olmuyor, takke düşüp kel görünüyor: Sermayenin kâr hırsı ile, erkek egemenliğini cesaretlendirerek, iktidarını korumak için istibdadın baskısını arttırarak anaların, babaların, evlatların yüreğine ateş düşürüyor, aileleri sarsıyor. Aile yılı ilan ederken sıraladığı müjdelerde bile kadınların gerçekten hayrına bir şey yoktu. Kadınların evleri ve işleri arasında tercih yapmak zorunda kalmalarını engellemek için esnek ve uzaktan çalışma modellerinin hayata geçirilmesini, müjdelerin başına yazmışlardı. Kadınlar her geçen gün artan işsizlik sonucu zaten tercih yapma noktasından giderek uzaklaşıyor. Zorunlu olarak evlere hapsediliyor. Ama daha önemlisi iktidarın bu politikaları, “kadının yeri sadece evidir” düşüncesine dayandığı için, çalışmak isteyen kadına “rızam yok” diye şiddet uygulama hakkını kendinde görenleri cesaretlendiriyor.
İktidarın, istibdadın kadını değil, aileyi merkezine alan, ama onu da kadın ve işçi düşmanı emellerini gizlemek için maske olarak kullanan politikaları var, kadına yönelik şiddet var da bunlara karşı mücadele yok mu, elbette var! Öncesinde de 1 Mayıs meydanlarında da gördük. Emekçi kadınlar, erkek şiddetinin karşısında hesap sormak için, tek bir kadın daha eksilmesin diye talepleri ile alanlara çıkıyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine dair istatistiklerde bir sayıdan ibaret olmayı reddediyor. Sadece şiddete karşı da değil, evin, çocukların, yaşlılarının bakımının yalnızca kadınların üzerine yüklenmesine karşı, doğru dürüst bir iş güvencesi olmadan, sigortasız, sendikasız çalışma koşullarının dayatılmasına karşı mücadele ediyor, bu mücadelelerde en öne çıkıyor. 1 Mayıs meydanlarında olduğu gibi her kadına iş, her işyerine kreş diyerek mücadele edeceğiz. Sendikalı, güvenceli çalışma hakkımızı savunacağız. Ve haklarımızı savunurken yaşamlarımızı da savunacak, tek bir kadın daha eksilmesin istiyorsak öz savunmanın bir hak olduğunu, öz savunma örgütlenmelerinin bizi bugün korumak için yasalardan, mahkeme kararlarından da etkili olduğunu söyleyeceğiz.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2025 tarihli 188. sayısında yayınlanmıştır.