Erdoğan’ın “olumsuz bir etki” görmesi için daha kaç kadının ölmesi lazım?
25 Kasım 2023 günü, Cumhurbaşkanı Erdoğan Haliç Üniversitesi'nde düzenlenen Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Programı'nda 2024 yılı faaliyet planları hakkında bir konuşma yaptı. Türkiye’nin resmi olarak 1 Temmuz 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasının kadın hakları açısından olumsuz etkisi olmadığını ve İstanbul Sözleşmesi’nin “marjinal gruplar ve sapkın akımların istismar malzemesi” olduğunu söyledi. Kadına şiddetle asıl mücadele aracının ise 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’u olduğunu söyledi.
Sözleşmeden çıkma kararı katilleri cesaretlendirdi
Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının kadına yönelik şiddetle mücadeleye en küçük olumsuz etkisi olmadığını söylüyor. Türkiye’de 2022’de 334 kadın, 2023 yılının ilk 10 ayında ise en az 357 kadın öldürüldü (anitsayac.com’un verilerine göre). Kadın cinayetlerinde sadece resmi rakamlarda bile gözle görülür artış var. Ayrıca her yıl yüzlerce şüpheli kadın ölümü de kayıtlara geçiyor, bunların bir kısmının faili bulunamamış kadın cinayetleri olduğunu da biliyoruz. Kadın cinayetlerinin artmasının sebebi tam da İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme benzeri kararlardır! Cumhurbaşkanı 2022 yılında “Ülkemizi kadın cinayetleri ayıbından kurtarmakta kararlıyız.” dediğinden bu yana tam 653 kadın öldürüldü. Bu ayıp İstanbul Sözleşmesi’ni bir gece yarısı iptal ederek kadın cinayetlerini daha da cesaretlendirecek adımlar atan istibdadın ve erkek egemen kapitalist sistemindir!
Erdoğan “Sözleşmeye ne gerek var, 6284 var” diyor ama onu da uygulamıyor!
Erdoğan konuşmasında İstanbul Sözleşmesi’nin karşısına 6284 sayılı kanunu çıkartıyor, “İstanbul Sözleşmesi’ne gerek yok bizde 6284 var.” demeye getiriyor. Ama kadınları koruyan bir yasa olan 6284’ü de uygulamıyor! Burada bilmemiz gereken ilk nokta; İstanbul Sözleşmesi önce şiddetin önlenmesi, sonra mağdurların korunması ve faillerin cezalandırılması başlıklarında kapsamlı düzenlemeler getiren, bunların yanında devletleri şiddete karşı gerekli tedbirleri almak üzere yükümlü tutan kapsamlı bir sözleşme. 6284 önemlidir, ama İstanbul Sözleşmesi’nin yerini tutmaz. İstanbul Sözleşmesi’nin varlığı da tek başına şiddeti önlemek için yeterli değildir. İkincisi, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından kayda alınan veriler açıkça gösteriyor ki, devlet 6284’ü de etkin biçimde uygulamıyor. 2022 yılından öldürülen 334 kadından en az 23 kadın faillerine karşı uzaklaştırma veya koruma kararı çıkartmıştı. 25 kadın polis veya savcılığa failleri hakkında şikâyette bulunmuştu. 6284 uygulansaydı bu kadınların hepsi bugün hayatta olacaktı. 6284 uygulanmadığı gibi sicilinde kadın cinayeti, taciz, tecavüz suçları olan pek çok fail erkek de iyi hal indirimi ile, haksız tahrik indirimi ile salıverildi, cezaları azaltıldı. Failler devlet tarafından cesaretlendirilmiş oldu. Devlet kadınları koruyacağı yerde, kadına yönelik suçların faillerini kolladı.
Göstermelik adımlara karnımız tok, yasalar uygulansın!
Konuşmanın diğer bağlamı ise 25 Kasım gece yarısı Resmi Gazete’de yayınlanan yeni Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’ydi. Bu genelge ile Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi’nin adı, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu olarak değiştirildi. Komitenin adı sanı değişti, koordinasyon kurulu haline geldi ama bileşimi değişmedi. Bakanlıklar burada yer alırken, sendikalar ve meslek örgütleri bu kurula dahil edilmedi. Bunun yanında genelgede kadına yönelik şiddete karşı bir dizi tedbir yer alıyor. Bunlar geçen yıllarda da genelge ile karar altına alınan, bu genelgede de hatırlatıldığı belirtilen tedbirler, örneğin kadın sığınaklarının arttırılması. Ancak kadın sığınaklarının sayısında artış olacağı yerde, kadın sığınaklarına ihtiyaç duyan kadınların sayısında artış var! Genelge ile bu tedbirler hatırlatılıyor, ancak bunların uygulanıp uygulanmadığını bağımsız bir şekilde denetleyebilecek en iyi kurumlar olan, binlerce, yüzbinlerce kadın üyeye sahip sendika ve meslek örgütleri kurula alınmıyor! 6284 sayılı kanunun kâğıt üzerinde var olması ama kadınları korumak için uygulamaya konmaması örneğinden gördüğümüz gibi bu tarz tedbirlerin karar altına alınması, hatta yasa haline gelmesi kadınlar için yeterli olmuyor. Yasaların uygulanması gerekiyor. Uygulanıp uygulanmadığının da bağımsız olarak denetlenmesi gerekiyor.
Kadınların haklarını bırak, faillerden hesap sor!
Erdoğan aile kurumuna saldırıların kadın hakları mücadelesi ile ilgisi olmadığını söylüyor. Aslında İstanbul Sözleşmesine sahip çıkan, 6284 gibi kadınları koruyan yasaların da etkin uygulanmadığını söyleyen, uygulanmasını talep eden, medeni kanundan gelen haklarına nafaka hakkına sahip çıkan bütün kadınları aile kurumuna saldırmakla itham ediyor. Burada büyük bir çarpıtma var. Öncelikle Türkiye’de aile kurumu saldırı altında değil. Kadınlar saldırı altında! Kadınların hakları saldırı altında! Son üç yılda en az 1000 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü ortadayken devletin ve devletin bütün kurumlarının en öncelikli görevi aile kurumunu korumak değil, kadınları erkek şiddetinden korumaktır. Geçtiğimiz yıl boşanma aşamasındayken 48 kadın ayrılmak istedikleri eşleri tarafından öldürüldü. Burada engellenmesi gereken boşanma değil, kadın cinayetidir. Boşanmayı kadınlar için daha zor hale getiren nafaka hakkına saldırı gibi adımlar şiddeti arttırır, çünkü kadınların şiddet gördükleri evlerden, ilişkilerden çıkmalarını engeller. Yapılması gereken 6284 gibi, İstanbul Sözleşmesi gibi kadını koruyan, şiddeti önlemeyi hedefleyen yasaların ve sözleşmelerin uygulanmasıdır! Kadınların haklarına göz dikmek yerine, katillerin, faillerin hesap vermesi için çabalamaktır!
Erdoğan Haliç Üniversitesi’nde bu konuşmayı yaparken ve İstanbul Sözleşmesine, saldırı altındaki haklarına sahip çıkan yüzbinlerce kadını aile kurumuna saldırıyla suçlarken, kadınlar yine meydanları, alanları dolduruyordu. Gebze’den İzmir’e, İstanbul’dan Hatay’a kadınlar 25 Kasım’ı sokaklara çıkarak geçirdi. Emekçi kadınlar, sendikalarıyla alanları doldurarak İstanbul Sözleşmesi’ne, medeni kanundan doğan haklarına, hayatlarına, bedenlerine sahip çıktı. Kadına yönelik şiddetle gerçekten nasıl mücadele edilir merak eden varsa, Erdoğan’a değil işte bu kadınlara kulak vermelidir.