Sputnik Türkiye basın emekçileri: “Koltuk sevdasını eleştirenler koltuk sevdalısı oldu!”

Sputnik Türkiye Basın Emekçileri Grevde

Her geçen gün eriyen ücretlerini iyileştirmek ve güvenceli çalışmak için Türkiye Gazeteciler Sendikası’nda (TGS) örgütlenen Sputnik basın emekçileri, Sputnik yönetiminin işten atma saldırısıyla karşılaşmıştı. TGS ise bu saldırıya işten atılan 24 basın emekçisiyle beraber üyelerinin tam katılımıyla 17 Ağustosta başlattığı grevle cevap verdi. Ankara ve İstanbul ofisleri önünde sürdürülen grev, atılan basın emekçilerinin işe geri alınması, sendikanın tanınması ve Toplu İş Sözleşmesi masasının kurulması talepleriyle devam ediyor. Sputnik yönetiminin anayasayı çiğneyerek yaptığı baskılara karşı Sputnik basın emekçileri boyun eğmiyor, sendikaları TGS öncülüğünde hakları için mücadele ediyor. Grevin İstanbul ayağı Dolmabahçe Süzer Plaza önünde coşkuyla devam ediyor. Devrimci İşçi Partisi olarak Sputnik Türkiye basın emeçileriyle bir röportaj gerçekleştirdik.
 

DİP: Sputnik Türkiye grevinden Harun Erözbağ ile birlikteyiz. Sizin gazetedeki göreviniz neydi?

Harun: Ben program editörü olarak çalışıyordum.

DİP: Sendikalaşma sürecini anlatabilir misiniz? Bu süreçte neler yaşadınız, ne gibi sorunlarla karşılaştınız?

Harun: Sendikalaşma süreci Ağustos 2022 tarihinde başladı. Ben henüz işe girmemiştim. Arkadaşlarımız açıkçası senelerdir burada verdikleri emeklerin karşılığını maalesef alamadıklarını düşündüklerinden ve işveren ile de olumlu bir iletişim kuramadıkları için Türkiye Gazeteciler Sendikası çatısı altında örgütlenme çalışmasına gitmişler. Ben işe başladığımda sendika yetki belgesini yeni almıştı. Yetki belgesi alındıktan sonra aslında müzakereler başladı ve masa öyle oluşturulmuş oldu. Aslında müzakereler başlarda çok iyiydi. Özellikle Rus yöneticilerin bu anlamda olumlu yaklaşımları vardı. Hatta birçok maddede de sosyal haklar konusunda anlaşma sağlandı, imzalar atıldı, tutanaklar tutuldu. Süreç bizim için iyi ilerliyordu. Biz açıkçası greve çıkacağımıza hiçbir şekilde ihtimal vermiyorduk. Müzakerelerin bir şekilde sonuçlanacağına inanıyorduk. İş maddi konulara gelindiği zaman maalesef işveren bir anda rol değiştirerek olumsuz bir tavır sergilemeye başladı. Bizim taleplerimiz her ne kadar çok makul olsa da yine de bir pazarlık masasına açıktık. Hiçbir olumlu adım atmadılar. Yüzde 0,1 teklif veriyoruz bile denilmedi. Dolayısıyla biz de 24 Temmuzda grev ilanına gittik. Greve gitmedik, sadece grev ilanı yaptık. İstedik ki bu süre boyunca işveren düşünsün. Birazcık da bizim niyetimizin ciddi olduğunu anlasın ve geri adım atsın. Fakat maalesef işveren bu süreyi bizim aleyhimize kullandı7 Ağustos’ta benim de aralarında bulunduğum 24 arkadaşımızın iş akdini fesh etti. Biz de 17 Ağustosta greve gittik.

DİP: Maddi sebepler dışında farklı sebepler de var mıydı? Sendikalaşmaya giden yol nasıl olmuştu?

Harun: Açıkçası bizim tahminimiz burada tamamen bir sendika düşmanlığı olduğu yönünde.  Çünkü bizim karşımızda Rus devleti var. Parası olmayan bir kurum değil. Hatta işten çıkarılan arkadaşların tazminatlarını yatırdılar ve tazminatlarını yatırdıkları bazı arkadaşlarımızla birebir telefon konuşmalarında “Bak biz senin tazminatını yatırdık ama sen bu parayı unut, gel biz seninle tekrar çalışmak isteriz” şeklinde birkaç arkadaşımıza tekliflerde bulunmuşlar. O arkadaşlarımız “Hayır, buraya sendika girecek, gelmiyoruz” demişler. Dolayısıyla parası olmayan bir kurum yok karşımızda. Üstüne şimdi bu arkadaşlarımız ortalama 13 bin TL maaş ile geçinmek zorunda olan arkadaşlarımız. Bu arkadaşlar uluslararası haber ajansında gazetecilik faaliyeti yürütüyorlar. Talebimiz %45. Dolayısıyla hala en düşük memur maaşının bile altında çalışmayı kabul eden arkadaşlarımıza maddi sebeplerden dolayı zam veremiyoruz demek tamamıyla gülünç bir durumdur. Biz Süzer Plazaya 2 ay önce taşındık, burası Türkiyenin en pahalı plazalarından bir tanesi. Buraya ödenen kira ücreti çok yüksek. Bizim bütün taleplerimiz kabul edilse dahi kira ücreti bu taleplerin üstünde kalıyor. Dolayısıyla maalesef iş veren çalışanına değil betona yatırım yapmayı tercih etti.

DİP: İşveren ile yaptığınız görüşmeler nasıl ilerledi bu süreçte? İşten atılma sürecini tekrar anlatabilir misin?

Harun: Sputnik Türkiyenin diğer ajanslarında, diğer ofislerinde özellikle Rusyada Rus hükümetine yakın sendikalar dahi Sputnik ofislerine girmeyi başaramamışlar. Dolayısıyla Sputnik burada, Türkiyedeki bu girişimin bir başarı örneği olmasını istemiyor. Fakat unuttukları bir şey var, burası Türkiye Cumhuriyeti ve buranın bir anayasası var. Siz buraya gelmişseniz, burada iş yapıyorsanız, burada para kazanıyorsanız vergisini ödüyorsanız bir o kadar da anayasasına uymak zorundasınız. Sizin de karşınızda sıradan insanlar yok. Hakkını hukukunu bilen, entelektüel birikimi yüksek kişiler var. Bugün 31.gün oldu, ama bu daha uzar. Biz haklarımızı alana kadar burada olmaya devam edeceğiz.

DİP: Sputnik Türkiyenin yeni yayın dönemine girmesiyle birlikte özellikle muhalif gazeteci iddiası olan bazı gazetecilerin Sputnik Radyoda yayın hayatına başlaması grev kırıcılığını da gündeme getirdi. Siz neler düşünüyorsunuz bu isimlerin tutumları ile ilgili?

Harun: Ben Ali Çağatay ile Seyir Hali programının yayın editörüydüm. Ben Ali abi ile görüştüm, programa başlamamalısın dedim. Biz greve gittiğimizde birçok programcı programa ara verdiğini duyurdu. Fakat yeni yayın dönemi ile birlikte tekrar programlarına başlayan gazetecilerimiz var. Benim de yayın editörlüğünü yaptığım Ali Çağatay da maalesef bu grev kırıcı programcıların arasında. Kendisi ile görüştük ama ikna edemedik. Grev kırıcı gazetecilerimiz oldu, radyo programlarında tekrar devam eden grev kırıcı gazetecilerimiz var. Açıkçası onların tavrı her ne kadar bizi şaşırtsa da buradaki birliği daha da çok güçlendirdi. Çünkü biz şöyle düşünmüyoruz: Artık programcılar da başladı bu iş iyice çıkmaza girdi diye bir düşünce içinde değiliz. Bizim düşüncemiz aksine ne kadar büyük sıkıntılar çektiğimizi bilen bu gazeteciler bile bizim yanımızda değilse, biz daha çok burada olmalıyız daha çok haklılığımızı ortaya çıkarmalıyız. Çünkü burada açık bir şekilde hukuksuzluk var, bir adaletsizlik var. Mikrofonları başında bu insanlar hükümetin adaletsizliğini eleştiriyorlar, mikrofonları başında bu insanlar muhalif partileri eleştiriyorlar, her türlü eleştiriyi yapıyorlar. Biz de o eleştirileri yaptıkları zaman altına imzamızı atıyoruz. Ama eleştirdikleri kişilerin yanlarına düştüler şu anda. Şimdi isim vererek detaya girmek istemiyorum ama siyasi partilerde tek adamlığını ilan etmiş siyasi parti başkanlarını eleştiriyorsun biz sana program yapma dediğimiz zaman ben program yapmazsam yerime başkaları gelir diye şikayet ediyorsun. Dolayısıyla sen de demek ki burada koltuğunu sağlamlaştırma peşindesin, koltuğu terk etmeme peşindesin. Burada herkes bir koltuk sevdası içerisinde. Kimsenin dayanışmayı, sınıf dayanışmasını, adaleti düşündüğü yok. Dolayısıyla biz bu haksızlıkları bu çarpıklıkları gördüğümüz zaman daha çok öfkeleniyoruz, daha çok kenetleniyoruz. Bu bağlamda da süreç başarıya ulaştığı zaman biz herkese tek tek soracağız, o zaman nerede nasıl cephe aldın diye? Tarih bunu unutmayacak.

DİP: Size bu süreç neler kazandırdı? Kamuoyu desteği nasıldı?

Harun: Açıkçası gerçekten insanın kendini yalnız hissetmemesi çok değerli. Bugün 31.günündeyiz ve birçok siyasi partiden, sivil toplum örgütlerinden, birçok dernekten destek ziyaretleri oluyor, destek mesajları geliyor. Maalesef buraya gelme imkânı olmayan kişilerden bile çok değerli mesajlar alıyoruz. Sosyal medya üzerinden iyi bir destek var. Evet ana akımda, havuz medyası diye lanse ettiğimiz medyada sesimizi duyuramadık, çok şaşırdığımız bir şey de değil. Fakat özellikle değer verdiğimiz, kelimelerine sarf ettiği cümlelere anlam yüklediğimiz değerli duayen gazetecilerden destek almak bizim için önemliydi. 31.günde de hala bu desteğin devam ediyor olması bizim açımızdan çok kıymetli. Bana ne kazandırdı, açıkçası ben mesleki kariyerimin çok başındayım hemen hemen mesleğimin başında da çalışma hayatının bu yüzünü tanımış olmak biraz üzücü. Çünkü bu da olmaz dediğim ne varsa yaşadım. Dolayısıyla erken yaşta bunları tecrübe etmek de oldukça değerli diye düşünüyorum. Aynı zamanda şimdi ben gazeteci arkadaşlarımla da konuşuyorum 40-45 yaşına gelmiş gazeteci arkadaşlarım diyor ki, Harun bu grev sayesinde biz bine yakın kişi ile tanıştık bine yakın kişi ile sohbet ettik ben daha bu yaşta bunu yeni tecrübe etmişken daha sen yirmi dört yaşında tecrübe ediyorsun dedi, bu da çok kıymetliydi. Devrimci İşçi Partisi sağ olsun şu an bize mikrofonunu uzatıyor, sizin gibi birçok siyasi parti desteğe geldi, sizlerle sohbet ediyoruz onlarla konuşuyoruz bu insana çok şey katıyor. Paradan çok daha fazla değerli şeyler var diye düşünüyorum, insan kazanma konusunda birçok dost kazandık birçok insan kazandık bu da çok kıymetli diye düşünüyorum.

DİP: Gazetecilik alanında çok değerli bir grev, birçok yönden örnek bir grev süreci yaşattınız. Bu grev bağlamında genel olarak emekçilerin hak alma mücadelesinin bir parçası olarak neler söylemek istersiniz?

Harun: Gerçekten yakın tarihte, medya tarihine baktığımızda örneği olmayan bir grev yaşıyoruz. Şimdiden tarihe geçtik, bakalım daha nereye kadar gidecek. Bakalım daha neler yazacağız tarihin tozlu sayfalarına, bu anlamda tarihin bir parçası olmaktan ve doğru tarafında yer almaktan açıkçası gurur duyuyorum. Şimdi emek mücadelesine baktığım zaman Türkiye aslında yetmiş yıla yakın bir zamandır çok değerli kazanımlarla dolu, biz de verilmiş o mücadelelerin meyvesini yiyoruz. Ben şu anda konuşmamın başında Rusya Türkiyenin anayasasını tanımalı desem de, evet bu anayasanın da eleştirilecek noktaları vardır. Ama şu bir gerçek ki geçmişte dedelerimizin verdikleri mücadelesinin meyvesini yiyoruz. Şimdi burada vereceğimiz mücadele de gelecek nesillere örnek olmalı diye düşünüyorum. Bu sürecin başında iken iş yeri temsilcisine şunu söylemiştim, abi bu iş paradan çıktı, bu iş artık bir onur haysiyet meselesine dönüştü. Aradan 40 gün geçmiş ve mücadelemiz belli bir aşamaya geldi. Yani biz şu anda para konuşmuyoruz, konuştuğumuz sendikal bir haktır ve bu sendika Sputnik Türkiyeye girecek. Artık bunu kabul edeceksiniz, kabul etmek zorundasınız. Etmiyorsanız da o zaman işte Moskova orada, gayet de bavulunuzu toplayıp Moskovaya gidebilirsiniz.

DİP: Bu süreçte siz Türkiyede ve dünyada hak alma mücadelesinin de bir parçası oldunuz. Grev TV gibi kazanımlar da oldu. Basın emekçiliğini bu anlamda mücadele alanına taşımak fikri nasıl oluştu?

Harun: Bu fikir yine bizim gibi grevde olan meslektaşımız Ali Isıyelin fikriydi, fikir babası Ali Isıyel. Burada işlerimizden uzak kaldık, buradaki arkadaşlarımız da işlerini de çok seven arkadaşlar. Biz ne yapalım ne edelim dedik. Dedik ki Grev TV isimli bir Youtube kanalı kuralım. Buradan hiçbir maddi getirimiz olmasın, hiçbir maddi beklentimiz olmasın dedik. Biz Sputnik Türkiyede ne iş yapıyorsak Grev TVde de onu yapalım, en azından hem kamuoyuna faydamız dokunsun, hem de biz mesleklerimizden geri kalmayalım dedik. Burada kendi grevimizden ziyade kamuoyunda gündeme ilişkin yorumlar yapıyoruz, konuklar ağırlıyoruz. Burada bir habercilik faaliyeti sürdürüyoruz. Amacımızsa Sputnik Türkiyeye geri döndüğümüz zaman Grev TVyi diğer grev alanlarına devretmek, dolayısıyla grevde kimler varsa, kimler greve çıktıysa bu kanalı verelim orada insanlar işlerini yapsınlar. İlla medyada çalışmaları gerekmiyor ama daha çok medya çalışanlarının uğraşacağı bir platform olacak burası. Kısa zamanda iyi bir gelişme kaydettik, hemen hemen her gün de canlı yayın yapmaya çalışıyoruz. Bu bağlamda aslında bizim vermek istediğimiz mesaj şu: biz işimizi seviyoruz ve tek gayemiz işimizi yapmak. Yani biz burada Sputnik Türkiye yöneticileri ile kavga etmek, tartışmak, birbirimize ket vurmak istemiyoruz. Biz bir an önce orta yolu bulalım, bir anlaşma sağlansın. İnsanca verdiğimiz emeklerin karşılığını alalım ve işlerimizi yapalım. Zaten yaptığımız işlerden memnun olduklarını kendileri de söylediler, bize birebir telefon konuşmalarında Biz sizden memnunuz, sizin performansınızdan memnunuz. Üçüncü kişileri, yani sendikayı aradan çıkartın.” diyenler yine kendileri. Bunlar bunu istemiyorlar, performansımızdan da gayet memnunlar. Biz de istiyoruz ki sendikadan korkmayın, sendika öcü değil yani. Sendika sadece burada sosyal haklar konusunda teminat sağlamak istiyor. Sizin de bunu sağlayacak maddi gücünüz de var, neden korkuyorsunuz? Ama maalesef böyle bir korku var, umarım bu korkuyu da yeneceğiz.

 

DİP: Sputnik Türkiyenin basın emekçileri batı medyası tarafından özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında fişlendi. Gazetecilik alanında bunun bedelini ödedi, vizesi çıkmayanlardan tutun da hedef göstermelere kadar birçok baskıya maruz kaldınız. Bu sürecin de sınıf mücadelesinin de bedelini ödüyorsunuz. Bu konu ile ilgili ne demek istersiniz?

Harun: Açıkçası bu konuda aramızda Erkin Öncan diye bir isim var. Türkiye-Rusya ilişkileri konusunda bana göre bir numaralı isim. Erkine şunu söyledim, Bunlar seni bile yemek istiyorlar ve sana bile bunlar cephe alıyorlar.” dedim. O da güldü, Erkini sayabilirim, Özdeyi sayabilirim, işte çok sayıda isim var. Bu insanlar Rusya-Ukrayna operasyonu olduğu zaman fişlenen ve sosyal medyada Rus ajanlığı ile suçlanan, linç kampanyalarına maruz kalan kişiler. Bu kişiler paradan da bağımsız tamamıyla ideolojik olarak anti-emperyalist duruşlarıyla burada çalışmış, buraya emek vermiş insanlar. Siz bu insanları da karşınıza alıyorsanız, o zaman acaba burada batı medyasının çirkin yorumlarına da maalesef hak veriyorsunuz. Düşmanı sevindiriyorsunuz, Rusyanın özellikle Rus yöneticilerin bunu çok düşünmesi lazım. Biz bunu da çok söyledik, yani burada biz Sputnik Türkiyenin kurumsal kimliğine zarar vermek istemiyoruz dedik. Bakın 31.gün oldu, hala bu dili konuşuyoruz. Rusyaya Sputnik Türkiyein kurumsal kimliğine zarar vermemeye çalışıyoruz, ama maalesef Rus yöneticilerin tavrı sınıf düşmanlığı ile ilerliyor. Onların kurumsal kimliğini de biz düşünüyoruz. Onlar sanki düşünmüyormuş gibi davranıyorlar. Bir an önce bu anlamda bunu da hesaba katmalılar. Maalesef verdikleri mesajla kendi düşmanlarını da sevindirecek davranış içerisindeler.

DİP: Röportaj için teşekkür ederiz. ‘’Sputnik Türkiyeye sendika girecek!’’ diyerek bitirmek isteriz.

Harun: Mikrofon uzattığınız için biz teşekkür ediyoruz. ‘’Yaşasın sınıf dayanışması!’’