Fabrikalardan Haberler

Gerçek gazetesinin her ay düzenli olarak yayınladığı "Fabrikalardan Haberler" köşesi Haziran ayında da önemli işçi merkezlerinden haberlerle dolu.

 

Kötü çalışma koşullarının çözümü örgütlenme

Ben Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan bir işçiyim. Geçen haftalarda Veston fabrikasına başvuru yaptım ve işe alındım. Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nin içinde bulunan Muradiye kısmındaki Veston fabrikası, Vestel’in beyaz eşyalarının çalışırken sallanmaması için bulunan beton kısımları üretiyor. İlk gün işe başladıktan sonra işin ne kadar yoğun olduğunu farkettim. Benimle beraber işe başlayan başka bir işçinin ilk gün kolundaki lif yırtıldı ve 4 günlük rapor aldı. İş o kadar ağır ve yoğundu ki çalışan işçilerin hemen hemen tamamı çalışırken sırt koruyucu takıyordu. Beraber çalıştığım başka bir işçiyle konuyla ilgili konuşurken bana “bel koruyucu takıyorum, bana bir şey olmaz” dedi. Halbuki bu kadar ağır çalışma koşullarında ne kadar sırt koruyucu takarsak takalım bel fıtığı oluruz. Ben Veston Fabrikası’ndaki koşullara uzun süre dayanıp çalışamadım. Bekar bir işçi olarak bu tür işsiz kalmaları göze alabiliyorum. Ama evli, çocuklu, borcu olan arkadaşlarımın bunu göze alamayacaklarını biliyorum. Veston Fabrikası’ndaki gibi koşullar bizim için kader değil. Fabrika değiştirmek de çözüm değil, biliyorum. Bu gidişatı ancak bu fabrikalarda çalışan işçiler değiştirebiliriz. Ama bunun yolu da sendikalarımızda örgütlenmekten geçiyor.

Manisa Organize Sanayi’den bir işçi

 

Ucuz iş gücü cenneti: Turizm Meslek Liseleri

Stajyerler, on beş, on altı yaşlarında çocuklar. Çoğu hayatında ilk kez evlerinden ayrılıp, otellere eğitim adı altında ucuz iş gücü sağlamaya geliyorlar. Ben Antalya'nın Kundu bölgesinde bir otelde çalışıyorum, çalıştığım otele de stajyerler geldi, çoğu ile tanışıp sohbet ettim.

Otele ilk geldiklerinde çok heyecanlı ve mutlu görünüyorlar. Zaman geçtikçe, bilgi ve becerilerini aşan işlerin altında ezilip yüzlerindeki çocuksu mutluluk sönüp gidiyor. Otel yönetimi, departman kadro planlamasına normalde stajyerleri dahil etmemesi gerektiği halde, bu çocukları birer işçi gibi çalıştırıyor. Örneğin mutfak departmanında toplam elli işçinin çalışıp yirmi stajyerin eğitim görmesi gerekirken işçi ve stajyerlerle birlikte toplam elli kişi çalıştırılıyor. Bu çocuklar bulaşıktan servise, hamallıktan aşçı yardımcılığına kadar her işi yapıyorlar, hem de normal bir işçinin yarı maaşına.

Otele kocaman hayalleri olan birer çocuk olarak giriyorlar, sezon sonunda işçi sınıfının birer mensubu olup çıkıyorlar. Ait oldukları yeri anladıkları an büyüdükleri an oluyor ve o an mücadele de başlıyor.

Antalya'dan bir turizm işçisi

 

Otel işçileri BES’e Hayır Diyor!

Antalya’da bulunan birçok otelde olduğu gibi benim çalıştığım otelde de Bireysel Emeklilik Sistemi’ne otomatik kayıtlar başladı. Anadolu Sigorta’dan gelen bir heyet otelde çalışan işçilerle bir toplantı düzenleyip, sistemde kalmamız için telkinlerde bulundu. Bu toplantıda BES’in bizim geleceğimizi kurtaracak bir sistem olduğu, bizden kesilen paraların katlanarak birikeceği ve ilerde çok işimize yarayacağı gibi birçok güzel laf söyleyip önümüze pembe bir tablo çizdiler.

Toplantının hemen akabinde, biz işçiler toplanıp kendi aramızda BES’ten çıkmamız gerektiğini tartışırken, heyette bulunan biri toplantı bitmiş olmasına rağmen bizim aramıza girip sürekli olarak konuyu manipüle etmeye yeltendi. Tabii ki başarılı olamadı. Bugüne kadar işçilerden kesilen işsizlik fonunun nasıl yağmalandığına, BES’e aktarılan paraların ve devlet hazinesinde birikmesi planlanan katkıların da yağmalanmayacağının bir garantisinin olmadığına, BES’ten hemen çıkmazsak iki ay sonra çıkmamızın bize ne kadar pahalıya patlayacağına değindiğimiz zaman hiçbir şey söyleyemeyip bulunduğumuz bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Ardından gidip bizi insan kaynakları ofisine şikayet etti. Otel yönetimi BES soygununu öven bir toplantı düzenlemek zorunda kaldı…

Ne yaparlarsa yapsınlar nafile. Biz bu otelde çalışan işçiler olarak kararımızı verdik; toplu halde BES’ten çıkıyoruz! Geleceğimiz için verilecek kararları, amaçları daha fazla kâr etmek olan şirketlere bırakacak değiliz!

Antalya'dan bir turizm işçisi

Çalışma hakkımız engellenemez!

Antalya’da turizm sezonu açılalı iki ay oldu. İki aydır hemen hemen çalışıyoruz. Hemen hemen diyorum çünkü artık sezonda yani şu anda bile otelde kış sezonuymuş gibi ayın yarısı çalışıp yarısı ücretsiz izne gönderiliyoruz. Birçoğumuz otel dolu olmasına rağmen ayın yarısını işsiz bir şekilde evde geçiyoruz. Otellerde şuan ya hükümetin İşkur üzerinden maaşını ödediği personel ya da okullardan eğitim görmeye gelen stajyerler çalışıyor. Normal kadrolu olarak çalışan arkadaşlarımız ayın yarısı ya da en az on gününü ücretsiz izin adı altında işsiz geçiriyor. Bütün kış çalışmadıkları için sağa sola borçlanan işçiler şimdi kışın yaptıkları borçları ödeyebilecek kadar bile çalışamıyor.

Ücretsiz izin işçinin ihtiyaç anında kullanabildiği bir hak olmasına rağmen şu anda işçinin değil patronun ihtiyacı durumunda kullanılıyor. Ne zaman otelin doluluk oranları biraz düşme gösterse ya da patron otelini daha fazla doldurabilmek için fiyat kırsa o zaman işçi ücretsiz izne gönderiliyor. İzne çıkan işçinin yerine de başka bir işçi ücretsiz fazla mesai yapmak zorunda kalıyor. Yani patron hem çalışanı hem de çalışmayanı sömürmenin bir yolunu buluyor.

Bu duruma bizim razı olmamamız gerekiyor. Biz turizmde çalışan işçiler olarak ücretsiz izin gaspına dur demeliyiz. Normal şartlarda hakkımız olan ücretsiz iznin bize karşı bir baskı aracı olarak kullanılmasına karşı hep beraber durarak mücadele etmeliyiz. Onların istedikleri zaman bizi ücretsiz fazla mesaiye bırakmalarına, istedikleri zaman haftalık izinlerimizi iptal etmelerine, üç kişinin yapması gereken işi bir kişiye yaptırmalarına müsaade etmemeliyiz. Onların baskılarına karşı biz turizm işçileri bir araya gelip mücadele etmeliyiz. En doğal olan çalışma hakkımız engellenemez.

Antalya'dan bir turizm işçisi

Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2017 tarihli 93. sayısında yayınlanmıştır.