OHAL dalga dalga ezilenlerin ve emekçilerin üzerine geliyor
Olağanüstü Hal (OHAL) ilanıyla Gülen cemaatine yönelik yaygın bir açığa alma, ihraç, gözaltı ve tutuklama dalgası kısa sürede Kürt hareketine ve muhalif sendikalara yöneldi. Bölgede Kürt halkından büyük destek gören Demokratik Bölgeler Partisi'nin (DBP) büyük oy farkıyla kazandığı (en az yüzde 39'la Erzurum Hınıs, en çok 81,6 ile Şırnak Cizre) 25 belediyeye kayyım atandı. Cemaatle ilişkili olduğu gerekçesiyle ise göstermelik olarak sadece üç AKP'li, bir de MHP'li belediyeye kayyım atandı.
Kayyım değil sömürge valisi
Kayyım atanan belediyelerde 12 Eylül'le 15 Temmuz'un karışımı darbe görüntüleri yaşandı. Kayyımlar, cemselerle ve zırhlı araçlarla belediye binalarına gelen jandarmaların ve özel harekâtçıların eşliğinde geldiler ve birer sömürge valisi edasıyla makamlarına oturdular. Belediye çalışanları darp edildi, gözaltına alınanlar oldu. Belediyeler Türk bayraklarıyla donatıldı. Tüm bunlar Binali Yıldırım'ın "çözüm mözüm yok" diyerek özetlediği hükümet politikasının Kürt halkının demokratik iradesini zorla bastırmayı hedeflediğini gösterdi. Henüz bir yıl önce tarihinin en yüksek oyunu alan ve yüzde 10 barajını aşarak meclise giren Kürt hareketine bu şekilde bir saldırıyı olağan yöntemlerle yapmak elbette mümkün değildi ve AKP iktidarı OHAL'i bu doğrultuda kullanmak için tereddüt etmedi. Ancak bu politikaların Kürt sorununu derinleştireceği ve daha fazla Türk ve Kürt emekçi çocuğunun kanının dökülmesine yol açacağını kestirmek güç değil.
Hedef muhalifleri sindirmek
İktidarın OHAL vesilesiyle Kürt hareketine yönelmesi propaganda edildiği gibi terörle mücadele etmek ya da ülkenin bütünlüğünü sağlamak adına yapılmıyor. Esas niyet AKP iktidarının karşısındaki muhalefet odaklarını sindirip yok etmek. Bu yüzden saldırılar Kürt hareketi ile sınırlı değil. AKP iktidarının karşısında muhalif pozisyonunda ısrar eden ve mücadeleci geçmişe sahip sendikalar da hedef tahtasında...
Sanki 14 yıldır AKP değil Kürt hareketi iktidarda
Nitekim açığa alma dalgası hızla Eğitim-Sen'li öğretmenlere yöneldi. PKK destekçisi olmakla suçlanan öğretmenler sorgusuz sualsiz açığa alındılar. Bu dalgada açığa alınan 11 bin 301 öğretmenden 9843'ü Eğitim-Sen üyesi. "10 bin terörist öğretmen" hikâyesine inanmak için saf olmak gerekir. AKP iktidarının dediklerine inanırsanız PKK kamuda cemaatten iki kat daha fazla kadrolaşmıştır. Sanki 14 yıldır AKP değil Kürt hareketi iktidardadır.
İktidar eğitim emekçilerini sendikasızlaştırmayı amaçlıyor
100 binden fazla üyesi olan Eğitim-Sen, kamu emekçilerinin sendikalaşma hakkını kazanan sendikadır. Bu alandaki tek gerçek sendikadır. Zayıflatılmak ve adeta bitirilmek istenen kamu emekçisinin örgütlü gücüdür. MHP eğilimli Türk Eğitim-Sen ise yıllarca "devlet güdümlü sendika" olarak anılmıştır. Bugün kendi üyesine bile sahip çıkmamaktadır. MHP siyasette ne yapıyorsa sendikal alanda aynısını tekrarlamaktadır. AKP güdümlü sendikanın gölgesi olmaktan öteye gitmemektedir. Son dönemde üye sayısını müdür baskısı vb. yöntemlerle katlayan Eğitim Bir-Sen ise bir sendika değil AKP'nin memur koludur. Kamu emekçileri onları hükümetin teklif ettiğinden bile az bir ücret zammına imza atmalarıyla tanımaktadırlar. Kamu emekçileri alanındaki bir diğer sendika Eğitim-İş ise Doğu Perinçek'in AKP yandaşı çizgisine paralel olarak Eğitim-Sen'e yapılan saldırıları desteklemektedir. Adeta bu saldırılardan nemalanmak ve Eğitim-Sen'den istifa edenleri kaparak üye sayısını arttırmak için pusuda beklemektedir. Eğitim-Sen'in zayıflaması, bir sendikanın zayıflaması değil eğitim emekçilerinin sendikasız kalmasıdır. Saldırıya gerekçe olarak Eğitim-Sen'in bir sınıf eylemi olarak yaptığı grevin vesile edilmesi boşuna değildir. OHAL, sendikasız, grevsiz ve toplu sözleşmesiz dönemlere dönüşün kapısını açmaktadır. Nitekim, Tayyip Erdoğan son muhtarlar toplantısında, “grevdir, boykottur, ıvır zıvır”ın sona ermesini kendi iktidarlarının nimetlerinden biri olarak sunmuştur.
OHAL'e karşı sınıf mücadelesini yükseltelim
Belli ki AKP iktidarı benzer bir saldırıyı DİSK'e yöneltmek için de fırsat kollamaktadır. OHAL fırsatçılığı ile belediyelere ve sendikalara yapılan baskı ve yıldırma politikalarının işçi ve emekçilerin haklarını tırpanlayacak yeni bir dalganın ön hazırlığı olduğunu görmeli ve OHAL'in kaldırılması için mücadeleyi yükseltmeliyiz.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ekim 2016 tarihli 84. sayısında yayınlanmıştır.