Geçmiş baharların dersleri

Geçmiş baharların dersleri

31 Mart seçimlerinin ardından, AKP'nin başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok büyükşehri kaybetmesi nedeniyle, solun büyük çoğunluğunda ve AKP karşıtı kitlelerde bir galibiyet havası hâkim. CHP'nin seçim çalışmaları sırasında kullandığı "Mart'ın sonu bahar" söylemi ile türlü türlü sosyal medya paylaşımları, "direnenler kazandı", "demokrasi kazandı" gibi tespitler havada uçuşuyor. Muharrem İnce ile Ekrem İmamoğlu'nun seçim gecesi performanslarının karşılaştırılması, Mansur Yavaş'ın eşiyle fotoğraflarının modern Türkiye temsili olarak öne çıkartılması ve daha bir dizi örnek...

Doğrudur, 31 Mart'ta AKP sandıkta ağır bir yenilgi almıştır. İstanbul ve Ankara'daki yenilgiler AKP'den de öte Erdoğan'ın yenilgisi olarak okunmalıdır. Çeyrek yüzyıl sonra bu şehirlerde AKP’nin devamcısı olduğu siyasi akım belediye başkanlığını kaybetmiştir. Böyle bir yenilginin, istibdad rejiminin her geçen gün koyulaştığı bir dönemde umut rüzgârları estirmesi de şaşırtıcı değil. Peki, ama "AKP yenildi"den öteye gidip, "Faşizmi sandıkta gerilettik"e ve hatta "Biz kazandık", "Bu sefer oldu"ya geçmek doğru mu? AKP yenilince kimin kazandığından bağımsız biz nasıl otomatik olarak kazanmış oluyoruz? Ya da bizim bir istibdad rejimi olduğunu tespit ettiğimiz, başkalarının "AKP faşizmi" olarak adlandırdığı bu iktidar, kimin kazandığından bağımsız, nasıl otomatik olarak geriletilmiş oluyor?

Seçim akşamı Ankara'nın sonucu çok daha erken bir aşamada belli olduğunda Mansur Yavaş ve ekibinin, bozkurt işaretleri ile zafer pozları verdiği yetmedi, üstüne bir de tekbir sesleri ile kutlama videoları internete düştü. Mansur Yavaş zaten 2014'ten beri hiçbir zaman faşistliğini gizleme yoluna girmemişti. Aksine neredeyse her zaman insanların gözüne sokmayı tercih etti. Şimdi, böyle bir faşistle mi "AKP faşizmi" sandıkta geriletilmiş oldu? Aday olur olmaz ilk iş Erdoğan'ı ziyaret eden, Muammer İnce gibi seçim gecesi kayıplara karışmayıp defalarca konuşma yapsa da her seferinde Erdoğan ve istibdad rejimi için çeşitli güvence ve taahhütleri itinayla konuşmasına yerleştiren Ekrem İmamoğlu mu “AKP faşizmini” geriletecek, ona karşı hürriyet mücadelesinin yolunu açacak?

Seçim öncesi "bağrına taş basıp" Amerikan muhalefetine yedeklenen sosyalist parti ve örgütler, AKP'yi sandıkta geriletmenin formülü bulunmuş gibi bir zafer havasında. Sanki AKP sandıkta ilk kez yenilgiye uğradı. AKP ve Erdoğan, 2013 Gezi ile başlayan halk isyanının, 2014 Kobani serhildanının ve 2015 işgalli fiili metal grevlerinin ardından 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde de sandıkta yenilmişti. O zaman, sadece büyük illerin yönetimini değil, tek başına hükümet kurabilecek milletvekili gücünü kaybetmişti. O günlerde Erdoğan'ın kaç gündür televizyona çıkmadığı hesap ediliyor, ortalıkta görünmediği konuşuluyor, yine bir bahar havası esiyordu. Erdoğan, o zaman başkanlığın b'sini ağzına alamaz haldeydi. Gezi'de, 17-25 Aralık sonrasında Erdoğan'ın imdadına koşan düzen muhalefetinin koltuk değnekliği sayesinde 7 Haziran'ın ardından da Erdoğan ve AKP yeniden ayağa kalkmayı başardı. Ülkeyi OHAL koşullarında bir referanduma götürdü. Mühürsüz 16 Nisan referandumunun ardından sandıkları halktan kaçırırcasına düzenlenen baskın seçimlerde 24 Haziran'la birlikte Cumhurpatronluğu rejimini, istibdadı yerleştirme yolunda önemli bir adım daha attı. 7 Haziran'daki bahar havasının nasıl tersine döndüğünün ve Türkiye'nin 7 Haziran'dan bugüne nasıl geldiğinin derslerini çıkarmayan, bugün İmamoğlu ve Yavaş'ın seçim sonuçlarını "bu sefer oldu" havasında kutlayan, AKP'yi sandıkta yenilgiye uğratmış halkı Amerikan muhalefeti karşısında alternatifsiz bırakıyor demektir. O yüzden her seferinde ısrarla söyledik, bir kez daha aynı çağrıyı, ekmek ve hürriyet isteyen sosyalistler başta olmak üzere tüm güçleri düzen siyasetinden ve CHP'nin başını çektiği Amerikan muhalefetinden kopma çağrısını, yineliyoruz. 

AKP sandıkta yenilmiştir. Ama AKP'yi sandıkta yenilgiye uğratan Amerikan muhalefetinin politikaları değil, işsizlik ve yoksulluğun etkisi ile AKP'ye sırt çeviren emekçi halk olmuştur.  Güvenilmesi gereken güç budur. AKP'yi sandıkta da sokakta da her alanda geriletecek ve hatta yenecek formül, işçi sınıfının birliği ve örgütlü mücadelesinde gizlidir.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2019 tarihli 115. sayısında yayınlanmıştır.