Biden-Erdoğan görüşmesi: Emperyalizmin bekasında mutabakat
Kamuoyunun merakla beklediği NATO zirvesindeki Erdoğan-Biden görüşmesinin ardından her iki devlet başkanı da görüşmeyi “yapıcı, verimli, olumlu” gibi ifadelerle değerlendirdi. Ancak ABD ve Türkiye arasında son dönemde Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füzesi alması, ABD’nin Türkiye’yi F-35 savaş uçağı projesinden çıkarması, ABD’nin Suriye’de PYD/YPG’ye silah desteği vermesi gibi öne çıkan ihtilaf konularında herhangi bir mutabakat olmadığı, yapılan açıklamalarla birlikte ortaya çıktı. Peki iki taraf için de olumlu, verimli olan neydi?
En somut gelişme Erdoğan’ın, Afganistan’dan çekilmesi planlanan Amerikan askerlerinin yerine bu ülkeye asker gönderme teklifiydi. Bir kez daha Türkiye’nin askerleri emperyalizmin taşeron ihalesini almak için pazarlık masasına sürüldü. Erdoğan ve Biden için olumlu, verimli, yapıcı olan şey, hem Afganistan hem Türkiye hem de tüm diğer bölge halkları için olumsuz, yıkıcı ve onur kırıcıydı. Ama Erdoğan sadece Afganistan ihalesine girmedi. TSK’nın aktif olarak bulunduğu Kafkaslar’da, Suriye’de ve Libya’da NATO’yu daha fazla müdahil olmaya çağırdı. Erdoğan sadece ABD’ye değil, İngiltere ve Fransa’ya da taahhütlerde ve çağrılarda bulunmuştur. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın bu kadim sömürgeci emperyalist güçlerine Suriye’de, Libya’da “birlikte çalışalım” demek ne anlama gelir? Hani Türkiye büyük oyunu bozuyordu?
Ama bunlar bile yetmemiş olacak ki Erdoğan konuyu Türkiye’nin Baltık ülkelerinin savunmasında rol almasına kadar getirdi. Baltık ülkelerinin savunması ile Türkiye’nin ne ilgisi var? Bunun tek manası Erdoğan’ın, NATO’nun ve ABD emperyalizminin bekası için rol üstlenmeye her hal ve şart altında hazır olduğunu beyan etmesidir. Ukrayna’da ve Polonya’da Rusya’ya karşı alınan tutum, Libya’da ve Suriye’de (İdlib) Rusya’yla fiili çatışma hâli, ABD’yi tatmin etmeye yetmemiş olacak ki Erdoğan, Baltıklara kadar bile NATO’ya hizmet etme aşkı içinde olduğunu ilan etme zorunluluğu hissetmiştir. Erdoğan’ın “Akdeniz’den Karadeniz’e kendisine ihtiyaç duyulan her yerde NATO görev almalıdır” sözündeki “Karadeniz” ifadesi Boğazların anahtarını emperyalist donanmalara teslim etme niyetini açık ediyor.
Türkiye’nin bir döviz krizinin eşiğinde olması dolayısıyla Erdoğan’ın alttan alan bir tutum içinde olması bekleniyordu. Ancak Erdoğan çok daha ileri gitmiştir. S-400’lerin iadesi gibi konularda henüz resmen geri adım atılmamıştır ama Biden’a bunun sadece bir zamanlama sorunu olduğu mesajı net bir şekilde verilmiştir. Erdoğan’ın şu sözüne dikkat: “Türkiye’nin ABD ile çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur!”
Erdoğan öyle bir teslimiyet ruh hali içindedir ki bir basın mensubunun Ermeni soykırımı ile ilgili bir konuşma olup olmadığı sorusuna Erdoğan bilinç altından kopup gelen ve hâkim olamadığı bir gülümseme eşliğinde “hamdolsun gündeme gelmedi” diyerek cevap vermiştir. Milliyetçi, ırkçı iktidar yandaşlarına bir şok daha! Madem soykırım yok, madem bu bir iftira, çıkıp tek kelime etmez misin? Ama mesele ne Ermeni soykırımı ne Türk halkının ulusal gururu! Tek dert var dolar! Kardeş Ermeni halkı soykırıma uğradık dediğinde, dedelerinin ninelerinin anısına sahip çıktığında ona her türlü şovenist tepkiyi göstereceksin, ucunda Amerikan doları olduğunda Biden’ın karşısında el pençe divan olacaksın! Erdoğan hamdolsun diyor ama halk için ortada şükredecek bir şey yok. Böyle dış politikaya, emperyalizme böylesine teslimiyete "lanet olsun"!
Erdoğan-Biden görüşmesinden sonraki açıklamalara bakıp dağ fare doğurdu, hiçbir konuda mutabık kalınmadı diye düşünenler yanılıyor. Emperyalizmin bekasında mutabakat sağlanmıştır. NATO zirvesi Erdoğan’ın emperyalizme hizmet siyasetinde yeni bir atılımın kapısını açmıştır. Emperyalistler tüm bunları olumlu, verimli, yapıcı bulmasın da ne yapsın?