12 Eylül’den bugüne sınıf mücadeleleri tartışıldı

Devrimci Marksizm Seminerleri  adı altında 12 Eylül’den Bugüne Sınıf Mücadeleleri semineri Okmeydanı’ndaki İstanbul İl Örgütü binasında gerçekleştirildi. Sungur Savran’ın iki kısımdan oluşan sunumunda sınıf mücadeleleri sadece proletaryanın burjuvaziye karşı mücadelesi anlamında değil aynı zamanda da burjuvazinin işçi sınıfına karşı mücadelesi anlamında değerlendirildi.

 

Bu temelde burjuvazinin 12 Eylül’le birlikte hızla hayata geçirdiği neo-liberal saldırılar bir burjuvazinin sınıf mücadelesi olarak tanımlandı.

Türkiye yakın tarihinin yaklaşık yarım asırlık serüvenini, 60’dan 80’e kadar özellikle 70’li yılların sonunda örtülü bir iç savaşa ve bir öndevrimci duruma kadar yükselen sınıf mücadelelerinin, 12 Askeri darbesi sonrasının ise bu yükselişin bastırılması ve neoliberal sınıf saldırısının yürütüldüğü bir gerilemenin damgasını vurduğu iki döneme ayıran Savran genel bir gerileme karakteri taşıyan 12 Eylül sonrası sürecin de kendi içinde iniş çıkışlara sahne olduğunu vurguladı.  

Sungur Savran 12 Eylül’den sonraki dönem için ana hatlarıyla 80’li yılları uzatılmış askeri diktatörlük ve Özalcı neoliberal saldırıların hakim olduğu gericilik yılları, 89 Bahar eylemleriyle giriş yapılan ve Kamu emekçilerinin mücadelesi ile devam eden, içinde Kürt serhildanlarını barındıran 90’lı yılları geçici atılım yılları, 1997 ile birlikte AB afyonunun yayılmaya başladığı ve tüm bir dönem boyunca sınıf hareketini AB’ye adapte olmuş pasif bir bekleyişe sürükleyen 2000’li yılları ise afyon yılları olarak tanımladı.

 

80 sonrasının sınıf mücadeleleri açısından genel bir taramasının yapıldığı sunumda Türkiye’nin hala durgunluk dönemini aşamadığını ancak sınıf hareketiyle Kürt halkının mücadelesi ve Türkiye’deki durum ile Akdeniz devrimci havzası arasında bir eşitsiz gelişme olduğunun altını çizen Savran önümüzdeki dönem için biri sınıf mücadelesinin yükselişine ve devrime diğeri Türkiye’yi Akdeniz ve Ortadoğu’da gericiliğin merkezi haline getirecek iki yol olduğunu vurguladı. Bu iki yoldan hangisinden gidileceğinin devrimci sınıf siyasetinin sorunu olduğunu söyleyen Savran devrimci bir öncü sınıf partisinin inşasının ve bu doğrultuda Devrimci İşçi Partisi’nin mücadelesinin önemini vurgulayarak sunumunu tamamladı.

 

Sunumun ardından faşizm tahlili ve Türkiye solunun 12 Eylül, AB ve burjuvazinin iç savaşı gibi konulardaki tavrının ele alındığı bir tartışma gerçekleştirildi.