Bir yılda on bin milyoner yarattık her yaştan! Açlarla, yoksullarla, işsizlerle doldurduk anayurdu dört baştan!
Sıkı durun ey işçiler, emekçiler, işsizler, yoksullar: meğer ne müreffeh, ne gelişmiş, ne zengin bir ülkeymişiz de haberimiz yokmuş! BDDK’nın (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu) Eylül raporuna göre Türkiye'de banka hesabı bulunan milyoner sayısı bir yılda tam 9.599 kişi artmış!
Sıkı durun ey işçiler, emekçiler, işsizler, yoksullar: meğer ne müreffeh, ne gelişmiş, ne zengin bir ülkeymişiz de haberimiz yokmuş! BDDK’nın (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu) Eylül raporuna göre Türkiye'de banka hesabı bulunan milyoner sayısı bir yılda tam 9.599 kişi artmış! Daha önce 32.288 olan milyoner sayımız artık 41.887. Tüm bankalarda bulunan 666 milyar liralık mevduatın yarısı ise bu milyonerlerin hesabında imiş. Yani küçük bir kasaba kadar bir topluluk 333 milyarını (eski parayla 333 katrilyonunu) bankalarda tutuyor. Peki işçi sınıfı başta olmak üzere Türkiye emekçilerinin, yoksul köylülerinin ve bir avuç asalak burjuva dışındaki bütün toplumun belini büken, İMF ve Dünya Bankası’nın kulu kölesi yapan dış borcumuz ne kadar? 290 milyar dolar, yani yaklaşık 522 milyar lira. Yalnız dikkat, bu milyonerlerin sadece bankalardaki nakit paraları 333 milyar. Bunların gayrimenkullerini, fabrikalarını, araçlarını, yatlarını, katlarını vs. topladığınızda Türkiye’nin dış borç hesabı fazlasıyla kapanmış oluyor.
Meselâ görgüsüz inşaat kralı, televizyon ekranlarında cebinden tomarla para çıkarıp yoksullarla dalga geçecek düzeyde ahlâksız Ali Ağaoğlu’nun 14 lüks arabasının değeri yaklaşık 11 milyon. Peki Ali Ağaoğlu örneğin 2010 yılında ne kadar vergi vermiş? Sadece 6 milyon! Yani sadece 6-7 araba parası. Nasıl vergi sistemi ama? Aynı vergi sistemi, 837 lira olan asgari ücretin 179 lirasını, yani yaklaşık beşte birini vergi olarak alıyor ve asgari ücretlinin eline net 658 lira geçiyor. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın araştırmasına göre 2010 yılında 4 milyon 738 bin asgari ücretlinin ödediği vergi her bir asgari ücretli için yıllık ortalama 1.063 liradan toplam 5 milyar 38 milyon lira ve bu Türkiye’nin tamamında en fazla kurumlar vergisi veren 100 firmanın 90’ının verdiği vergiye denk. O kurumların içinde Ali Ağaoğlu’nun şirketleri de var, her sene dünyanın en zengin ilk 500’ü listesine giren anlı şanlı Koç’un, Sabancı’nın, Doğuş Grubu’nun, artık dünya tekelleriyle ortaklık yapan Zorlu ve Konukoğlu ailelerinin, “Anadolu Kaplanı” denilen İslami kökenli sermaye gruplarının şirketleri de! Yani “gariban” asgari ücretliler bunların hepsinden iyi durumda ki ülkenin asıl vergi yükünü onlar çekiyor! Kimmiş memleketin gerçek sahibi konuşsunlar bakalım!
BDDK raporunun bir diğer verisi ise, Türkiye’de yerleşik 1.299 yabancı milyonerin 13,3 milyar TL'si olduğunu gösteriyor. Yani küçük bir spor salonunu dolduracak kadar bir topluluğun sadece bankalardaki parası 13,3 milyar. Eski parayla 13 katrilyon 300 trilyon!
Yerlisi, yabancısı burjuvalar bu muazzam paralar ile oynayadursun, Türk-İş'in yayımladığı Haziran ayı açlık ve yoksulluk raporuna göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gereken gıda harcaması tutarı 878 lira 18 kuruş; gıda harcaması ile birlikte giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı ise 2 bin 860 lira 53 kuruş olmuş. Yani dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 878, yoksulluk sınırı 2.860 lira. Peki bırakın asgari ücreti, taşeron firmaların hemen hepsinde olduğu gibi asgari ücretin altında dahi ücret alamayacak durumda olan işsiz insan sayısının nüfusa oranı kaç? Resmi verilere göre (Türkiye İstatistik Kurumu Haziran 2011 Raporu) genç olmayanların yüzde 10, genç işsizlerin ise yüzde 18 civarında. Yine aynı verilere göre Türkiye’de, 12 milyon 751 yoksul bulunurken, 339 bin kişi de açlık sınırının altında yaşıyor. Gerçek durum bu resmi kayıtların en az yüzde 50 fazlasıdır aslında, ama velev ki doğru olsun. Yetişkin her 10 kişiden, genç her beş kişiden biri işsiz, altı kişiden biri yoksul, 20 kişiden biri ise aç. Öte yandan Türkiye ekonomisi 2010 yılının dördüncü çeyreğindeki yüzde 9,2’lik büyümeyle, Singapur ve Çin’in ardından dünyanın en hızlı büyüyen üçüncü ülkesi, Avrupa’nın ise lideri olmuş. En hızlı büyüyen sektör ise inşaatmış. Öyledir tabii: bakın Ali Ağaoğlu zübüğüne durumu anlarsınız!
İşte size Türkiye kapitalizminin aşağılık, utanç verici durumu. Burjuvazisi dünya liderlerinin arasında, işçi sınıfı ve emekçisi de açlık, yoksulluk ve işsizlik ile boğuşuyor. Tıpkı diğer ülke kapitalizmleri ve burjuvazileri gibi. Bu insanlık dışı durumu değiştirmek ise ancak her şeyi yaratan işçilerin iktidarı ile mümkün. Çünkü yalnız işçi sınıfının iktidarında amaç milyonerler değil emeğine yabancılaşmamış, eşit, özgür, mutlu, insanlar yaratmak olacak! Burada, Yunanistan’da, Mısır’da, Akdeniz’de, Afrika’da her yerde.
* Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ekim 2011 tarihli 24. sayısında yayınlanmıştır.