ABD’de üniversite çalışanları hükümetin saldırılarına direniyor

ABD Başkanı Donald Trump, kamu hizmeti namına ne varsa biçmeye yeminli. Eğitim de bu saldırılardan nasibini alıyor, okullara ayrılan ödenekler kısılıyor, doğrudan işgücü yetiştirmeye yönelik olmayan kültür-sanat vb. programlar budanıyor. Bu genel sınıf taarruzu içinde üniversiteler, bilhassa hedef tahtasında. Zira Trump ve bilhassa Başkan Yardımcısı J. D. Vance, prestijli üniversiteleri ilerici, hatta “sosyalist” ideolojinin üretim merkezi şer yuvaları olarak görüyor. Geçtiğimiz iki yılda belli başlı tüm üniversiteleri kapsayan Filistin eylemleri, bu imajı Trump-Vance ikilisinin gözünde iyice perçinledi. Bu sebeple Trump’ın Beyaz Saray’a geri döner dönmez ilk icraatlarından biri, bir dizi üniversiteye “anti-Semitizm” bahanesiyle soruşturma açmak oldu. ABD vatandaşı olmayan öğrencilerin ülkeye giriş-çıkışlarını zorlaştıran, Filistin eylemlerine bulaştılarsa ülkeden atılmalarını kolaylaştıran bir dizi karar geçirdi. Öte yandan bilhassa sanat, edebiyat, sosyal bilimler gibi doğrudan teknolojik gelişme ve ekonomik üretimle ilgili olmayan alanlara ayrılan kamu ödeneklerini bir çırpıda biçti.
Şu aşamada üniversite yönetimlerinden bir yanıt yok. Buna karşılık, üniversite asistanlarının örgütlü olduğu sendikalar sokak eylemleri düzenlemeye başladı. New York’ta ve Boston’da birçok üniversitede asistanlar, 19 Şubat’ta yer yer iş bırakarak sokağa çıktı. Göçmen ve ezilen öğrencilerini koruyacaklarını ilan ettiler, yabancı öğrencilere, sağlık hizmetlerine ve kamu ödeneklerine yönelik saldırıların geri çekilmesini talep ettiler.
Eğitim sendikalarının Trump’ın saldırılarına karşı sokağa çıkması elbette olumlu bir gelişme. Ancak bu noktada iki büyük çelişkiye değinmek gerekiyor. Birincisi, üniversite kurumunun ahvaline ilişkin. Son kırk yılın özelleştirme saldırıları, üniversiteleri de kapitalist şirketler gibi kâr maksadı güden yapılar haline getirdi. Eğitim ücretleri korkunç rakamlara fırladı. Kampüste temizlik yapan, yemekhanede çalışan, tesisatla uğraşan emekçilerin sendikal hakları da günden güne budanıyor, ücretleri eriyor. Trumpgillere karşı örülecek direniş hattı, üniversite eğitimini yeniden bir kamu hizmetine dönüştürmeye yönelik bir mücadeleden ayrı düşünülemez.
İkincisi ise eğitim sendikalarının kendi haline ilişkin. Şu anda ABD’deki hiçbir eğitim sendikası, teslimiyetçi çizgiden çıkmış değil. Bu durum, kendi tabanlarını kendi elleriyle yitirmelerine sebep oluyor. Eylemlerden yalnızca beş gün önce, 14 Şubat’ta bir sendika şubesi, örgütlü olduğu Los Angeles’ta öğrencilerin düzenlediği bir Filistin eylemini “Aman şu ara dikkat çekmememiz lazım” diyerek kınadı. Yani kendi üyelerini Siyonist saldırılara karşı korumayacağını ilan etti. Bu çizgi terk edilmedikçe eğitim sendikalarının direnişi başarıyla sürdürmesi mümkün değil.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2025 tarihli 186. sayısında yayınlanmıştır.