16 Mart Halepçe ve Beyazıt katliamlarını unutma! Katillerimiz de kavgamız da ortaktır!
16 Mart bu topraklarda hafızalara kazınan iki katliamın yıldönümüdür. 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüs'ten toplu olarak çıkan devrimci öğrenciler Eczacılık Fakültesi önünde bombalı ve silahlı saldırıya uğradı. Kendine ülkücü diyen faşistler tarafından gerçekleştirilen saldırıda Hatice Özen, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl ve Murat Kurt isimli öğrenciler yaşamını yitirmiş 50'den fazla kişi yaralanmıştı. 16 Mart 1988’de ise Kuzey Irak’ta bulunan bir Kürt kenti olan Halepçe’ye Saddam Hüseyin yönetimi tarafından kimyasal silahlarla saldırılmış, çoğu çocuk ve kadın 7 bine yakın insan zehirlenerek ya da yanarak can vermiş, 15 bine yakın insan yaralanmıştır. Kimyasal saldırının yıllara yayılan etkileriyle ölü sayısı ve sakat doğumlar katlanarak artmıştır.
Faşistleri, işbirlikçi diktatörleri ve emperyalist azmettiricileri unutma!
Halepçe katliamı sonuçları ve kayıplarıyla, soykırım yöntemlerinin kullanılmış olmasıyla; Beyazıt katliamı ise çok daha farklı bir boyutta, 12 Eylül askeri diktatörlüğünün yolunu döşeyen bir katliamlar ve provokasyonlar zincirinin parçası olmasıyla öne çıkmaktadır. Her iki katliamın ortak özelliği ise görünürdeki faillerin arkasında yer alan Amerikan emperyalizmidir. İran-Irak savaşı içinde gerçekleşen Halepçe’de katliam düzenleyen Mig-23 uçakları Rus malı olsa da Saddam Hüseyin’i, Amerikan kuklası Şah rejiminin devrildiği İran’a karşı maddi-manevi destekleyen, himaye eden açıkça Amerikan emperyalizmiydi. Saddam’a kimyasal gazları satan ise Alman emperyalizmi idi. Bu satış yapılmamış olsaydı Saddam’ın kendi kimyasal üretimi olmadığından Halepçe olmayacaktı. Beyazıt’ta devrimci öğrencilerin üzerine bomba atan eller, öğrencileri tarayan silahların tetiklerini çeken parmaklar faşist militanlara ait olsa da, onlara kol kanat geren, polis arabalarıyla katliam yerine taşıyan, suçluların bulunmasını engelleyen devlet içi mekanizma Amerikan ve NATO imalatı Kontrgerilla örgütlenmesinden başkası değildi.
Katiller kılıktan kılığa girerek halklara karşı suç işlemeye devam ediyor!
Halkların katili emperyalistler, suçlarını unutturmak için kılıktan kılığa girmektedir. Bugün ABD’den AB’den emperyalist yöneticiler Türkiye’deki demokratik hak ihlallerinden bahsederken bunu yapıyorlar. Beyazıt katliamını unutmamak çok önemli. Ama sadece kayıplarımızı değil Amerikan ve Avrupa emperyalizminin, NATO’nun rolünü de hatırlamalıyız. Dün milliyetçilik kisvesi altında katliam yapanların bugün benzer söylemlerle emekçi halkı kardeş kavgasına sürüklediğini ve bir istibdad rejimi altında ezdiğini görmeliyiz. Bunu yaparken yine emperyalizmin hizmetkârları olarak davrandıklarını da…
Aynı şekilde Halepçe katliamının perde gerisindeki azmettiricisi Amerikan emperyalizmi yıllar sonra Irak’ı işgal ettikten sonra, 2010’da bir işgal mahkemesinde Halepçe’yi soykırım olarak ilan etmekten de çekinmemişti. Şimdi bu katiller yine Kürt halkının hamiliğine soyunuyor. Halepçe’yi unutmamalıyız. Ama sadece katliamı değil emperyalizmin rolünü de… Çünkü Trump’ın “Türkleri ve Kürtleri önce savaştırdık sonra barıştırdık” diyerek ağzından kaçırdığı emperyalist planlarda dökülecek tek damla daha kardeş kanına tahammülümüz yoktur. Kürtlerin yaşadığı her yerde ve coğrafyada yükselttiği eşitlik ve özgürlük özlemine Türk ve Arap da halkları ortak olmalıdır. Çünkü Kürdün esareti Türkün ve Arabın da esareti olmuştur olacaktır. Halepçe katliamını anmak bu gerçeği bir kez daha görmemize vesile olmalıdır.
Katillerimiz gibi kavgamız da ortaktır! Ekmek ve hürriyet kavgasıdır!
Beyazıt ve Halepçe katliamlarında yaşamını yitirenleri saygıyla anarken, emperyalizme ve işbirlikçilerine, ırkçılığa, mezhepçiliğe ve faşizme karşı mücadelede birleşme ve örgütlenme çağrımızı yineliyoruz. Bu kavga hürriyet kavgasıdır. Kavgamız ortaktır. Bu toprakların her milletten, memleketten emekçi, yoksul ve kardeş halklarını yeni katliamlardan koruyacak tek yol bu mücadele yoludur.