Erdoğan’ın trajedisi: Bataklıkta çırpındıkça daha fazla batıyor… Ne Biden yüz veriyor ne Putin esprilerine gülüyor!
İstibdad rejiminin dış siyaseti giderek daha fazla bir çıkmaza sürükleniyor. Mehter marşları eşliğinde çıkılan sınır ötesi seferler, kısa süreli olarak iktidara nefes alma olanağı sağladıysa da şimdilerde hepsi adım adım birer bataklığa dönüşüyor. Ve iktidar bataklık içinde çırpındıkça daha da fazla batıyor. Öyle ki Afganistan’da ABD çekilme sürecini eline yüzüne bulaştırmamış olsa belki de NATO ihalesini üstlenip boylu boyunca Afganistan bataklığına da çekilecektik. Erdoğan ile sivil ve asker müttefikleri “bedava” gördükleri askerleri gönderip, Merkez Bankasında suyunu çeken dolar rezervlerini yeniden doldurmayı planlıyordu, olmadı.
En son New York’taki Birleşmiş Milletler Zirvesi’nde Erdoğan, Biden’la yeni bir görüşme yapmak istedi. Kim bilir hangi kanlı ihaleye talip olacaktı. Ama yüz bulamadı. Çareyi her zaman olduğu gibi Putin’e yanaşıp pazarlık etmekte buldu. Ama Biden’a hoş görünmek için New York’a gitmeden dışişlerine Kırım’la ilgili Rusya’nın tepkisini çekecek açıklamalar yaptırmıştı. Bu yüzden tekrar Rusya’ya gittiğinde epey soğuk karşılandı. Putin’le dostuz havası vermek için aşı ve antikor esprisi bile yaptı. Ama gülen olmadı. ABD’den ihale alamayınca gittiği Rusya’dan S400’lerden başka yeni silah ihalelerine talip olup, Rusya’ya yeni nükleer santral yapım ve işletme vaadinde bulunup el yükseltmeyi seçti. Şimdi Ekim ayında G20 zirvesinde Biden’la yapacağı görüşmede bunun bir pazarlık kozu olacağını umuyor.
Bataklıkta çırpındıkça daha da batmak bu işte! Çünkü bu kifayetsiz manevralar ABD karşısında bir koz olmak şöyle dursun Biden’ın eline koz veriyor. Çünkü Türkiye ekonomisinin dolara bağımlılığı gün geçtikçe artıyor. Ve ABD’nin elinde S400’lerle ya da başka şeylerle engellenemeyecek dolar silahı da giderek daha öldürücü hale geliyor. Yani Erdoğan’ın Biden’la arayı düzeltmek için Türkiye’nin emekçi halkına ödeteceği bedel gittikçe artıyor. Bu bedel sadece parasal bir bedel değil. Rusya ile Türkiye’yi Karadeniz’de ve İdlib’te askeri olarak karşı karşıya getiren politikalar da ABD’ye yaranmanın bir vesilesi yapılmakta. Şu anda İdlib’e bombalar yağıyor. Son dönemde TSK’dan beş generalin istifasının, tam da TSK’yı o bölgede pazarlık kozu olarak kullanan siyasetin yarattığı gerilimin sonucu olduğu söyleniyor.
NATO’dan çık! NATO’yu yık!
İstibdad rejiminin emperyalizme yaranmaya ve onun ayrıcalıklı taşeronu olmaya dayalı dış siyasetinin alternatifi ise Amerikan muhalefetinin dolaysız Amerikancı NATO’cu Avrupa Birlikçi siyaseti olamaz. Millet İttifakı’nı kötünün iyisi görenler, emperyalizme tam teslimiyete dayalı bu politikayı da göz önüne alsalar iyi ederler... Türkiye’nin, dolara bağımlılığı ortadan kaldıracak, AB ile Gümrük Birliği’nden çıkacak, emperyalist üsleri kapatacak, NATO’dan çıkacak net bir anti-emperyalist siyasete ihtiyacı var. Bu siyaset içeride işçi sınıfımızın ve emekçi halkımızın, dünyada ise emperyalizme ve Siyonizme karşı öfke içindeki tüm ezilen halkların desteğini alacaktır. Bu siyasetin marşı bir ileri iki geri giden Mehter Marşı değil çıkarı dünyanın bir numaralı terör örgütü NATO’nun yıkılmasından yana olan dünya işçi sınıfının ve ezilen halklarının Enternasyonal marşı olacaktır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2021 tarihli 145. sayısında yayınlanmıştır.