Bu pisliği “temiz eller” değil “nasırlı eller” temizler!

sedat peker rüşvet ağı

Mevcut iktidarın boğazına kadar battığı yolsuzluk ve rüşvet bataklığını, mafyayla iç içe girmiş devlet ilişkilerini, kontrgerilla cinayetlerini ifşa eden bir kampanya tam gaz devam ediyor. Son dönemde ortaya dökülen pislikler, iddialara adı karışan bazı Cumhurbaşkanlığı danışmanları aracılığıyla külliyeye doğru uzanmaya başlıyor. İlk dönemde bu iddialar bir suç örgütü liderinin iddialarıdır diyerek Süleyman Soylu ve Mehmet Ağar gibi isimlere sahip çıkan ve ardından karşı saldırıya geçen iktidar şimdi biraz daha fazla sıkışmış gözüküyor. Cumhurbaşkanından görevden affını isteyenlerin sayısı artmaya başladı. 

Affını isteyenler terfi bekliyor

Sermaye Piyasaları Kurulu (SPK) eski başkanı Ali Fuat Taşkesenoğlu ile birlikte adı borsa yolsuzluğuna karışan Cumhurbaşkanı danışmanı Serkan Taranoğlu ve yine adı rüşvet, kara para aklama ve muhabbet tellallığı iddialarına bulaşan Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi Korkmaz Karaca sağlık sebepleriyle görevlerinden aflarını istediler. Yargılanmayacaklarını düşünüyorlar. Yargılamaya soruşturmaya kalkan olursa başka örneklerde olduğu gibi Adalet Bakanı’nın yönettiği Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu tarafından sürüleceğine inanıyorlar. Yıllar önce Bakara suresiyle alay edip, halkın dini duygularını istismar etmekle övündüğü bir telefon görüşmesi basına yansıyan Egemen Bağış’ın görevden affedildikten sonra şimdi Prag Büyükelçiliği ile ödüllendirilmiş olması, bu kişilere de benzer şekilde terfi edebileceklerini düşündürüyor. Devletin tepesinden başka yönde bir davranış olacağına dair herhangi bir emare de henüz görülmüyor.

Kirli pazarlık iyice kızıştı!

Ancak bu sefer her şeyin daha farklı olabileceğini düşündüren bazı gelişmeler de söz konusu. Sadece Sedat Peker’e değil Kemal Kılıçdaroğlu’na da sızan bilgi ve belgelerde artış var. Birine suç örgütü lideri dediler. Diğeri ana muhalefet partisi başkanı. Ona en fazla tazminat davası açabiliyorlar. Bir de hakaret ediyorlar. Daha önce iddialar Peker ve çevresinden geliyordu. Bu sefer SPK ile ilgili yolsuzluk iddiası, kendisinden rüşvet istendiğini söyleyen bir patron tarafından Halk TV canlı yayınında ifşa edildi.  Daha önce iddialara karşı istibdad cephesi kol kırılır yen içinde kalır diyerek hareket ediyordu. Şimdi yarı askeri istibdad rejiminin önemli kontrgerilla elemanlarının adının karıştığı Hablemitoğlu cinayeti davasını doğrudan MİT yürütüyor ve basın duyurusunu bizzat Erdoğan yapıyor. Adı çok önceden gündeme gelen ama şimdi istifa eden Korkmaz Karaca’nın yaşadığı gecikmenin sebebi ise kirli ilişkiler içinde olduğu para babası Sezgin Baran Korkmaz’ın ABD’nin elinde olup Rıza Zarrab gibi yakında mahkemede konuşmaya başlaması ihtimali olabilir. Yani istibdadın büyük abisi olan ve bu rejime daha çok yaptıracak işleri olan ABD de kendini göstermeyi ihmal etmiyor. 

Devri sabık yaratmayacağız diyenler yargılayamazlar

Bütün bunların sonunda suçlular nihayet yargılanacaklar mı? Muhalefetten yükselen “yargılanacaksınız” sesleri bir gerçeğe de işaret ediyor mu? Korkarız ki hayır. Bu gelişmeler istibdad cephesinin asker ve sivil güç odakları arasında ve emperyalizmin gözetiminde kıyasıya bir pazarlığın olduğunu gösteriyor. ABD’nin, sermaye odaklarının, kontrgerilla elemanlarının, istibdadın boğazına kadar yolsuzluğa batmış isimlerinin içinde yer aldığı pazarlıktan hakikat çıkmaz. Zinhar “devri sabık yaratmayacağız” diyen CHP’nin, kontrgerillacı Akşener’le ve iktidarın her türlü pisliğinin içinden çıkıp gelen Davutoğlu ve Babacan’la altıya tamamladığı masayla girdiği bu pazarlıktan adalet çıkmaz. Bunların iktidarını bekleyen ve “yargılanacaklar” diye umutlanan solcuların gösterdiği yoldan da hürriyete varılmaz. 

 Geleceğimiz için “temiz eller” değil “nasırlı eller” gerek! 

Pislikleri ortaya saçanların kim olduğu ve hangi çıkarla bunu yaptıkları emekçi halk için önemlidir ama hiçbir şey gerçeğin üzerine gidilmesine mâni değildir. Çünkü emekçi halkın çıkarları sadece hakikatin ortaya çıkmasındadır. Kirli pazarlıkta yeri de olmayan çıkarı da bulunmayan emekçi halktır. Dolayısıyla hepsi gitsin diyecek ve tüm suçluları yargılayacak olan bir iktidar da emekçi halka dayanmak zorundadır. Bunun için sermayeden, devletten ve emperyalizmden bağımsız bir işçi sınıfı odağının siyasette var edilmesi zorunludur. Zincirli meclisten ve güdümlü yargıdan medet umulamaz. Türkiye geçmişte örnekleri çokça olan yalan ve riya dolu “temiz eller operasyonları” ile değil işçinin emekçinin kirli, paslı, nasırlı ellerinin siyaset masasına yumruk vurmasıyla temizlenebilir. 

Düzen dikiş tutmuyor devrimci siyaset gerek

Sadece suçlular değil yasamasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla bu kirli düzenden nemalanan ve bu düzeni aklayan herkes, örneğin üç maymunu oynayan milletvekilleri de, “emir kuluyuz” diyerek suçlara ortak olan memurlar da, yetkili ve sorumlu olduğu halde harekete geçmeyen savcılar da, TÜSİAD’çısı MÜSİAD’çısıyla tüm bu pisliğin içinde kasalarını dolduran patronlar da yargılanmalıdır. Düzen dikiş tutmuyor. Devrimci bir siyaset gereklidir. Türkiye’yi temize çıkaracak olan zincirsiz bir Kurucu Meclis ve emekçi halkın adaletidir!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2022 tarihli 156. sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın. 

 

temiz eller değil nasırlı eller