Sultanahmet bombacısı: Önce ÖSO’cu, sonra Ahrar’cı, ardından DAİŞ’çi
Sultanahmet bombacısı: Önce ÖSO’cu, sonra Ahrar’cı, ardından DAİŞ’çi
Sultanahmet bombacısı hakkındaki detaylar ortaya çıkmaya başlıyor. Ortaya çıktıkça AKP’nin neden yayın yasağı koyduğu, dosyaya gizlilik getirdiği ve gündemden atmaya çalıştığı da anlam kazanıyor. DAİŞ’li terörist Nabil Fadli önce ÖSO’cu, sonra Ahrar’cı, ardından da DAİŞ’çi olmuş.
Bu bize neyi gösteriyor? Halep’in Membic kasabasından bir teröristin örgütsel sıçrayışlarını mı? Hayır. Bunlar bizi ilgilendirmiyor. Nabil Fadli’nin oradan oraya sürüklenişinin hikayesini okuyucularımıza sunacak değiliz. Önemle üstünde durduğumuz nokta, Sultanahmet bombacısı ile AKP arasındaki siyasal ilişkidir. AKP’nin Suriye’de bataklığa düşmesinde etken bazen birlikte bazen de teker teker temas kurduğu, ilişki geliştirdiği ve desteklediği örgütler karşımızdadır. Hatırlayın, Özgür Suriye Ordusu, gerek Batı gerekse Körfez gericiliği tarafından uzun bir süre “Suriye devriminin” anahtarı olarak sunulmuştu. İşte “ılımlılar” diye gazetelerde önümüze sürülen ÖSO, Suriye için modeldi. Emperyalistlerin ÖSO güçlerine gönderdiği silahların, DAİŞ’in eline geçtiği ortaya çıktı.Tutmadı, alternatifler geliştirildi.Türkiye bu örgüte kapılarını açmış, destek vermişti. Hâlâ da veriyor.
Ahrar uş Şam, Türkiye’nin yeni gözdelerinden. Ahrar uş Şam, iki yıl önce güçsüz bir örgütken, Türkiye’nin desteğiyle Esad sonrası Suriye planının önemli parçalarından biri oldu. Sahada El Nusra ve Fetih Ordusu’yla çalışan Ahrar uş Şam’ın Türkiye devletine verdiği destek biliniyor. Öyle ki örgüt, Sultanahmet’teki saldırıyı terörist bir saldırı olarak niteledi ve “bu hain ve karanlık odakların amaçları bu terör saldırılarıyla Türkiye halkını ve devletini bu onurlu duruşundan vazgeçirmektir” dedi. Tercümesini yapalım. Fadli bizim tezgahımızdan geçmiş olabilir ama ilişkilerimiz aman zeval görmesin.
DAİŞ üyesi olarak kendini patlatan Fadli’nin Ahrar’dan sonra DAİŞ’e nasıl katıldığının bir önemi yok. Gazetelerde çıkan “ÖSO’dan IŞİD’e” hikayelerinin veya aşiretinin uzun yıllardır terörist çıkardığı olgusunun ne önemi var? Gerçekler ortadadır. Fadli’nin hangi örgütsel ceketi giydiği tali bir meseledir. Esas soruyu perdeler. Gelişmeleri magazinleştirir. Asıl soru bu sayılan örgütlerle Türkiye hükümetinin ne yaptığıdır.
DAİŞ-Türkiye ilişkilerini betimlemek açısından çoğu gazetecinin gaf olarak nitelediği ama bizim için açıkca niyet beyanı olan Davutoğlu’nun “nankörlük” ifadesi tam tamına açıklıyor. Türkiye emekçileri şunu sormalıdır: Ülkede bombaların patlamasının sorumlusu kimdir? Sadece Fadli midir? Cani bir örgüt olan DAİŞ de değildir. Ona "nankör" diyebilecek kadar işi ileriye götürmüş olan AKP hükümeti işin tam da merkezindedir. Ilımlılar diye pazarladığınız mezhepçilerin bir gün çıkıp İstanbul’un merkezinde bomba patlatmasından sıyrılabileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.