Bozacının şahidi
Bir soykırımcı bir soykırımcıya demiş ki, “gel soykırımcı, seninle birlikte...” Bozacının şahidi turşucu olurmuş! Tayyip Erdoğan Suriye’ye askeri müdahale yapabilmek için kendine soykırımcı olmayan bir tanık bulsa daha iyi ederdi. Şimdi yapılması gereken şey açıktır: Fransa’nın soykırımlarıyla uğraşmayı çok mu istiyorsunuz? Onun suç ortağına “benim soykırımcılarla konuşacak bir şeyim yok” dersiniz! Ermeni halkıyla da tarihi gerçekleri teslim ederek kucaklaşırsınız.
Sanki Birleşmiş Milletler’de (BM) biri özel bir plan yapmış hem emperyalizmi, hem Arap diktatörlerini, hem de Tayyip Erdoğan’ı rezil etmek için. Kofi Annan denen şahsı, hem BM’nin hem de Arap Birliği’nin Suriye temsilcisi seçmiş. Adam önce Suriye’de Beşşar Esad’la görüşmüş, sonra Ankara’ya gelmiş. Ayağının tozuyla demeç veresiymiş: “Sivillerin öldürülmesi derhal son bulmalıdır. Bunun tamamıyla kabul edilemez olduğu konusunda dünya, açık ve birlik halinde bir mesaj göndermelidir.”
Sen kim oluyorsun ey Kofi Annan sivillerin öldürülmesini “kabul edilemez” bulacak? Sen ki elinde 1 milyon, belki daha fazla Ruandalının, özellikle de Tutsi halkının kanını taşıyorsun. Sen ki Fransa’nın 1994’te, Afrika’nın eski sömürgeci güçlerinden biri olarak kendi çıkarları uğruna Ruanda’da Hutu etnik grubunun rejimini Tutsilere karşı savunmak için organize ettiği soykırımın önüne geçmek yerine önünü açmışsın. Sana mı düşer Suriye’de sivillerin öldürülmesinin “kabul edilemez” olduğunu söylemek. Ne utanmazlıktır bu?
Kofi Annan’ın Ruanda soykırımındaki rolünü İşçi Mücadelesi dergisinin Mayıs-Haziran 2004 tarihli 12. Sayısında yayınlanan “Ruanda 1994: Bir Avrupa Birliği Soykırımı” başlıklı yazıdan uzunca bir alıntıyla kanıtlayalım:
“...BM 1994 başında Aruşa anlaşmasının barış içinde uygulanabilmesi amacıyla Ruanda’ya Kanadalı general Dallaire yönetiminde, merkezi gücü Belçikalı askerlerden oluşan 2700 kişilik bir barış gücü (MINUAR) gönderir. Dallaire soykırımın başlamasından bir ay önce ciddi bir istihbarat alır: rejimin uç unsurlarınca büyük bir katliam hazırlanmaktadır. Dallaire bunu BM merkezine bildirir. O sırada, BM’nin barış gücü operasyonlarından sorumlu genel sekreter yardımcısı, bugünün genel sekreteri Kofi Annan’dan başkası değildir! Kofi Annan istihbaratın ciddiliğine rağmen, Dallaire’e ‘sen karışma!’ diye talimat gönderir. Aynı talimatı 7 Nisan’da, yani katliamın başladığı günün ertesinde de verecektir. Kendisi de Afrikalı olan Annan, soykırımın sonuna kadar bu tavrını sürdürecektir!
“Soykırım başladıktan sonra, Dallaire, olayların vahameti karşısında MINUAR’ın 5 bin askere çıarılmasını talep eder. Ama tam tersi olacaktır! Katliamcıların barış gücünü ülkeden kaçırmak üzere on Belçikalı askeri öldürmesi üzerine Belçika askerini çekmeye karar verir. Bunu tek başına yapmamak için de BM’de ABD’nin desteğini ister. 21 Nisan’da, soykırımın beşinci gününde, BM Güvenlik Konseyi MINUAR’ın gücünü yüzde 90 azaltarak 270 askere indirir!”
Dürüst davranan Dallaire 2003 yılında yayınlanan kitabında Annan’ın çatışmaya son vermek için BM birliklerinin müdahale etmesini engellediğini, lojistik ve maddi destek vermekten kaçındığını yazmıştır. Birliklerinin daha etkili hareket edebilmesi için yararlanması gereken bir cephanelikten yararlanmasını Annan’ın önlediğini ileri sürmüştür. Annan ise olaydan on yıl sonra, Dallaire bütün bunları yazdıktan ve birçok yazar Fransa’nın ve kendisinin suçlarını belgeledikten sonra, “tehlikeyi görüp daha aktif hareket etmeliydim” gibilerden yuvarlak bir ifadeyle suçunu kısmen kabul etmiştir.
Fransa daha 18 yıl önce Ruanda’nın Hutularıyla birlikte bir soykırım düzenliyor. Bu kirli işte Fransa’nın suç ortağı olan Annan 2012’de Türkiye’ye geliyor. Tayyip Erdoğan ile “uluslararası toplum”un Suriye’deki sivil ölümlerini durdurması gerektiğinde anlaşıyorlar. Fransa’nın Cezayir’deki soykırımını Cezayir hükümetinden tepki alacak kadar çok tekrarlayan Tayyip Erdoğan, Fransa’nın en yakın tarihteki soykırımının suç ortaklarından biriyle hiçbir şey olmamış gibi el sıkışıyor. Suriye’de sivillerin hayatını bunlar kurtaracak!
Bir soykırımcı bir soykırımcıya demiş ki, “gel soykırımcı, seninle birlikte...” Bozacının şahidi turşucu olurmuş! Tayyip Erdoğan Suriye’ye askeri müdahale yapabilmek için kendine soykırımcı olmayan bir tanık bulsa daha iyi ederdi!
Şimdi yapılması gereken şey açıktır: Fransa’nın soykırımlarıyla uğraşmayı çok mu istiyorsunuz? Onun suç ortağına “benim soykırımcılarla konuşacak bir şeyim yok” dersiniz! Ermeni halkıyla da tarihi gerçekleri teslim ederek kucaklaşırsınız.
Ama amaç Suriye mülksüzlerinin devrimini çalmaksa o zaman tabii Fransa’yla da, Annan’la da kol kola girersiniz!