İkiyüzlüler: Kadın cinayetlerini durdurun! Katledilen kadınlar üzerinden idam fırsatçılığı yapmayın!
Bahçeli idam cezasının geri getirilmesi gerektiğini söyledikten sonra idam tartışması yine başladı. BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, hemen idam cezasını geri getirmeliyiz korosuna katıldı. Bahçeli’nin ardından Erdoğan bu konu ne zaman açılsa hep söylediği gibi meclis karar alsın, önüme gelirse ben de onaylarım dedi.
Bakarsanız kadın cinayetleri, orman yangınları karşısında o kadar öfkeliler ki en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorlar! Bahçeli diyor ki Emine Bulut’a, Pınar Gültekin’e hesap günü gelip çattığında ne diyeceğiz? Erdoğan’ın imzasıyla bir gece yarısı yayınlanan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararını nasıl savunduğunuzu anlatırsınız. Kadın cinayetlerinin faillerinin MHP binalarında çekilmiş fotoğrafları ortaya çıktığında cinayetin üstünü örtmek için nasıl büyük bir çaba sarf ettiğinizi anlatırsınız.
Mustafa Destici de çıkmış idam cezasının karşısında yer alanlara idamın geri dönüşü yok da Pınar Gültekin’in var mı diye soruyor. Mesele de bu zaten. Devletin görevi kadın cinayetlerini engellemek. Kadınları şiddetten korumak. Bizim mücadelemiz tek bir kadın daha eksilmesin diye.
İdama bir destek de ülkeye demokrasi getirsin diye bazı safdillerin bel bağladığı 6’lı masadan geldi. Temel Karamollaoğlu da kadın cinayetlerinin planlı, kasten işlenen cinayetler olduğunu söylemiş. İyi halden indirim uygulayıp erkenden katilleri salıvermek git bir daha cinayet işle demekmiş. Temel Bey kasten işlenen suçlara, katillerin cesaretlendirilmesine karşı diye mi düşündünüz? Pınar Gültekin diri diri yakılarak öldürüldü, katledildi. 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak otelinde yakılarak katledilen 35 canımız gibi. Temel Karamollaoğlu, o sırada Sivas Belediye Başkanı olarak katliam için Madımak otelinin önünde toplanan kalabalığa “gazanız mübarek olsun” diye seslenerek güruhun galeyana gelmesine sebep olan kişidir.
Hiçbir ceza öldürülen kadınları geri getirmiyor, ama katillere uygulanan iyi hal ve tahrik indirimleri başka cinayetleri cesaretlendiriyor. Caydırıcı cezalar bu yüzden gerekli ama daha da önemlisi önleyici tedbirler. Erdoğan’ın bir gece yarısı, kadınların bütün itirazlarına rağmen, çıkma kararı aldığı İstanbul Sözleşmesi bu açıdan önemliydi. Önleyici tedbirler ve politikalar geliştirme anlamında imzacı ülkelere bir dizi sorumluluk yüklüyordu. Bu sorumlulukları almayı reddeden, kadınların nafaka ve kürtaj hakkına göz diken, iyi hal ve tahrik indirimini kaldırmayanların, kadın cinayetlerini durdurmak için kılını kıpırdatmayıp Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nu kapatmaya çalışanların, ideolojileri ve eylemleriyle kadın düşmanı olanların, idamı isterken de dertlerinin kadınlar olmadığını biliyoruz.
İdamla kadın cinayetlerini engellemek değil, toplumun hücrelerinden fışkıran hürriyet mücadelesini caydırmak istediklerini biliyoruz. Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Ölen biz kadınlarız, tehdit altında yaşayan biz kadınlarız, kadınlar yaşasın istiyoruz ve bunun için kadın düşmanlarından, erkek egemen kapitalist sistemden medet ummayacağız. Bize düşen erkek egemen kapitalist sisteme karşı örgütlenerek mücadele etmek, erkek şiddetine karşı özsavunma komitelerini inşa etmektir. Ve idam cezasının bu mücadelede bize en ufak bir yararı olmadığı gibi idama karşı çıkmak da bu mücadelenin bir gereğidir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2022 tarihli 154. sayısında yayınlanmıştır.