Hakları için örgütlenen Systemair HSK işçisi ekmek ve hürriyet direnişinde!

Kocaeli Dilovası İMES’te bulunan İsveç ve Türk sermayeli Systemair HSK fabrikası, patronun saldırılarına karşı işçilerin direnişine sahne oluyor. Önce şirket yönetimi salgını fırsat bilerek daha önce söz verdiği ücret zammını erteleyip işçileri düşük ücretlere mahkûm etti. Salgın dönemi boyunca sokağa çıkma yasaklarında dahi işçileri çalıştırarak kârına kâr kattı. Altı ay sonra ise kişi kişi farklı oranlarda ve beklenenin çok altında bir zamla işçilerin karşısına çıktı. İşçiler sadece düşük ücretlere değil aynı zamanda gördükleri bu muameleye karşı örgütlenme yolunu seçti. Kısa sürede Birleşik Metal-İş Gebze Şubesi (1 no.lu) ile fabrikada yeterli çoğunluğu sağladı ve yetki için Çalışma Bakanlığı’na başvuru yapıldı. Çalışma Bakanlığının resmi yetki belgesi fabrikaya ulaşır ulaşmaz ise patron derhal saldırıya geçti. 46 işçiyi ücretsiz izine çıkararak, iki işçiyi de ücretsiz izne çıkan arkadaşlarının direnişine destek verdikleri için iftiralarla işten çıkararak sendikal örgütlülüğü kırmaya çalıştı. Bu saldırıya karşı işçiler fabrikanın önünde ekmek ve hürriyet için 19 Ekim’den beri direnişteler!

İşçiler hem baskılara hem yalanlara karşı direniyor

Systemair HSK işçileri baskıların yanı sıra en çok yalanlarla mücadele ediyor. Patronun yalanlarının başında ücretsiz izinlerin sendikayla ilgili olmadığı üretim kararlarının sonucu olduğu iddiası geliyor. Hem bu yalana gerekçe olsun diye hem de işçileri yıldırmak için bir iki gün boyunca bantları durdurup üretimi fason şirketlere yönlendiren yalancı patronun mumu yatsıya kadar yandı. Patron, işçilerin direncini kıramayınca üretim yapabilmek için ücretsiz izine çıkartılanlardan bir grup işçiyi yeniden iş başı yapmaya çağırmak zorunda kaldı.    

İşçiler direnişte patron acz içinde

Patron, kendisine bizzat tebliğ edilmiş Çalışma Bakanlığı imzalı resmi sendika yetki belgesi bulunduğu halde sendikanın çoğunluğu sağlamadığı ve yetkisiz olduğu yalanını söylemeye devam ediyor. Belge ortada. Sendika çoğunluğu sağlamış ve yetkiyi almış durumda. Ama daha önemlisi var. İşçilerin kararlılığı, içeride çalışan işçilerin çay molalarında dışarıda bekleyen arkadaşlarına slogan ve alkışlarla destek olması sendikanın yetkili olmanın yanında son derece etkili olduğunu da dosta düşmana kanıtlıyor. Yalanları bir bir yüzüne çarpılan patron bu yüzden daha da çirkefleşmekte ve acizliğini çay alanının önüne tır çekerek, yemekhanenin yerini değiştirerek ve nihayet sendikasına sahip çıkan iki işçiyi tazminatsız işten çıkartarak göstermekte. Ancak ücretsiz izne çıkartılanlar gibi tazminatsız işten atılan işçiler de yılmak bir yana direnişteki yerlerini alıyor ve aciz olanın patron, güçlü olanın işçi olduğunu gösteriyor.

Bu mücadelenin fabrikanın sınırlarını aşan bir anlamı var

Devrimci İşçi Partisi ve Metal İşçisinin Sesi ilk gününden itibaren Systemair HSK işçisinin bu haklı mücadelesini sahipleniyor. Tüm işçileri ve emekçi halkı da bu mücadeleyi sahiplenmeye çağırıyor. Çünkü bu haklı işçi direnişi her ne kadar bir fabrikada sendikalaşma çabası ile başlamışsa da önemi ve anlamı fabrikanın sınırlarını aşıyor. En başta Dilovası İMES’i kendileri için dikensiz gül bahçesi gibi görmek isteyen patronlar, sadece bu fabrikada değil tüm organize sanayide sendikayı gördükleri yerde fütursuzca ve insafsızca saldırıyorlar. Aynı bölgede buluna Özer Elektrik işçileri de yine benzer bir saldırıya karşı fabrikalarının önünde direnişteler. Dilovası İMES dışarıdan bakıldığında yepyeni binaların görüldüğü, içeride ise adeta merdiven altı atölyelerin sömürü koşullarının hüküm sürdüğü bir yer. İşte gerek Systemair HSK gerekse Özer Elektrik işçileri direnişleriyle bu sömürü çarkına çomak sokuyorlar. Başarıları, bu fabrikaların dışında bölgede insanca koşullarda çalışmak ve insanca yaşayacak bir ücret almak isteyen binlerce işçinin de başarısı olacak. Çünkü bu haklı talepleri elde etmenin örgütlenmekten başka bir yolu yok!

İşçiler örgütlenerek emperyalist sömürü çarkına çomak sokuyor

Ayrıca Systemair HSK direnişi, bize emperyalist sömürü gerçeğini tüm çıplaklığı ile gösteriyor. İsveçli firma diğer emperyalist ülke sermayeleri gibi Türkiye’yi bir ucuz emek cenneti olarak görüyor. Türkiye’de örgütsüz işçileri asgari ücret seviyesinde ücret vererek sömüren bu emperyalist şirketler Türk Lirası ile ücret ödeyip Avro ve Dolarla ihracat yapmanın avantajlarından da sonuna kadar yararlanıyorlar. Türk Lirası değer kaybettikçe işçiler için hayat pahalılığı artıyor ve geçinmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Ancak bu emperyalist şirketler için Türk Lirası pul oldukça işçi maliyetleri azalıyor ve ihracattan elde ettikleri kârlar artıyor. Bu yüzden Systemair HSK işçisi kendi hakları için mücadele ettiği gibi örgütlenerek bu emperyalist sömürü çarklarına da çomak sokuyor.

Sermaye insafa gelmez! İşçiler onu dize getirir!

Bu vesile ile şunu da belirtmek gerekir ki elbette bu şirket İsveç’teki çalışanlarına aynı muameleyi yapamamaktadır. Ancak bunun sebebi İsveç’in uygar ya da demokratik olması değil bu ülkede işçi sınıfının daha örgütlü olması ve kazanımlarının daha fazla olmasıdır. Tam da bu yüzden bu emperyalist ülkelerin sermayeleri ucuz emeği sömürmek için Türkiye gibi ülkelere yatırım yapmaktadır.  Dolayısıyla şirketin İsveç’teki merkezine şikayette bulunmanın da seslenmenin de bir anlamı yoktur. Türkiye’de de İsveç’te de dünyanın herhangi bir yerinde de sermayeyi yenmenin tek yolu işçilerin birliği ve mücadelesidir.

Sermayenin istibdadına karşı hürriyet mücadelesi

Nihayet Systemair HSK’nın işçi düşmanı patronlarının en büyük destekçisinin istibdad rejimi olduğu bir kez daha görülmektedir. Ne Anayasa’yı tanıyan ne Çalışma Bakanlığı’nın resmi belgesini dikkate alan, her türlü hukuk dışı baskıyı uygulayan ve her dakika açıkça suç işleyen bu şirkete herhangi bir devlet kuruluşunun en ufak bir müdahalesi olmamıştır. Jandarma her dakika işçilerin başında sosyal mesafe, maske vb. anonsları yaparak tacizde bulunurken aynı Jandarma patron işçileri yasadışı şekilde ekmeğinden edip işten atarken, sinir krizi geçiren işçilerin ambülansla hastaneye kaldırılmasına nezaret etmekle yetinmektedir. “Kanun ordusu” sıfatını kendine yakıştıran Jandarma yine sermayenin ordusu gibi davranmakta, kendini “yerli ve milli” olarak lanse etmeye pek meraklı olan iktidar ise ülkenin işçisine karşı İsveçli sermayenin yanında saf tutmaktadır. İşte Systemair HSK işçisinin mücadelesi işçiyi emekçiyi ezen, sermayeyi koruyan bu istibdad rejimine karşı bir hürriyet mücadelesidir!

Systemair HSK işçisinin ekmek ve hürriyet mücadelesi tüm baskılara ve zorluklara karşı sürmektedir. Bu mücadele ve direnişin başarısı için bu direniş tüm emekçi halka mal edilmelidir. Hakkını almak, hayatta kalmak, geleceğini kurtarmak için örgütlenen Systemair HSK işçilerinin direnişini büyütmenin en etkili yolu ise yeni fabrikalarda ve işyerlerinde örgütlenmek olacaktır!