Siyasi kriz derinleşiyor! Ne istibdad ne darbe! Çözüm Zincirsiz Kurucu Meclis'te!

CHP milletvekili Enis Berberoğlu'nun MİT TIR'ları ilgili haberin yayınlanması dolayısıyla 25 yıl cezaya çarptırılıp, temyiz yolu açık olduğu ve yargı süreci bitmediği halde tutuklanması şüphesiz ki hukuki değil siyasi bir karardır. Bu siyasi kararın arka planına bakıldığında söylenebilir ki; Katar krizi, iç politikada da yankı bulmuş, Türkiye'de yaşanan siyasi kriz derinleşmiştir.  

Erdoğan ve AKP'nin, Katar krizi başlar başlamaz tüm gücüyle Katar'ın arkasında yer almakta olduğu açıktır. Katar'a "terörizm destekçisi" suçlamasıyla başlatılan abluka kırılmazsa, Katar son on yılda ne yaptıysa aynısını hatta daha fazlasını kendisi de yapan iktidar sıranın kendine geleceğinden endişelidir. En ufak bir geri adımda gerisin geriye tepetaklak yuvarlanmaktan korkmaktadır.

Siyasi krizin adı dışarıda Katar içeride Berberoğlu

Enis Berberoğlu'nun yargılandığı dava Erdoğan ve AKP'ye muhalif unsurların susturulmasını hedefleyen sıradan bir dava değildir. Konusu tam da Katar'ın "terörizm destekçiliği" ile suçlandığı başlıklarla ilgilidir. Enis Berberoğlu'nun suçlandığı haberdeki MİT TIR'ları ağzına kadar silah yüklü şekilde Suriye'ye giderken yakalanmıştır. Bu silahların önce Türkmenlere gittiği söylenmiş, bugün Başbakan Yardımcısı olan Tuğrul Türkeş yemin billah ederek bu TIR'ların Türkmenlere gitmediğini açıklamış, o günlerden bugüne TIR'ların nereye gittiğine dair tatmin edici hiçbir açıklama yapılmamıştır. Davanın savcısı tutuklama istemediği halde siyasi baskı ile tutuklama kararı verilmiştir. Bu karar ne pahasına olursa olsun Katar'ın arkasında duran dış politikanın iç politikadaki devamıdır.

CHP'nin tutuklamaya tepkisi de tersinden bu analizi doğrulamaktadır. Tutuklama kararının ardından mahkeme önünde açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Engin Altay, Erdoğan'ın "uluslararası ceza mahkemesinde yargılanacağını" söylemiştir. Kılıçdaroğlu Güven Park'ta elinde "adalet" yazılı bir pankartla yürüyeceğini açıklarken "yasa dışı yollardan eğer dışarıya silah götürüyorsa birileri o kişilerin yargılanması lazım" diyerek aynı noktaya vurgu yapmıştır. Kılıçdaroğlu, CNN Türk'te çıktığı programda da "Türkiye'de adaletin kalmadığını bütün dünyaya duyurmalıyız" dedikten sonra Erdoğan'ın "er geç uluslararası mahkemelerde yargılanacağı" iddiasını tekrarlamıştır. Ve tüm bunlar yaşanırken Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Ekonomi Bakanı Zeybekçi Katar'da temaslarda bulunmaktadır.

Türkiye'nin utancı: Katarcı iktidar, Suudcu muhalefet!

Türkiye'de siyasi krizin derinleştiği bu aşamada karşı karşıya gelen iki güçten Erdoğan ve AKP iktidarının Katar çizgisinden ayrılmaması, ana muhalefetin ise Suudi tezlerini tekrarlamaktan ibaret bir muhalefet çizgisi izlemesi Türkiye'nin hâkim sınıfların iç çatışması sonucunda geldiği trajik noktanın bir ifadesidir.

Siyasi kriz parlamentarizmin boyunu aşıyor

Katar krizinin iç siyasetteki yansıması elbette ki bununla sınırlı kalmamaktadır ve kalmayacaktır da... 16 Nisan'ın ardından iktidarın yaşadığı meşruiyet krizi, CHP saflarından yükselen 2019 için ortak aday tartışmalarıyla yatıştırılmıştı. Şimdi CHP tarafından tekrar referandumun, referandumda oylanan anayasa değişikliklerinin ve nihayet iktidarın meşruiyetinin sorgulanması söz konusudur. Tüm bunlara CHP tarafından öne sürülen kontrollü darbe tezleri, OHAL'in ilan edildiği 20 Temmuz'un darbe olarak nitelendirilmesi de eklendiğinde siyasi krizin derinliğinin parlamentarizmin boyunu aşmakta olduğu açıkça görülmektedir.

Yüzde 99 geleceğini göremiyor

Referandumun meşruiyeti ne halk ne de tarih nezdinde sağlanabilmiş değildir. Sadece referandumda HAYIR diyen ve referandumda hile yapıldığını düşünen milyonlar değil, referandumda "evet" dediği halde Kavurmacıların, Baklavacıların kayrılarak serbest bırakılmasından, yasaklanan grevlerden, onca sorun varken işçinin kıdem tazminatına göz dikilmesinden, Katar'a asker gönderilmesinden, emperyalizm karşısında diz çökülmesinden dolayı hayal kırıklığına uğrayan büyük bir kitle de gidişattan hoşnutsuzdur. Geleceğini görememektedir.  

Derinleşen krizi aşacak bir siyasi program gerek

Öte yandan Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasını faşizm olarak niteleyen ama daha önce "anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz" diyerek dokunulmazlıkların kaldırılmasına onay veren, bugün 20 Temmuz darbesinden bahseden ama 7 Ağustos'ta Erdoğan, AKP, MHP ve Genelkurmay Başkanı ile el ele Yenikapı mitingine giden CHP'nin bugüne kadarki tutarsızlıkları bırakın gidişattan memnun olmayan daha büyük emekçi kitlelerin tamamını, HAYIR diyen yüzde 50'lik kitleyi, dahi peşinden sürükleyecek bir güven vermemektedir. En önemlisi de CHP'nin hâlâ mevcut siyasi krizi aşacak bir siyasi program önerisi de yoktur.

Türkiye'yi çöküşten kurtaracak bir Zincirsiz Kurucu Meclis için mücadeleye!

Oysa Türkiye'nin yüzde 99'unun menfaati mevcut siyasi krizin kalıcı bir çözüm bulmasından yanadır. Erdoğan ve AKP'nin bir istibdad rejimini inşa etmeye girişmesi Türkiye'yi çöküşe götürüyor. Bu çöküşün karşısında ise hiçbir siyasi program önermeden arkasında Anıtkabir'de sıraya girmiş askerlerin fotoğrafıyla halkı Güven Park'a çağıran Kılıçdaroğlu var. Bu manzara 16 Nisan'ın ardından yükselttiğimiz "ne istibdad ne darbe Zincirsiz Kurucu Meclis" şiarının ne kadar yakıcı ve haklı olduğunu kanıtlıyor.

İstibdadın baskıyı arttırarak muhalefeti sindirmesi siyasi krizi çözmez ulusun çöküşünü hızlandırır. Olası bir darbe de ulusu zincirlerinden kurtarmayacak tam tersine bu zincirleri yine emperyalizmin ve sermayenin lehine sıkılaştıracaktır. Türkiye'nin önünde yegâne çıkış yolu emekçi halkın mücadelesi ile açılacaktır. Emekçi halkın seferberliği ile istibdadın, sermayenin ve emperyalizmin zincirlerini kıralım. Seçme ve seçilmede 18 yaşını doldurmak dışında hiçbir kısıtlamanın olmadığı, bütün partilerin eşit koşularda yarıştığı, baraj engeli olmayan özgür seçimlerle oluşturulacak Zincirsiz bir Kurucu Meclis ile kardeş kavgasının engellenmesi, halka karşı suç işleyen her kimse emperyalistlere bırakmadan halkın iradesiyle yargılanması, işçinin emekçinin zincirlerini kırması, ulusun çöküşten kurtarılması ve ülkenin yeniden kurulması için mücadele edelim!